"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tefekkür ve muhabbet diyarı: Kargı

Ahmet DURSUN
06 Ağustos 2025, Çarşamba
Hafta sonu bir muhabbet diyarındaydık. Muhabbet, uhuvvet, sebat, tesanüd ve ihlâs gibi unutulmaya yüz tutmuş değerler cisimleşmiş, adı Kargı olmuştu.

Adını yıllarca duyduğumuz ancak bir türlü icabet edemediğimiz Kargı pikniğinin ellincisiymiş bu seferki. Piknik kelimesinin bahane olduğunu, asıl maksadın aynı davaya gönül vermiş dava erlerinin hasretle kucaklaşması olduğunu yaylaya adım attığımız ilk andan itibaren hissetmiştik. 

Programın başında bu pikniğin elli yıldır düzenlendiğini ve bu geleneği başlatan kahraman Nur talebelerinin büyük çoğunluğunun ahirete göçtüğünü öğrenince derin bir düşünceye daldım. Risale-i Nur’un şahs-ı mane-vîsi içinde, ebediyete kadar kazandıracak manevî bir şirketin ortağı olmanın ne anlama geldiğini yakinen müşahede ettim. Bu geleneği büyük bir şevkle başlatan o kahramanların dava arkadaşları, pikniği düzenleyen ve etrafta koşuşturan gençlere bakarak bu hizmetin asla aksamayacağını, bu bayrağın asla yere düşmeyeceğini düşünmüş olmalıydılar; zira mübarek yüzlerindeki sevinç ve gurur ifadeleri rahatlıkla okunuyordu. Etrafta hizmet için koşuşturan gençler, gelenleri muhabbetle kucaklayan kollar, Nur talebesine yakışan bir naiflikle muhatabını selâmlayan diller… sevinmemek, gururlanmamak mümkün değildi. 

Programın yapıldığı yaylanın yamaçlarına bakan biraz uzaktaki köyün Şaban Döğen Ağabeyimizin köyü olduğu söylendi. Burada yayla evi de varmış, yazları tefekkür için geldiği. Ne güzel! Şaban Hocamızı yetiştiren münbit zeminler Nurları konuşmaya, Nurları dillendirmeye devam ediyordu. 

Türkiye’nin dört bir yanından gelen misafirlerin kucaklaşmasıyla bir muhabbet diyarına dönüşen mekân, aynı zamanda muhteşem bir tefekkür makamıydı. Büyük şehirlerin koşuşturmaları, güneşimizi ve yıldızlarımızı engelleyen gökdelenler arasında unutulmaya yüz tutmuş lâtifelerimizi canlandıran, neredeyse unuttuğumuz bazı duygularımızı yeniden bize keşfettiren bir mekândı Kargı.

“Rûh-u beşer için en hâlis sürûr ve kalb-i insan için en sâfî sevinç, o muhabbetullâh içindeki lezzet-i rûhâniye”ye ulaşabilmenin güzergâhı olan iman-ı billah ve marifetullahın anahtarlarından biri sayılan Kâinat kitabıyla muhatabiyet için seçilebilecek müstesna yerlerden biriydi burası. Günümüz insanı maddeten doyurulmuş, fakat ruhen aç bırakılmıştı. Aç ruhların insanlığı nasıl bir felâkete sürüklediği, bu felâketin nasıl sonuçlanacağı bugün de tartışılan bir husustur. İnsanlık muhtemel sonuçları tüm fecaatiyle görüyor olmalı ki, unutturulmuş ilâhî değerlerin tekrar tesisi için büyük çabalar gösteriyor. Risale-i Nur da, Allah ile bağı koparılan insanlığa yeniden imanı keşfetme, zedelenen bağları onarma yollarını ve imkânını sunuyor. Akıl, kalp, ruh ve bedenin tüm cüzleriyle kâinat kitabıyla muhatabiyet, bizi Hakem-i Zülcelal’in sonsuz sanatı ve kudretiyle bize tanıtırken eşsiz kâinat kitabının diğer sakinleriyle de -başka bir ifadeyle sahifeleri, o sahifeler içindeki satırları, kelimeleri ve harfleriyle- Allah hesabına tanıştırıyor. Bu yönüyle bu eşsiz mekânın ve ülkemizin çeşitli yerlerinde düzenlenen bu tür faaliyetlerin nasıl bir hizmeti ifa ettiği, büyük bir övgü ile cevaplanması gereken bir sorudur. 

İnsanın varlık âlemindeki müstesna yerini belirleyen özelliklerinden birisi, onun diğer varlıklarla Allah adına kurduğu bağdır. Esfel-i Safilîn ve Alâ-yı illiyyîn arasında gelgitler yaşayan ve her iki tarafa da potansiyel olarak namzet olan insanı alâ-yı illiyîne değer kılan elbette ki onun imanı ve marifetullah yolculuğundaki çabasıdır. Nur talebeliği biraz da bu çabanın adıdır. Bu çaba, nasıl ki Nurs’tan çakan bir kıvılcımla Kur’ân adına yerelden evrensele uzanan bir değerler manzumesini Risale-i Nur olarak önümüze koymuşsa, Nur talebeleri de bugün insanlığın her alanda ihtiyaç duyduğu güzel ahlâk, doğruluk, hak ve hukuka riayet, ahde vefa, uhuvvet ve muhabbet gibi  değerleri yaşayarak göstermekle mükelleftir. 

Kargı’da bunları yaşamanın hazzıyla, daha ümitvar şekilde İstanbul’a dönerken böyle mümtaz bir topluluğun içinde yer almanın şükrünü nasıl ifa edeceğimi düşünüyordum. 

Okunma Sayısı: 246
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı

    En Çok Okunanlar