Her devrim böyledir. Zira devrimdir. Tabiatı böyledir. Acıkır ve çocuklarını yer. Aynen hamurdan put yapıp tapan ve sonra da acıkınca yiyen pagan gibi. Ya da gerçeği inciten papağan gibi…
Gelelim asıl mevzuya.
Türkiye’nin yakın siyasî tarihini bilip de Prof. Dr. Beşir Atalay adını bilmeyen yoktur. O sadece bir “eski içişleri bakanı” ya da “eski rektör” değildir.
Elbette bizim de kabul etmediğimiz yönleri vardır ama o bir şahs-ı manevîdir. Fenomenik bir kişiliktir. Çok şeyi temsil eder: Devlet adamı asaletini, akademideki dönüşümü, dindarların doğruluk ve hürriyet mücadelesini, akademik dik duruşu …
Ayrıca elbette sevmeyenleri de vardır ve onlar için de yine çok şey ifade eder.
İşte bu mühim zat bu günlerde devrimin yediği evlâtları da temsil eder hale geldi.
Kırıkkale Üniversitesi Senatosu, geçen gün aldığı bir kararla şimdinin soft muhalifi kurucu rektör Beşir Atalay’ın adını üniversitenin ana kampüsünden sildi. “Beşir Atalay Kampüsü”nün adını “Şehitler Kampüsü” olarak değiştirdi.
Bunun üzerine aynı ekipten Prof. Dr. Ömer Demir ağır bir yazı kaleme aldı.
Ardından -AKP’nin muhafazakâr demokrasi hülyasının kitabını yazmış olan- eski dostumuz Prof. Dr. Bekir Berat Özipek de sosyal medyasından şunları paylaştı:
***
Vefa sadece insanların değil kurumların da taşıması gereken çok temel bir insanî haslet. Beşir Hoca’nın üniversiteye verdiği emeği herkes çok iyi bilir. Bilmeyecek kadar kurumuna yabancı olanlar da o kurumda karar alıcı pozisyonda olmamalı.
Beşir Hoca şu an bakanlık görevine devam etseydi senato bu kararı alır mıydı, yarın rüzgâr farklı esecek olsa aynı senato tam tersi bir kararı da alır mı diye sormayacağım.
Ama şunu belirteyim: Eğer Prof. Atalay isimlere ve resimlere takılacak biri olsaydı, ne 28 Şubatçılara direnebilirdi, ne de sıfırdan bir üniversiteyi kurup onu bugünlere getirecek emeği hiç karşılık beklemeden, birileri gibi hesap kitap yapmadan verebilirdi…
“Büyük denizler bir taş ile bulanmaz” diyor Sadi Şirazî, o ismi oradan silmek Prof. Atalay’dan bir şey eksiltmez. Ama o kararı alanlarla ilgili net bir fikir verir.
***
Özipek’in “sormayacağım” deyip sorduğu “Beşir Hoca şu an bakanlık görevine devam etseydi senato bu kararı alır mıydı, yarın rüzgâr farklı esecek olsa aynı senato tam tersi bir kararı da alır mı” sorusu ve cevabı çok mühim.
Birileri, -cevabı bizce aslında hiç önemli olmayan- şu soruyu soruyor: “Acaba bu karardan Erdoğan’ın haberi var mı? Haberi olsa işi düzeltmez mi?”
Soru önemsiz çünkü vefayı hatırlatıp olaya itiraz eden Abdülhamit Gül, Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik gibi siyasiler de artık -şimdilik- devre dışı. Ve bizzat Atalay pes etmiş görünüyor.
Üniversite “ey kahpe rüzgâr sen ne yandan esersen es, ben bildiğim gibi döneceğim” diyenlerin “universalis”idir.
Her rüzgâra eğilenlerin üniversitesi olmaz. Onlar üniversal olamaz, uni-versus onların hayal dünyasından dahi uzaktır.
AKP’nin üniversitelerde sayı ve kalite konusunda aldığı mesafenin zıtlığını anlamak isteyenler, önce, Rektörlerin, kendilerini atayan cumhurbaşkanına karşı –elbette gerektiğinde- dik durabilme kapasitesine bakmalı.
Soru anlamsız, çünkü cevabı yok.
Her şeyi kendilerine benzetenlerin iktidarında demokrasi de muhafazakârlık da güme gitti.
Biz demiştik…