Beşinci Mesele: Nasıl bir cemaatin malı bir adama verilse zulüm olur. Veya cemaate ait vakıfları bir adam zaptetse zulmeder. Öyle de, cemaatin sa’yleriyle hâsıl olan bir neticeyi veya cemaatin haseneleriyle terettüb eden bir şerefi, bir fazileti o cemaatin reisine veya üstadına vermek, hem cemaate, hem de o üstad veya reise zulümdür. Çünkü enaniyeti okşar, gurura sevk eder. Kendini kapıcı iken padişah zannettirir. Hem kendi nefsine de zulmeder. Belki bir nevi şirk-i hafîye yol açar.
Evet, bir kaleyi fetheden bir taburun ganimetini ve muzafferiyet şerefini, binbaşısı alamaz. Evet, üstad ve mürşid, masdar ve menba telâkki edilmemek gerektir. Belki, mazhar ve ma’kes olduklarını bilmek lâzımdır.
Meselâ, hararet ve ziya sana bir âyine vasıtasıyla gelir. Senden güneşe karşı minnettar olmaya bedel, âyineyi masdar telâkki edip, güneşi unutup, ona minnettar olmak divaneliktir.
Evet, âyine muhafaza edilmeli; çünkü mazhardır. İşte, mürşidin ruhu ve kalbi bir âyinedir. Cenab-ı Hak’tan gelen feyze ma’kes olur, müridine aksedilmesine de vesile olur; vesilelikten fazla feyiz noktasında makam verilmemek lâzımdır. Hatta bazı olur ki, masdar telâkki edilen bir üstad, ne mazhardır, ne de masdardır. Belki müridinin saffet-i ihlâsıyla ve kuvvet-i irtibatıyla ve ona hasr-ı nazar ile o mürid, başka yolda aldığı füyuzatı, üstadının mir’at-ı ruhundan gelmiş görüyor. Nasıl ki bazı adam, manyetizma vasıtasıyla bir cama dikkat ede ede âlem-i misale karşı hayalinde bir pencere açılır, o âyinede çok garaibi müşahede eder. Halbuki âyinede değil, belki âyineye olan dikkat-i nazar vasıtasıyla âyinenin hâricinde hayaline bir pencere açılmış görüyor. Onun içindir ki bazen nâkıs bir şeyhin hâlis müridi, şeyhinden daha ziyade kâmil olabilir. Ve döner, şeyhini irşad eder ve şeyhinin şeyhi olur.
Mesnevî-i Nuriye, s. 192
LÛGATÇE:
aksedilmek: Yansıtılmak.
âlem-i misal: Görüntüler âlemi, dünyadaki işlerin görüntülendiği ve gözlendiği, ruhların bulunduğu âlem.
füyuzat: Feyizler, manevî bolluk ve bereketler, inayetler.
hasene: Hayırlı amel, Allah rızasına uygun iş.
ma’kes: Yansıma yeri, ayna.
manyetizma: Telkin ve hipnoz yolu ile birini tesir altına alma.
masdar: Kaynak, bir şeyin çıktığı yer.
mazhar: Bir şeyin çıktığı, göründüğü yer; nâil olma, şereflenme.
mir’at-ı ruh: Ruh aynası.
nâkıs: Noksan, eksik.
sa’y: İş, çalışma, çabalama.
şirk-i hafî: Gizli şirk, gizliden Allah’a ortak koşma.
terettüb: Sonuç olarak çıkma.
ziya: Işık.