Küçük şeylerden mutlu olmak mı küçük şeylerle mutlu etmek mi? Dün sabah çok erken saatte yola çıktı kadın. Bir kaç gün önce şiddetli bir kol ağrısından muzdaripti.
Tam o geçti derken bu kez de sağ ayağı diz kapağından başlayıp ayağın bütününe yayılan ve hareket ettirmeyen bir ağrıyla hasta etti. Nereden peyda olacağı ve ne kadar hasta edeceği meçhul bu haller sık sık tekrar ettikçe mecburi istikamet doktora gitmekti bittabi...
Sabah güzel ve ferah bir hastane, tıkır tıkır işleyen sistem ve hastasına çok iyi muamele eden bir doktorla karşılaşmak inceden hissettiği stresi sabun köpüğü yaptı da uçurdu. Sanki bir dairede iş hallediyormuş gibi hasta değilmiş gibi bir konforu yaşamaya başladı. Rutin tetkik sıralamasındaki kan verme odasına ayak atar atmaz bir hanım hemen ayağa kalkıp yerini verdi. O kadar küçük bir hareketin nezaket ve inceliğin herkesin kendi derdine düştüğü böyle yerlerde birden yaşanmasının verdiği minnettarlık ve sürûr hâlini bilirsiniz. Annesiyle ilgilenen ve yaşça kendisinden o kadar da küçük görünmeyen kadının bir anlık iyiliğine hiç küçük denebilir miydi?
İşlemler bitti arabaya doğru yürürlerken yolda bir araba durdu, geçiş için el işaretiyle yol verdi. Bu üç oldu dedi kadın, o geçerdi ben beklerdim 2 saniye sonra yine geçerdim. Bugün hep iyilerle dünyayı bir dakika değil bir anda güzelleştiren hallerle karşılaşıyorum. Tahliller için tedbiren aç gitmişti dönüşte hemen eve gelmeyip deniz kıyısındaki meşhur sosyal tesislerde yapmak istedi kahvaltısını.
Deniz mis, ortam sakin... Ohh dedi özel plân yapmış olsam bunca güzellik bir arada denk gelmez.
Önünde bir hanım ve çocuk vardı. Hanım siz alacağınızı alın deyip kendi sırasını verdi. Yok olmaz gerek yok zaten kalabalık değil, dese de ısrar etti hanım.
Kadın dışardan çokça teşekkür ederken kalbinde kocaman güller yüzünde kocaman tebessümler ile karşılık verdi bu inceliğe zerafete. Bugün dünya bana iyilik yapma seferberliği ilân etmiş dedi.
Sosyal Tesislerde kahvaltı; bütçe zorlamayan küçük kaçamaklara uygun bir hizmet veriyordu mavi gökyüzü önünde uzanmış deniz yeşillik eşliğinde hem de.
Ah o çatıdaki martıların azizliğine uğramasa iyiydi de o da nazar boncuğu olsundu bunca güzellik içinde. Eve döndüler buzdolabı arızalıydı, su akıtıyordu dondurucudan kapların üzerine... Çaresi iki gün çalıştırmamakmış usta öyle demişti. Ama onca malzemeyi nereye götürecekti? Eve girmeden komşusuna çıktı. Boşta bir dolabı varmış, ‘nolacak komşum’ dedi getir koyalım. İşte bu kocaman bir iyilikti zira o yedek dolap benim için boşaltıldı, malzemeler çıkarıldı bir iki saat gir çık yapmaktan ötürü onların vakti alınmış belki de işleri aksatılmıştı. Üstelik biraz oturup eşiyle beraber ailece kahve eşliğinde sohbet etme imkânı bile bulmuşlardı. O kadar dua ettim, o kadar memnun ve minnetar oldu ki kadın; zira dolap bulması imkânsız gibiydi. Herkesin tatil dönüşü olduğu ve kış hazırlıkları da eklendiği için dolapları doluydu. İki gündür kafasını kemiren işin içinden çıkarmayan bu sıkıntı komşusunun bu iyiliğiyle hal yoluna gitmişti.
Dünyada iyiler hep olsun, çok yaşasın. Dünya bir anlığına bir günlüğüne değil hep guzelleşsin dedi kadın. Hayır dualarını dilinden hiç düşürmeyerek.