"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Okçular tepesini terk eden Sahabeler kimlerdi?

Abdülbakî ÇİMİÇ
13 Haziran 2020, Cumartesi
Tevafuken bir yazı dikkatimi çekti.

Beni derinden sarstı ve kalbî bir ah (!) çektirdi. Hakikaten ilgili yazının özellikle iki bölümü ilginçti. Her zamana hitap ettiği gibi, günümüze daha ziyade hitap ediyordu. Yazının konusu Uhud Harbi’nde Okçular Tepesi’ni terk eden sahabeler hakkında ve gıybet bahsi ile devam ediyordu. Nedense her daim Asr-ı Saadet okumaları ve kareleri hep dikkatimi çekmiştir. Çünkü Asr-ı Saadetin her bir karesi bütün asırlara baktığı ve ders verdiği gibi, hususan bu ahirzaman asrına daha fazla bakıyor diye düşünüyorum.

İlgili yazının birinci bölümü şöyle: “Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi? Hiç kimse bilmiyor. Bu asla İslâm tarihinde de yazmaz. Hatta o okçular kimdi öz çocukları da bilmez, karıları da bilmez. Çünkü Ashab-ı Kiram kimseye söylememiş, saklamış. Ağızlarından bu konu hakkında hiçbir şey çıkmamış. Hatta ve hatta yıllar sonra Cemel, Sıffın gibi hadiselerde birbirlerine ters düştükleri vakitlerde bile; “Sen zaten Uhud’da da tepeyi terk etmiştin!” dememişler. Orada dahi birbirlerini hataları ile vurmamışlar. Ya Rabbi.. Bu nasıl bir ahlâk! Birbiri hakkında konuşmak için en ufak bir fırsatı kaçırmayan, hatta “olanı söylüyorum, benim niyetim temiz” diye nefsini aldatıp ağzından akan kardeşinin ölü etinin kanlarını temizleyeceği en ufak bir fırsatı kaçırmayan ümmetin buradan alacağı çok ders var.”

İşte ilgili yazının en can alıcı yerleri böyleydi. Ne dersiniz? Gayet ehemmiyetli ve hepimizi derin derin düşündürmesi gereken bir yazı değil mi?

Uhud Savaşı sonrası nüzul eden âyette çok mühimdir. Bakınız Okçular Tepesi’ni terk eden Sahabelere karşı Peygamberimizin (asm) davranışını Rabbimiz nasıl tasvip ediyor. “O zaman, Allah’tan bir rahmet sebebiyle onlara yumuşak davrandın. Ve eğer sen, kaba, katı yürekli olsaydın, mutlaka senin etrafından dağılırlardı. Artık onları affet ve onlar için mağfiret dile ve işler konusunda onlarla müşavere et (danış). Azmettiğin zaman, artık Allah’a tevekkül et. Muhakkak ki Allah, tevekkül edenleri (Allah’a güvenenleri) sever.” 1 İşte bunun için ‘Okçular Tepesi’ni terk eden Sahabelerin adını bilenler de dillendirmiyor. Kimse onlara bir kusur iraz etmiyor. Kimse onları azarlamıyor ve onların üzerinden bir hesap yapmıyor. Kıyamete kadar bütün asırlara ders ve hikmet dolu hadiselerin yaşandığı Okçular Tepesi’ndeki terk edişin hikmetini kimse sorgulamaya kalkmıyor. İşte hakikî isâr hasleti bu olsa gerektir. Ne mutlu onlara. Ne mutlu mesleği sahabe mesleği olup onlara benzemeye çalışanlara.

Asrın sahibi Yirmiyedinci Söz’de sahabeler hakkında ne kadar güzel izahlar yapmıştı değil mi? Bu Söz’de, Sahabe-i Güzin’in evliyadan yüksek olan mertebelerini gayet parlak bir surette ve kat’î bir tarzda isbat ettiğini, Sahabelerin nev-i beşer içinde Enbiyadan sonra en mümtaz şahsiyetler olduklarını ve onlara yetişilmediğini kat’î bir surette isbat ettiğini okuyoruz değil mi? Hem Risale-i Nur mesleği sahabe mesleğiydi. Birçok özelliğini ve güzelliğini Sahabe Efendilerimizden almıştı. Bunlar isâr hasleti, feragat, metanet, sebat ve sadâkat gibi ulvî sıfatlardı. Dâvâya sadâkat belki de en önemli vasıflardan biriydi. 

Bediüzzaman “Zaten mesleğimizin esası uhuvvettir.” 2 derken Sahabe-i Güzin Efendilerimizin uhuvvet ve muhabbetine bizleri raptediyordu. Bir başka yerde “İnsan, İslâmiyet sayesinde, ibadet saikasıyla bütün Müslümanlara karşı sabit bir münasebet peyda eder ve kavî bir irtibat ve bağlılık elde eder. Bunlar ise, sarsılmaz bir uhuvvete, hakikî bir muhabbete sebep olur. Zaten heyet-i içtimâiyenin kemâline ve terakkisine ilk ve en birinci basamaklar, uhuvvet ile muhabbettir.” 3 diyordu.

Okuduğum yazının ikinci bölümü daha ilginçti. Bir hadis-i şeriften gıybet gibi şenîi bir fiilin ne kadar fena bir fiil olduğu anlatılıyordu. “İki kadın düşünün… Çöl sıcağında oruç tutuyorlar, öyle bir hale geliyorlar ki; susuzluktan neredeyse ölmek üzereler. Onların bu hali hemen Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimize bildiriliyor. Bildiriliyor da. Kuşu ölen çocuğu teselli eden, deve sağan kişiye “tırnaklarını kes, hayvanın canı yanmasın” diyen; yani bu kadar nâif olan Peygamberimiz (asm), o iki kadından yüz çeviriyor. Sahabe şaşkın, ancak yine ısrarla söylenilince o iki kadını çağırıyor ve kusmalarını emrediyor. Kadınlar herkesin gözü önünde bir kadeh dolusu irin ve kan kusuyorlar. Sahabe daha da şaşkın! Bunun üzerine Peygamberimiz (asm), onlara bakıp şöyle buyuruyor: “Bunlar Allah’ın helâl kıldığı şeylerden uzak durdular (oruç tuttular), ama Allah’ın haram kıldığı şeylerle (gıybet ve dedikodu ile) oruçlarını açtılar. Birisi diğerinin yanına gelip oturdu ve insanların etlerini yemeye başladılar.” 4 

Ne hazin bir vaziyet, ne büyük bir hasaret değil mi? Halbuki gıybet “Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” 5 âyetinin kat’î hükmüyle nazar-ı Kur’ân’da gayet menfur ve ehl-i gıybet, gayet fena ve alçaktırlar. Ayrıca gıybet hem aklen, hem kalben, hem insaniyeten, hem vicdanen, hem fıtraten, hem milliyeten mezmum ve merdud ve çirkin ve muzır olduğu gayet kat’îdir. Ve gıybet, alçakların silâhı olduğu cihetle, izzet-i nefis sahibi bu pis silâha tenezzül edip istimal etmemesi gerektiğini Bediüzzaman Hazretleri Yirmi İkinci Mektubun hatimesinde açıkça ifade etmiştir.

Dipnotlar:

1- Al-i İmran Sûresi: 159. 

2- Lem’alar, 2013, s. 395. 

3- İşârâtü’l İ’câz, 2013, s. 230. 

4- Ahmed İbn-ü Hanbel/Müsned. 

5- Hucurât Sûresi, 49:12.

Okunma Sayısı: 41699
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nureddin sarıyıldız

    24.11.2020 07:34:16

    Selamun aleyküm Bu yazı dikkatimi çok çekti Bence paylaşmaya izin ver seydiniz ümmetin uyanışı için Çok iyi olurdu

  • Ismail okur

    13.6.2020 16:46:34

    Hata edenle ihanet edeni ayni kefeye koyarsaniz sizde azim bir hata edersiniz. Tovbe suresi niye inmis.. Orada ki sahabeler bilinmiyormu? Sosyal medya paylasimarimi feyiz alma yeri oldu..

  • Mehmet Türeli

    13.6.2020 04:57:32

    Hepimiz bu iki hadiseden ibret almamız lazım.

  • A. AYDIN

    13.6.2020 02:37:01

    Güzel bir yazı. Teemmülle okunmalı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı