Mehdi Ordusu olarak anılan Iraklı Şii milis grubunun lideri olan Mukteda Sadr’ın Türkiye ziyareti bizleri olduğu kadar, Arap medyasını ve dünya kamuoyunu da şaşırttı. Hiçkimse ilk etapta böylesi bir ziyaretin neden gerçekleştiğini yahut ne anlama geldiğini çözümleyebilmiş değil. Bu konuda herkes farklı şeyler söylüyor. Özellikle Arap medyasının kafasında büyük bir soru işareti oluşmuş durumda.
AKP iktidarında Türkiye böylesi bir şaşkınlığı daha evvel 2006 yılının Şubat’ında Hamas’ın lideri Halid Meşal’in ziyaretiyle yaşamıştı. O zaman Başbakan Erdoğan son anda bir manevrayla Meşal ile görüşmeyerek durumu kurtarmaya çalıştıysa da, Hamas’tan üst düzey bir ziyaretin gerçekleşmiş olması başta İsrail olmak üzere onun Avrupalı dostları tarafından yine de tepkiyle karşılanmıştı. Bu seferki durum ise bundan daha da farklı. Zira Meşal seçilmiş bir lider olarak ziyaret gerçekleştirmişti ve üst düzeyde ağırlanmamıştı. Ancak Sadr gibi tartışmalı bir isim Başbakanımızla da, Cumhurbaşkanımızla da görüşerek en üst düzeyde ağırlanmış oldu. Hâl böyle olunca sözkonusu ziyaretle ilgili soru işaretleri de bir bir akıllarda peyda olmaya başladı.
Şimdi gelelim Mukteda Sadr’ın neden tartışmalı bir isim olduğuna...
Öncelikle Sadr’ın ve onun destekçilerinin Irak’ta etkin ve belirleyici bir rolü olduğunu söylemek gerekir. Zira Irak’taki en önemli Şii gücü temsil ediyor. Sadr son iki yılını İran’da geçirdi. Dolayısıyla Irak üzerinde İran’ın emellerini gerçekleştirmek ve Şii çıkarlarını korumak isteyen bir yapıda olduğu iddia edilebilirse de, esasında söylem düzeyinde Irak’ın bölünmez bütünlüğünü savunduğu biliniyor. Aynı zamanda Kerkük’ün Türklüğü konusunda da Türkiye ile aynı fikirde olduğunu söylemek gerekiyor. Ancak gelin görün ki, Mukteda Sadr’ın lideri olduğu Mehdi Ordusu’na hakim olmakla ilgili ciddî problemler yaşadığı da bir başka altı çizilmesi gereken önemli gerçektir. Ne yazık ki Mehdi Ordusu bugün Irak’ta mezhepçi katliamlara teşne olan ve ayrılıkçılığı körükleyen eylemlerde bulunan bir hareket haline gelmiştir. Saddam Hüseyin idam edilirken orada bulunanların üç kere “Mukteda, Mukteda, Mukteda” diye haykırdıklarını da hatırlamak lâzım. Yani her ne kadar Mukteda Sadr mezhepçilik yapmıyor gibi görünse de, liderliğini yaptığı Mehdi Ordusu’nun faaliyetleri ortadadır. Amerika’nın bile bunların kontrolünde çaresiz olduğu ve Sadr’ın nüfuzunun olduğu bölgelerde hiçbir manevra kabiliyeti olmadığı da düşünüldüğü zaman Sadr’ın Irak’taki kuvvetinin boyutları daha iyi anlaşılır.
Peki bu Sadr neden Türkiye’ye gelmiş olabilir ve bundan sonraki amacı nedir?
Bu konuda da çok şey söylenebilirse de ilk akla gelen Sadr’ın Irak’a dönüş yolunu hazırladığıdır. Zira Aralık ayında Irak’ta çok önemli genel seçimler yapılacak ve Sadr bu vesileyle Irak’ın iç siyasetine dönmek istiyor olabilir. Türkiye’nin de Irak’ta Şii ve Sünniler arasında denge politikası izleyen nadir bölge ülkelerinden biri olması hasebiyle Sadr için bir dayanak noktası olması muhtemeldir. Obama’nın gelişiyle Irak’tan çıkışı hızlanan Amerika Birleşik Devletleri çekilirken, Sadr da Irak’a yeniden dönmeye daha fazla heveslenmiş olmalı. İşin enteresan noktası ise Obama liderliğinde ABD’nin Irak’tan çıkmak için seçtiği güzergâh ile Şii lider Sadr’ın Irak’a girmek için izlediği yol kesişiyor. Biri Türkiye üzerinden Irak’tan çekilmek isterken, diğeri ise Türkiye aracılığıyla Irak’a girmek niyetinde.
Sadr’ın gelecekte Irak siyaseti üzerinde nasıl bir rol oynayacağı ise şimdi herkes için meçhuldür. Olur da ilerde Irak üzerinde olumsuz bir hareketin kaynağı haline gelirse veya İran politikalarının takipçisi durumuna düşerse, işte o zaman Türkiye’nin bu sözkonusu ziyareti açıklamakta çaresiz kalacağını söylemek gerekiyor.
05.05.2009
E-Posta:
[email protected]
|