Güney Amerika’da esirlere uygulanan bir işkence yönteminden bahsedilir.
Esirin kafasına ıslak hayvan derisi geçirilir ve güneşte bekletilir. Deri kurudukça çeker ve küçülür, esirin kafatasını sıkmaya başlar. Beyin sıkışır ve sıkıştıkça küçük kanamalar başlar. Beyin kabuğu zarar görür ve kişi yavaş yavaş hafızasını yitirmeye ve zihnî fonksiyonlarını kaybetmeye başlar. Hafızası silinen, geçmişine dair izleri yok edilen, zihnî faaliyetleri duran insan, artık mankurtlaşmış, yani insan suretinde, ama köleleşerek her türlü canavarlığı yapmaya müsait hale getirilmiştir.
Hafızası iyice boşaltılan mankurt, bütün geçmişini, hatta anasını babasını, soyunu-sopunu, çocukluğunu v.s. asla hatırlamamakta, hatta insan olduğunu bile bilmemektedir. Yani ağzı var, dili yok. Efendisine mutlak surette itaat eden, gayet evcil bir hayvana benzemektedir. Sadece karnının acıktığını hissetmekte o kadar… Mankurtlaşan köleler, en kötü ve en zor işleri gık demeden yapmaktadırlar.
Azerî yazar Cengiz Aytmatov’un dilimize kazandırdığı bugün siyasî söylemin de bir parçası olmuş olan bu mankurtlaştırma ve bir çeşit işkence yöntemi, bugün belki de insanların kafasına ıslak deri koyarak beyin fonksiyonlarını küçültmek anlamında fizikî yapılmıyor. Kafalarda fizikî anlamda küçük kanamalar meydana gelmiyor. Fakat daha vahimi daha sinsicesi ve daha münafıkçasına, mankurtlaştırma, köleleştirme, esir haline getirme, küresel bazda devam ediyor.
Bugün cemiyet hayatında o kadar çok ve mankurtlaşan insan var ki, dinî anlamda mankurtlaşanlar, aklî anlamda mankurtlaşanlar, kalbî anlamda mankurtlaşanlar.
İşin ilginç tarafı da dinî mankurtları üretenler, dindar görünen din tacirleri, dini her türlü menfaatine âlet edenler. Zira size öyle bir düşünme biçimi bakış açısızlığı empoze ediyorlar ki bunun ne dinle, ne insanlıkla alâkası yok.
Bu din istismarcılarının mankurtlaştırdığı insanlar, taassubun kıskacından kurtulamayan, sağlıklı düşünemeyen, muhakeme edemeyen ve nefislerinin esiri haline gelmiş bir sürü mankurt üretiyorlar.
Aklı mankurtlaştıranlar da genelde siyasetçiler oluyor. Adeta raiyetleri altında bulunanların akıllarıyla dalga geçercesine öyle sun’î gündemler oluşturuyorlar ki beyinler uyuşuyor, sağını solundan, faydayı zarardan tefrik edemeyecek kadar düşüncesiz, ahmak itaatkâr sürüler oluşturuyorlar.
Kalbi mankurtlaştıranlar ise cemiyetin kötü insanları, her türlü insanî değer ve duyguları yok eden, çıkarcı, menfaatçi, sahtekâr, münafıklardır ki bunlar da beşerin kemalatını bozuyor, fıtrat ayarlarıyla oynuyor, insanların azıcıkta olsun masum kalan taraflarını öldürüyor, bütün güzel duyguları dumura uğratıyor.
Hasılı, insanlığa, akla, mantığa, fıtrata uymayan şeyleri kabul etmek, hazm-ı nefs etmek, savunmak bir mankurtlaşma göstergesidir.
Taklidi, ülfeti, kimliksizliği, ahlâksızlığı tevlid eden her türlü baskı bir mankurtlaştırma eylemidir.