"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni bir rol: Bandrol

Armağan Bahtiyar
04 Temmuz 2014, Cuma
-Estetik kabalığın düşmanıdır.-
 Sanat, kültür işlerini sanatçılar, millet alır götürür. Devlet, engel olmaz; edebiliyorsa, yardım eder. Sanat öyle “tek el”e, çift ele sığmaz. O, gönül erlerinin ellerinde sonsuz yola çıkar.
Önüne geçmeye çalışan fena ve fanileri de savurur atar.
***
Sanat; başka bi’ şeydir. Onunla uğraşanlarla herkes beraber kalamaz.
Onların bazan beş dakikasını beraber yaşayamazsınız.
Sizin gözlerinizle onların gözleri sadece “görünüşte” benzer; ötesi bambaşkalıktır. Onlar kelimeye, taşa, aşa, aşka, yağmura, yola, oya, oyaya, boyaya, paraya, diplomaya... hep “yeni” kelimelerle; bakar, seslenir, dokunur.
...ve onların ikincisi olmaz.
“Ferit” makamındadırlar. Onların yanında sözünüze ve hattâ özünüze, sesinize, nefesinize dikkat edin!
***
İşi nereye getireyim; bu kendi kendime söyle/n/melerden sonra!
Bugünlerde -ne hikmetse- Risalelerle ilgili paldır küldür bir “bandrol” meselesi çıktı. Devletlüler bakıp edecek, karar vereceklermiş; bandrole, bandrolsüzlüğe; usule, usulsüzlüğe...
Niye, nasıl, kimlerle, kimden izinle?!...
Sizin dilinizden konuşmuyorum; bu fakirin kendi dili... Çok soru da sormayın öyle! Bu iş polemiğe gelmez. Bu, bütün bir insanlığı ilgilendiren mesele...
***
Ne diyeceğim; şunu:
Yunus Emre’nin kitabını basarken; kimden izin alıyorsunuz?!... Mevlânâ’nın?!... Safahat’ın hattâ?!...
Artık bu eserler anonimleşmiş...
***
Ve keza...
Risale-i Nur gibi, işte, yine insanlığın malı olmuş eserlere zincir vurmaya çalışmak, güneşe perde çekmek gibi çocukça bir gayretkeşliktir.
Boşuna uğraşmayın, karışmayın, karıştırmayın, yorulmayın, derim.
Ha, yenilen güreşe doymazmış.
Biz de ‘güneş’e doymadık; buyrun!
***
Bunca, hakikate açlar varken; yok bandrol, yok ve saire... diyerek hapis damlarında, dağlarda, ağaç tepelerinde, yüklüklerde yazılmış (bandrolünü çoktan almış) eserlere “postmodern” senaryolarla, darbelerle yeni manilerin peşinde olduğunuzu biliyoruz.
***
Boş bakkal/attar yumurta tartar—mış. Bizde en verimli, kârlı yerler var -yok fiyatına- satılır ya...
Risalelere el atmak da öyle bir şey...
Bakanlık -sözüm ona- bir çekidüzen verecekmiş!
Iıh! Hıı?!... Yaa?!.. Nasıl yani?!...
Hangi musahhihleriniz, muhakkikleriniz, mütefekkirlerinizle?!...
Birkaçının ismini verebilir misiniz!
Cemil Meriç’in Bu Ülke’ndeki o nefis yazıyı okusanız; hemen vazgeçersiniz bu sizi yoracak, çok yoracak işten. Hem kim dedi size bunu?!...
Bunca yıl basılan, satılan kitapların nesine çekidüzen vereceksiniz!
Göreviniz kültürü yaymak mı boğmak mı?!...
Gidin Allah aşkına! Perişan eğitiminizi/ kültürünüzü düzeltin!
***
Aklı başında kırk beş ülke içinde eğitimi en gerilerde olduğumuzu araştırmalar söylüyor; siz nelerle uğraşıyorsunuz?!...
Bu yanlıştan vazgeçin, vazgeçin, vazgeçin!
***
Dünyanın ve ahirzamanın tek sivil hareketine resmiyet pırangası/pıropagandası deccalizm dansı vurmaya kalkmayın!
Resmiyet ile ciddiyetin ayrı/başka şeyler olduğunu söyleyeyim de dersinizi yeniden çalışın! Bu iş resmî değil; ciddî bir iştir. Ciddîyet ise her an yenilik, tazelik, ihlâs, samimiyet, samimî niyet, vefa, hayret, hakikat, gayret gibiliklere denir.
***
Türkiye’de bir solcular bir de Nurcular kitap okur, deyiş’ini duymuşsunuzdur. Okuyanlarla uğraşmayın!
Kitap okuması, gerinin gerisi bir ülkeye bu yapılmaz!
Said Nursî, oku’yu unutmuşların eline kitap tutuşturdu.
Hattâ liseli gençlere, muallimleri değil; fenleri dinleyin, dedi. Aslında, o saatten sonra okulların şeklen var; fiilen bittiğini söyledi. Çünkü o her yeri mektep olarak görmeyen okulların çoktan kapanmışlığını gördü.
***
Öğretmeninin (yarıdan çok çok fazlası) kitaba uzak bir ülkede, kitap basımını çetrefilli hale getirmenin adını ben koyayım o zaman:
Cehalet, fukaralık, kavga devam etsin anlamına gelir, bu çocuğun adı.
***
Estetik; kabalığı bir sefer daha mağlûp edecektir.
Okunma Sayısı: 2015
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İbrahim FİŞEK

    4.7.2014 08:53:00

    Değerli Kardeşim,
    ALLAH C.C Kalemine kuvvet ve devamlılık versin.Amin...

  • özkan altuner

    4.7.2014 01:36:00

    Kıymettar kardeşimiz evvela yeni asya da yazılarınıza tekrar başladığınız için sizlere hoş geldiniz diyorum Mevlam kaleminize kuvvet versin..İnşaallah o güzelim yorumlarınızla bizleri feyizlendirirsiniz..Risalei nurların üzerine oynanan bu oyunların başında sahteleştirmeden tutun ..şimdi de bandrol mü yoksa kontrolmü safsatası çıkardılar..inşaallah bu oyunlar geri tepecektir..risalei nurlar inhisar altına alınamaz diyor üstadımız ..gerisi nafile..selametle..

  • garip talebe

    4.7.2014 01:33:00

    Çok güzel izah etmişssiniz tebrikler..Günümüzde Risale-i Nur ehlide tam okumuyor ki bu yanlışa tarafgirlik nazarıyla sadece biz basalım mantığıyla alkış tutuluyor..Hak olan neymiş ona bakılmıyor istişare bile edelim denilmiyor,ihlas düsturu olan meşrep farklılığı olabilir biizim anlamadığımızı belki bu kardeşler anlamıştır diye bakılmıyor,ne yapalım imtihan işte..doğru söyleyelim de biz..şu unutulan sözü tam haliyle hatırlatmak istiyorum.İbrahim Özdabak’ın karikatürünü hatırlatarak..DOĞRU SÖYLEYENİ DOKUZ KÖYDEN KOVMUŞLAR ONUNCUYA MUHTAR YAPMIŞLAR..Yeniasya’nın bunca badireye rağmen 10.köy’e varışımızda haklılığı ortaya çıkacaktır diye umuyorum.Asıl haklı olanın da Risale-i Nur ölçüleri ile olduğunu da unutmayalım yeterki duygularımız karıştırmadan eserlerin tümünü hazmederek okuyalım..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı