Yorulmuştu, şöyle pencerenin kenarındaki koltuğa sırtını dayayıp gelip geçenleri seyretmeye başladı.
Gelenlerin az, geçenlerin çok olduğu devri yaşıyordu artık. Yoldan geçenlerin gözden kaybolması kadar kısa bir süreydi ömür.
“Daha o günlere çok var” dediği günler ne çabuk geçmişti, yılları da peşine takarak. Arkadaşı geldi sonra, güzel günler geçirdiği... “Geçerken bir uğrayayım dedim” diyerek. “Ben de seni biraz önce aklımdan geçirmiştim, iyi ki geldin” dedi.
“Hastaydım, çıkamadım kaç gündür.”
“Geçmiş olsun” dedi dua niyetine. Her şeyin geçmesine üzülürken insan bak, geçmesini dilediği güzel şeyler de var dedi. Musibet geçip gitsin, hastalık gam keder sıkıntı dert tasa hepsi geçip gitsin; zaten onlar da geçici. Gelip çok hikmetler ve sevapları bırakarak giderler.
Kısa bir sessizlikten sonra iç geçirerek sözlerine devam etti: “Gelip geçici heveslerin peşinde koşmak asıl bu çağın en büyük hastalığı.”
Bu musibetin bünyeye girmesinden korkmalı. Hayatını istikamet içinde geçirenin bile bu zamanda en aldandığı şey: moda. Şimdilerde trend diyorlar.
Eskiden evladiyelik denirdi modası geçmeyen şey istenirdi. Şimdi ise; bir yıl önceki çok banal çok demode kalıyor. Model yenilemek bir üst modeli almak statü yerine geçiyor. Yeni tarz evler, en son model arabalar insanın aklını çeliyor. Bu sarmalın içinden çıkıp israf batağına düşmemek bile bu zamanda az şey değil.
Herhalde; “gönlümden geçti demek” yerine “gönlüm senden geçti” diyerek kurtuluruz bu illetten.
Bir müddet sohbet ettiler, bugünden geçmişten dem vurdular. Haydi görüşürüz dedi arkadaşı, vakit epey geçti ben kalkayım. Bahçe kapısına kadar geçirdi arkadaşını. Perdeleri kapadı ışığı açtı duvardaki tabloya gözü takıldı: “Evet, şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider.”
Elde kalan tek şey kulluk. Beyhude geçirmemenin tek çaresi ibadet dedi, akşam namazı vaktiydi. O da çabuk geçerdi, seccadeye yöneldi...