"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

12 Eylül Süreci ideolojisi, hırsızlığı sistemleştirdi

Şükrü BULUT
06 Ağustos 2025, Çarşamba
Burada anlatacağımız bazı önemli hususların doğru anlaşılması için; tarihî bilgilere, doğru tanımlara ve dengeli analizlere ihtiyacımız olacak.

İdeolojiden maksadımız, 1970’lerden sonra liberalizm perdesinde Londra’dan dünyaya sunulan global sosyal Marksizm… Pazar ekonomicileri, rekabete dayalı serbest küresel ticaret, hürriyet maskesiyle demokrasiyi ve temel insanî değerleri yok edenler, Yaratıcıya isyan ile fıtrata müdahale edip geçmişten gelen baskıcı devlet politikalarını bahane ile millî devletleri tanımayanlar ve nihayet insanın yaratılışına itiraz edenler olarak da söz konusu ideolojinin fikir babalarını anlayabiliriz. Bu ideolojinin hizmetkârları olan ANAP ile AKP’nin kırk küsur senelik icraatları sosyal bir laboratuvarda incelenseydi, yazımız mücerret olmaktan kurtulacaktı.

Mevzumuz, belediyelerde cereyan eden rüşvet, istismar ve yandaşlık olacaktı. AKP’nin, Neoliberallerin desteğiyle CHP’li belediyelere yaptığı salvolar “havuz medyasının” okuyucularına da gına getirmiş olacak ki, propagandanın dozajını düşürdüler. Rüşvet, milletin malını gasp, yandaşlık ve global sermayeye milletin varidatını aktarma gibi yüz kızartıcı icraatların bir partiye mahsus olmadığını, belediyelerle ilgili yayınlar gösterdi. İktidar ile CHP arasındaki küçük farkın; sonradan gelenlerin icraattaki usul hatalarının, iktidar partisinin tayin ettiği savcılarca mercek altına alınması olmalı. Kırk senelik tecrübeye sahip 12 Eylül partilerinin olduğu yerde; ne DEM kalır, ne CHP ne de Neoliberalizme itiraz eden bir başkası…

Neoliberallerin (sosyal Marksistlerin) iktisadî programları; adaleti bozup anarşi üretmeye, sağlıklı büyümeye son verip kanserli yapılaşmaya ve her halükârda günah (iktisadi) işlemeye müsait hazırlanmıştır. Özal dönemini bilenler; ihracat belgeleriyle hazine soymaları, teşvik kredilerini, banka hortumlamaları biçimlerini, köşe yazarlarıyla Ankara’da iş takiplerini, haftalık ithalat müsaadesi veren Bakanlar Kurulu kararlarını, millete ait devlet mallarını kelepirce dağıtmaları, millî fabrikalarının hisselerindeki düzenbazlıkları da (Kardemir) hatırlayabilir. 

ANAP’tan AKP’ye değişen hiçbir kaide olmadı. “Memurum işini bilir” diyerek rüşveti meşrulaştıran, “Anayasayı bir defa delmekle bir şey olmaz” fehvasıyla hukuku itibarsızlaştıran ve demokrasinin ülkeye gelmemesi uğruna meydanlarda “No! No!” tişörtleriyle koşuşturan Özal’ın sevgisi AKP’de esas değil mi? İster “üst akıl” diyelim, ister “hâkim cereyan”, ister “global hegemonyacılar” diyelim, ister “sosyal Marksistler,” ister “rüşvet/hırsızlık” diyelim, isterseniz “bağış/teberru,” bütün manalar aynı havuza dökülüyor: 12 Eylül’cülerce ülkemize musallat edilmiş Neoliberalizm’in, devleti ve ahlâkı çürüten iktisadî sistemi…

Önce hürriyet perdesinde itibarsızlaştırma ve kanunu yok sayma hareketleri. Sonra kontrollerindeki çirkin ve kirli tezgâhlar… Herkesin geçip gidebileceğini ilân ettiği yolların kanuni olmadığını; Cavit Çağlar, Halil Bezmen ve Erol Civelek gibiler kapana kısıldıktan sonra anlayacaklardı. Demirel’in çevresindeki işadamlarına Teoman Koman’ın da yardımıyla kurulan tuzakların aynısını AKP’liler Çözüm Süreci öncesi DEM’e ve sonra CHP belediyelerine yaptılar… Dün şeytanlaştırdıkları DEM’e gönderilen kayyımlar ve bugün bir başka tezgâh ile gasp edilen CHP’li belediyelere AKP kanalıyla çöken Neoliberaller. Tıpkı M. Kemal dönemi gibi… Önce operasyona uygun kanun hazırlıyorlar. Kanunen sıkıntı yok… Çünkü Özal gibi, Neoliberalizm’in mekteplerinde okumuş binlerce eleman çalıştırıyorlar. Kırk yıllık piri oldukları şu işleri başkalarına verecek değillerdi, ya…

Hukuka ve mahkemelere itirazımız yok. Adaleti, sosyal devleti, düzenleri, ahlâkı, cemiyeti ve demokratik millî devletleri çürüten seretan isimli Neoliberal ekonominin, gayr-ı insanî olduğunu söylüyoruz. Bu ekonomik sistemi bütün olarak kabul edenlerin; demokrasi, insaniyet, fazilet, hürriyet, diyanet ve millî devlet diye davaları olmamalı. Marksizm ile demokrasi bir arada olmaz. Tıpkı şeytan ile melek gibi… Doğru ile yanlışın, haram ile helâlin, savaş ile barışın, zina ile iffetin ve günah ile sevabın; ibahe mezhebinde olduğu gibi tek kapla sunulduğu zamane Bolşeviklik ve mezdekîlik mezhebinin özelliklerini sayıyoruz. 

Okunma Sayısı: 1491
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa

    7.8.2025 15:58:04

    Eda kardeşim, Kemalizmin komünizmden farkı nedir? Harici düşmanlar daima Kemalizmi kullanmadılar mı? Sizin bildiğiniz içerde müstakil bir güç mü var, göremiyoruz.,, Galiba siz Bediüzzamanın dinsizlik cereyanlarıyla alakalı yerleri bir daha ve de dikkatli okumalısınız.

  • Hüseyin İlhan

    7.8.2025 14:44:45

    Aziz üstadımızın talebesi olan,risalei nur hakikatleri ni okuyan,dinleyen biri 'Üstadın neden,niçin DP'ne destek verip,verilmesi gerektiğini,idrak eder. Amma 28 Şubat mağdurlarının mağduriyetini istismar ederek iktidara gelenin sadece baş örtüsüne ilişmeyip(esasen o örtünün içini bir kısım insanımızda boşaltan icraatları)faizi teşviki,israfı ise itibar addederek tahrip ve tahrifi,kumarı teşviki,adaletsizliği prensip edinmesi hala gözümüzü açmıyorsa'vermeyince Mabud,neylesin Sultan Mahmud,misali rabbim iz'an,vicdan ve hak terazisinden nasiplenmeyi nasip eylesin diyoruz.

  • Eda Gül Beyaz

    6.8.2025 20:35:37

    Mesela 1950'de Demokrat Partiye destek verenler parti programına bakarak mı bunu yaptılar. Hayır. Halk partisinin karşısında diye oy verdiler. 1965 Adalet Partisi tek başına iktidara Demirel'in siyasi dehası ile mi geldi. Elbette hayır. Bir eleştiri olarak söylemiyorum. Demek istediğim şey sosyolojik faktörlerde önemli ve dikkate alınması gerekiyor. Yaşanan siyasi olaylarda irili ufaklı her dış ve iç gücün bir hesabı elbette olacaktır. Bazıları daha karlı bazıları daha az karlı çıkacaktır. Ama çıkarları ile uygun düşüyor diye her olayın ardındaki sebep olarak onları görmek doğru olamaz. Her şeyi tek sebeple açıklamak mantıklı mı sizce?

  • Eda Gül Beyaz

    6.8.2025 20:08:17

    Özal ve Erdoğan'ı iktidara taşıyan sebepler arasında katı laikçi kemalist zihniyetin rolü inkar edilemez. O zaman kemalistler de bu komplonun içinde yer almaktadır. Dolayısıyla ülkede hem iktidara hem muhalefete hükmeden bir dış güç her şeyi ayarlamaktadır sonucu çıkmaktadır. Bu ise ne kadar makul?

  • Eda Gül Beyaz

    6.8.2025 20:05:25

    Özal'da, Erdoğan'da gökten zenbille inmedi. Süreç hakkında değerlendirme yaparken, süreci oluşturan sosyolojik sebepleri de dikkate almak gerekiyor. Her şeyi, bir şeyle açıklamak yeterli değil. Her şeyi dış güçlerle ya da iç güçlerle açıklamak kolaycılık olur. Elbette dış ve iç güçlerin de etkisi vardır. Ama bu 99 birim midir yoksa 10-20 birim midir? Buna karar vermeden yapılacak değerlendirmeler slogan düzeyinde ve komplo teorisi olarak kalacaktır.

  • S.topuz

    6.8.2025 18:57:37

    "İşte böyle bir sırada, o cere-yan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın şahsiyet-i ma-neviyesinden ibaret olan haki-kî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlahiyenin sema-sından nüzul edecek; hal-i ha-zır Hristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafat-tan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşe-cek;manen Hristiyanlık bir ne-vi İslâmiyete inkılab edecektir. Ve Kur'ana iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı manevîsi tâbi' ve İslâmiyet metbu' makamın-da kalacak; din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanı-na karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevîlik ve İslâmiyet itti-had neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağı-tacak istidadında iken; âlem-i semavatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisse-lâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadîr-i Külli Şey'in va'dine istinad ederek haber vermiştir. Madem ..." Mektubat - 57

  • S.topuz

    6.8.2025 18:52:02

    ..."İkinci cereyan ise: Tabiiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüd eden bir cereyan-ı Nemrudane, gittikçe âhirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek kuvvet bulup, uluhiyeti inkâr edecek bir dereceye gelir. Nasıl bir padişahı tanımayan ve ordudaki zabitan ve efrad onun askerleri olduğunu kabul etmeyen vahşi bir adam, herkese, her askere bir nevi padişahlık ve bir gûna hâkimiyet verir. Öyle de: Allah'ı inkâr eden o cereyan efradları, birer küçük Nemrud hükmünde nefislerine birer rububiyet verir. Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma ve manyetizmanın hâdisatı nev'inden müdhiş hârikalara mazhar olan Deccal ise; daha ileri gidip, cebbarane surî hükûmetini bir nevi rububiyet tasavvur edip uluhiyetini ilân eder."... Mektubat - 56

  • S.topuz

    6.8.2025 18:50:39

    Hadîs-i sahihte rivayet edilen: "Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın geleceğini ve şeriat-ı İslâmiye ile amel edeceğini, Deccal'ı öldüreceğini" imanı zaîf olanlar istib'ad ediyorlar (Akıldan uzak görme, olmayacak sanma). Onun hakikatı izah edilse, hiç istib'ad yeri kalmaz. Şöyle ki: O hadîsin ve Süfyan ve Mehdi hakkındaki hadîslerin ifade ettikleri mana budur ki: Âhirzamanda dinsizliğin iki cereyanı kuvvet bulacak: Birisi: Nifak perdesi altında, risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkâr edecek Süfyan namında müdhiş bir şahıs, ehl-i nifakın başına geçecek, şeriat-ı İslâmiyenin tahribine çalışacaktır. Ona karşı Âl-i Beyt-i Nebevînin silsile-i nuranîsine bağlanan, ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek Âl-i Beyt'ten Muhammed Mehdi isminde bir zât-ı nuranî, o Süfyan'ın şahs-ı manevîsi olan cereyan-ı münafıkaneyi öldürüp dağıtacaktır."... Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat - 56

  • Demokrat Avrupa

    6.8.2025 17:17:37

    İnkar-ı uluhiyet yoluna gidenler bununla kalmayıp yanındakilerin ve yakınındakilirin de inkara gitmelerini isterler. Aynı bunun gibi hırsızlık ve yolsuzluğa bulaşanlar da etrafındakilerin her türlü kirlenmelerini isterler. Bir nevi başkasının da temiz kalmaması kendi vicdanını sözde rahatlatmak misali…

  • Mehmet

    6.8.2025 15:27:39

    Neoliberallerin 1980 ihtilal sonrası ülkemize ANAP,AKP eliyle uygulattığı iktisadi programlar ikameyi sonlandırıp ithalata dayalı bir tüketim formatını atmaktan ibaretti, bu uygulamalar manevî erozyon, sosyal adaletsizlikle beraber gelir dağılımındaki müthiş müsavatsızlıklara da sebebiyet verdirmiştir.

  • Semanur Tunoğlu

    6.8.2025 15:21:25

    Peki demokrat misyon nasıl bir dünya görüşü öneriyor? Demokratlarda kapitalizme entegre olmaktan öteye bir ufuk göremiyoruz. Demokrat Partinin denediği, Bağdat Paktı, CENTO gibi yapılanmaların da akıbeti sonuçsuz kaldı. Nasıl olacak?

  • Hüseyin T

    6.8.2025 14:10:14

    (2) Neoliberalizmin kanserli yapısı, sadece ekonomiyi değil, siyaseti ve toplumsal vicdanı da çürütüyor. Marksizm ile demokrasi bağdaşmayacağı gibi, neoliberalizmle de milli irade, adalet ve ahlak bir arada yürümez. Yazıda da bariz bir şekilde ifade edildiği gibi, bu sistemin savunucularının 'milli devlet', 'dindarlık' veya 'demokrasi' nutukları tam bir riyadır. Umudumuz o ki bu ikazlar, gaflet uykusundakiler için bir uyanış vesilesi olur. Yoksa bu gidişat, sadece belediyelerdeki yolsuzluklarla sınırlı kalmayacak; devletin ve milletin temellerini tamamen sarsacaktır.

  • Hüseyin T

    6.8.2025 14:09:03

    (1)Kıymetli yazarımızın dile getirdiği hususlar, son 40 yıldır ülkemizin siyasi ve ekonomik dönüşümüne dair son derece çarpıcı tespitler içermektedir. Neoliberal politikaların toplumsal ahlakı, adaleti ve milli değerleri nasıl aşındırdığını görmemek mümkün değil. Özal'dan AKP'ye uzanan süreçte 'devleti küçültme' adı altında yapılanların aslında milletin kaynaklarını global sermayeye ve yandaşlara peşkeş çekmek olduğu artık saklanamaz bir gerçek. Ancak şu da var: CHP belediyelerine yönelik operasyonların arkasında 'hukuk' maskesiyle siyasi hesapların olduğu aşikar. Aynı sistemin farklı aktörleri birbirini yerken, asıl yıkım devam ediyor. DEM’e dün 'terör' diyenlerin, bugün CHP’yi hedef alması da bu ikiyüzlülüğün kanıtı.

  • İbrahim

    6.8.2025 12:47:39

    Kurukahveci kardeşim; Yazarımız köşesinde devamlı olarak kurk-elli senelik bir projeden bahsediyor. 12 Eylül ile birlikte demokrasinin işlemediğini ve proje partileri olarak ANAP ile AKP yi sorumlu tutuyor. Ben demokratım. Yaşım tam müsait olmasa da, CHP nin dr 12 Eylüle karşı çıktığını biliyorum. Özalın başını çektiği ve dindarlarımızın desteklediği demokrasi düşmanlığından halk partisi de nasibini almış. İsterseniz bunu araştırınız. Sizi talip ediyorum. Dikkatli bir okuyucusunuz.

  • Hüseyin İlhan

    6.8.2025 12:31:01

    YAHUDİ CESARET ÖDÜLÜ namlı,BOP Eşbaşkanı görevlisinin hala karşılığını idrak edememiş,din kardeşlerini katledenlere her trülü desteği veren,din kardeşi,komşusus ülkeyi BOP eşbaşkanı yaptılar diyerek iç savaşa götüren bir iktidar ve başı varken hala ama-mama ile oflayan-poflayanlara gülüyorum. Suriye'den B.Elçimizi çekenelr neden İSRAİL'den B.elçiliğimizi çekmediler. Kardeşim ESAD dediğine neden birden katil Esed dediler diye düşünemeyen,iz'an,vicdan sahibi iseniz cevap veriniz. Ülkedeki faiz sistemi AKP iktidarı ile ihya edildi.Banka-faiz kurumları dışında her sektör iflas,haciz,konkordato yaşıyorken hala siz neyi anlatıyorsunuz muhterem-eler. İST.7.ACM.nin mahkum ettiği 4 üst seviyeli katili kurtaran AKP ve başı. İSRAİL BİZE MUHTAÇ,diyerek bu cani ve teröristlerin katliamlarını yapmasındaki desteği ikrar ve itiraf eden de iktidarın başı.Vallahi acıyor ve gülüyorum halinize.

  • Hüseyin T

    6.8.2025 10:40:46

    (2) Marksizm ile demokrasi bağdaşmayacağı gibi, neoliberalizmle de milli irade, adalet ve ahlak bir arada yürümez. Yazıda da bariz bir şekilde ifade edildiği gibi, bu sistemin savunucularının 'milli devlet', 'dindarlık' veya 'demokrasi' nutukları tam bir riyadır. Umudumuz o ki bu ikazlar, gaflet uykusundakiler için bir uyanış vesilesi olur. Yoksa bu gidişat, sadece belediyelerdeki yolsuzluklarla sınırlı kalmayacak; devletin ve milletin temellerini tamamen sarsacaktır.

  • Hüseyin T

    6.8.2025 10:40:17

    (1)Kıymetli yazarımızın dile getirdiği hususlar, son 40 yıldır ülkemizin siyasi ve ekonomik dönüşümüne dair son derece çarpıcı tespitler içermektedir. Neoliberal politikaların toplumsal ahlakı, adaleti ve milli değerleri nasıl aşındırdığını görmemek mümkün değil. Özal'dan AKP'ye uzanan süreçte 'devleti küçültme' adı altında yapılanların aslında milletin kaynaklarını global sermayeye ve yandaşlara peşkeş çekmek olduğu artık saklanamaz bir gerçek. Ancak şu da var: CHP belediyelerine yönelik operasyonların arkasında 'hukuk' maskesiyle siyasi hesapların olduğu aşikar. Aynı sistemin farklı aktörleri birbirini yerken, asıl yıkım devam ediyor. DEM’e dün 'terör' diyenlerin, bugün CHP’yi hedef alması da bu ikiyüzlülüğün kanıtı. Neoliberalizmin kanserli yapısı, sadece ekonomiyi değil, siyaseti ve toplumsal vicdanı da çürütüyor.

  • Mehmet

    6.8.2025 10:22:51

    Neocon silah zoruyla /neoliberal tekel sermayedarların organize oluşları içerideki Kemalistlerin yardımıyla gerçekleştirdikleri 12 Eylül 1980 ihtilal-i münafıkanesiyle (ANAP-AKP) taşeronlarıyla gerçekleştirdikleri ekonominin liberalleşmesi tezgahıyla milli devletimizin bütün kaynakları servetleri her türlü yasal olmayan gasbla hırsızlıkla rüşvetle su-i ihtimalle kayırmacılıkla global marksist sermeyadar çetelerin havuzuna akıttırıldı.Her türlü kandırmacayı global manada icra eden Marksistler içeridede aynı kandırmacayı bu iki elemanlarıyla (Özal-Erdoğan) yaptırttı.Bu felaket icraatların sosyal hayatta bariz bir şekilde yaşanmasından ötürü milli devlet savunucuları olan demokratların aynı maksat ve çizgide demokrasi için canhıraş çalışmaları gerekiyor.Zira sosyal hayatın mihanikiyeti buna bağlı .

  • S. Pelin Kurukahveci

    6.8.2025 08:31:45

    Hocam yazıda bir tarafa baya çok yük yüklüyorsunuz. Tüm suçu son 40 yılda Anap ve Ak parriye yüklüyorsunuz. Esasında bu iki parti kadar CHP ve kemalistlere de suçu bölüştürmeniz lazım. Sebep olan yapan gibidir. Bütün bunların sebebi de CHP nin din aleyhine yaptığı inkilaplarıdır. CHP, devletin kurduğu bir bankanın gelirini halen daha sömürmeye devam etmektedir mesela. Bu sistem demek ki onlar için de makbuldür. Yarın iktidara geldiklerinde küresel sistemi aynen devam ettireceklerdir. Bunun yanında bir de dindarlara çıkaracakları zorluklar cabası olacaktır.

  • Hayrullah

    6.8.2025 06:49:51

    Olayları tencerelerin dibin kara yarışı zannediyorduk. Mesele sistemin hırsızlığı, talancılığı, keyfiliği, çeteciliği teşviki ve rüşveti kutsamasıymış meğer. Kalemin susmasın abi.

  • Ahmet

    6.8.2025 06:43:07

    Maşallah parça ile bütüne birlikte bakmak buna derler. Asıl sebepler bilinmeyince, hoşumuza gitmeyen netice anlaşılmaz. Tebrikler hocam.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı