"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şamlı Hafız Tevfik Şam’da Bediüzzaman’ı gördü mü?

Abdülbakî ÇİMİÇ
31 Ocak 2022, Pazartesi
Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (168)

Bediüzzaman Hazretleri’nin Tarihçe-i Hayatı üzerine yapılan araştırmalar elbette çok kıymetli ve takdire şayandır. Ancak özellikle belge, doğru bilgi ve kaynak konusunda çok dikkat etmek ve hassas davranmak gerekiyor. Yaklaşık iki seneyi aşkın bir süredir “Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler” üst başlık olan seri yazılarımızla bizler de Bediüzzaman Hazretleri’nin kronolojik olarak hayatını incelemeye çalışıyoruz. Bu süre içerisinde yaklaşık 168 yazı kaleme aldık ve daha 1911 yıllarını çalışıyoruz. Dikkatimizi çeken önemli bir nokta da, Bediüzzaman Hazretleri’nin İstanbul hayatının çok çalkantılı hadiselerin yaşandığı bir dönem olarak önümüze çıkması oldu. Elimizden geldiği kadar Bediüzzaman’ın hayatının bilinenleri kadar, bilinmeyenlerine de temas etmeye çalışıyoruz. Elimizde bulunan otuzun üzerinde Bediüzzaman Hazretleri’nin hayatı üzerine yapılmış araştırma, çalışma ve biyografileri tarayarak en doğru ve sıhhatli bilgileri toplamaya gayret ediyoruz. Bu konularda ihtisas sahibi ve belge ile çalışan Bediüzzaman araştırmacılarıyla da direkt veya dolaylı iletişim içerisinde bulunuyoruz. Onların katkılarını, karşılıklı yardımlarını ve tavsiyelerini dikkate almaya çalışıyoruz. Çünkü konu Bediüzzaman olunca daha dikkatli ve müteyakkız olmak gerektiğine inanıyoruz. Bu süre içerisinde bize ulaşan belge, bilgi ve kaynakları değerlendirirken, yine elimizde bulunan kaynaklara istinaden bazı hatalı bilgileri de ilgili kitaplara itimad ederek kullandığımız yazılar oldu. Bu tür yazılar yayınlandığında hem müteyakkız, hem de muhakkik Bediüzzaman araştırmacısı ve gönüllüsü birçok kıymetli ehl-i gayret ve hamiyetli zatların imdadımıza koştuklarını gördük. İlgili kaynaklarda yer alan bilgilerin hatalı olduğu yönündeki ikaz ve ihtarlarını dikkate alarak doğru ve sahih bilgiler ile bu hataları tashih etme yoluna gittik. Bu tür bize ulaşan ve bundan sonra da ulaşacak olan bilgilere her daim muhtaç olduğumuzu ve çok da ihtiyacımız olduğunu tekrar hatırlatalım.

Bediüzzaman biyografilerindeki hatalar…

Burada önemli bir noktaya daha temas etmek istiyoruz. O da Bediüzzaman Hazretleri’nin hayatı ile ilgili yazılan kitap ve çalışmalarda ne yazık ki çok miktarda hatalı bilgilerin mevcut olduğunu bizzat müşahede ettik. Bilgi, belge ve kaynak yetersizliğinden olsa gerek, ilk dönem yazılan biyografi ve çalışmalarda epey hatalı bilgiler var. Belki o günün şartlarında bu gibi hatalı yaklaşım ve bilgilere müsamaha ile bakılabilir; ancak aradan bu kadar zaman geçtiği halde halen aynı hatalara devam edilmesi kabul edilebilir bir durum değil. Meselâ Bediüzzaman’ı 1923’de Ankara’dan Van’a götüren bilet meselesinin detayı çok bilinmiyor. Hatta hatalı biliniyor. Halbuki o zamanlar Ankara’dan Van’a tren seferi dahi yok. Bediüzzaman’ı Ankara’dan Van’a götüren tren bileti dikkatli bir şekilde incelense, üzerinde Gebze (Gebuze) yazdığı açıkça görülecektir. Yine Bediüzzaman’ın Rus esaretinde Sibirya’da kaldığı hatası da yıllarca devam etmiş durumda. Bir başka hata da Bediüzzaman’ın Kosturma şehrinde kaldığıdır. Halbuki yapılan bütün inceleme ve araştırmalarda bu şehrin adı Kosturma değil, Kostroma’dır. Daha bunun gibi epey hatalı bilgi o zamanki tarihçelere ve biyografilere girmiş, müteselsilen bu hatalar devam ettirilmiştir. İnşâallah yeri ve zamanı gelince bu tür konulara da temas etmeye çalışılacaktır.

Hatıralara dikkat edelim…

Şimdi bir de şu hatıralar meselesini konuşalım. Hatıraların dinlenmesi hoş ve insana keyif veriyor. Bir de Bediüzzaman’ın hayatı ile alâkalı ise, daha başka bir merak ile karşılanıyor. Çünkü kitaplara girmeyen, dilden dile, nesilden nesile anlatıla gelen hatıralara birçok eklemeler ve mübalâğalı anlatımlar da eklenebiliyor. Anlatılan hatıraları eğer Bediüzzaman ve birinci derece talebeleri naklediyor ise, bunlara elbette itibar edilir. Ancak Bediüzzaman’ın temas etmediği ve birinci saff-ı evvel talebelerinin tasdik etmediği hatıralara dikkat etmek gerekir. Çünkü hataların çoğu bu türden, kulaktan dolma bilgiler tabir edilen hatıralardan kaynaklanıyor. Haber-i vahid kabilinden, bilgi, belge ve kaynağa dayalı olmayan hatıralara çok ihtiyatla yaklaşmak gerekiyor. “İnsan nisyan ile malûldür” kaidesince bu tür hatıralarda hata ihtimali yüksek görülüyor. Elbette hatırayı nakleden kişinin güvenilir olması ve umumun nazarında itimad edilen bir şahsiyet olması dikkate alınabilir. Bu tür hatıralar bir ipucu olabilir, ancak kesin bilgi ve belge kaynağına ulaşılması konusunda araştırma yapmak gerekiyor.

Yeni bir belge ile Şamlı Hafız Tevfik’in hayatını yeniden değerlendiriyoruz

Bu girizgâhtan sonra biz bu gün sizlere bahsedeceğimiz konuya gelelim. Bizler 13 Ocak 2022 tarihinde “Bediüzzaman dâvâsını Şam’a taşıyor” başlığı ile seri yazılarımızın 164. yazısını yayınladık. Bu yazının içinde mevzu Şam olunca, Şamlı Hafız Mehmet Tevfik Göksu’dan da bahsettik. O yazıda Son Şahitler kitabından alıntı yaparak “Şamlı Hafız” lâkabıyla anılan Tevfik Göksu, Barla’nın Akmescit Mahallesi’nde 1887’de dünyaya gelmiştir. Kendisine “Şamlı” denmesinin sebebi; subay olan babası Veli Beyle beraber Şam’da yirmi yıl kalmasıdır. “Şam’da olduğu yıllarda Bediüzzaman Said Nursî’yi görmüş ve Emevîye Camii’ndeki hutbesini dinlemişti. Âlim ve ehl-i kalb bir zat olan babası, Bediüzzaman’ı göstererek: “Bak oğlum, bu zat meşhur bir zattır. Ona iyi bak. İlerde bu zata hizmet edeceksin” demişti.” 1 Aynı yazı içerisinde aslen Samsun’lu Hamdi Sağlamer’ın Şamlı Hafız Tevfik ile hatırasını Son Şahitler, Cilt-IV, s. 239’dan alarak Şamlı Hafız Tevfik’in Hamdi Sağlamer’e “Üstad Şam’da Cami-i Emeviye’de hutbe irad ettiği zaman ben çocuktum ve orada bulunuyordum. Babam âlim bir zattı. Namazdan sonra bana eliyle Üstadı göstererek, ‘Bak oğlum, bu zatı iyi tanı, ileride büyük bir hizmette beraber bulunacaksınız’ dedi.”2 hatırasını da naklettik. Yazının yayınlandığı gün bize ulaşan müdakkik ve müteyakkız ağabey ve kardeşlerin Necmettin Şahiner’in bir videosunda3 bu bilgileri tekzip ettiğini, bu konuda hata yaptığını ve kırk yıldır bu hatayı düzeltmek için çalıştığını anlattığını söylediler. Ayrıca videonun linkini de göndererek izlememize vesile oldular. Bizler de iki hafta süren araştırma, ilgili ağabey ve kardeşlerle birebir ve telefonla görüşme neticesinde meseleyi şimdilik vuzuha kavuşturmuş gibiyiz. Bu konuda muhterem İsmail Yazıcı Ağabeye de ulaştık ve konuyu kendisiyle konuştuk. İsmail Ağabey Şamlı Hafız Tevfik Ağabeyin Eğirdir Müftülüğü’ne vermiş olduğu bir dilekçenin mevcut olduğunu, bu dilekçede kendisi ile ilgili birçok bilgiyi bizzat kendisinin yazdığını ifade ettiler ve bir hafta sonra da ilgili dilekçenin bir nüshasını şahsımıza gönderdiler. Şimdi bu dilekçede yazılanları buraya aktaralım, sonra bu bilgilerle konuyu kısaca değerlendirelim inşâallah.

Müftülük Makamına-Eğirdir

Doğum Tarihi: 1304 (1888) İstanbul Üsküdar Selimiye Mah.

Adı ve Soyadı: Topçu Yüzbaşı Hafız Veli oğlu Hafız Mehmet Tevfik Göksu.

Tahsil Derecesi: Üsküdar Paşakapısı yanındaki Fıstıklı Mektebinde okudum. 5. sınıfta şahadetname alarak hafızlığa başladım. Hafızlığı ikmalden sonra ta’lim-i Kur’ân okudum. Ondan sonra Seba: Aşera: Takribi ikmal derecesine gelip Arabî dersine Üsküdar Ahmediye Medresesinde devama başlıyarak Arabî dersine devam ettim. Halebi ve Molla Camii’ni bitirdim. Aynı mektebin 1. Ve 2. sınıflarında da öğretmenlik ettim. Selimiye Mahallesi’nin harem İskelesi camiinde de İmam vekilliği yaptım.

Tasdikat ve tasvurata başlayacağımız zaman Umumî harb çıktı. Peder ve validemle Şam’a gittim. Şam maarifine müracaatla beni muhacirin Mahallesi Meşrûtiyet Mektebi öğretmenliğine tayin etti. O mektepte 10 sene öğretmenlik vazifesini icra ettim. Harbin sükûtunda muhacir olarak çıktık ve İstanbul’a geldik. İstanbul’daki evimiz içindeki eşyasıyla beraber yanmış. İkamet edecek bir mahal bulamayınca ana ve baba vatanı olan Isparta’ya geldim. Annemin memleketi bulunan Barla’da ikamet ettim.

1948 senesi Barla fahri hafız öğretmenliğine resmen tayin edildim. 1953 senesinde de Barla’ya İmam Hatip olarak tayin olundum. Şimdi Barla nahiyesi camii kebir mahallesinde Çeşnigir Paşa Camii şerif İmam ve Hatibi bulunduğumu arzederim. 2.6.1962

Çeşnigir Paşa Camii şerif İmam ve Hatibi

Mehmet Tevfik Göksu

İki adet pul

6.6.1962

Müftülük kaydı

Bu dilekçeyi tahlil edelim:

1. Şamlı Hafız Mehmet Tevfik Göksu’nun bizzat Eğirdir Müftülüğü’ne verdiği bu dilekçede hayatı ile ilgili çok önemli bilgiler var. Doğum tarihinden (1403/1888), doğum yerine (İstanbul Üsküdar Selimiye Mah.); tahsil hayatından, yaptığı vazifelere kadar.

2. Bizim için en önemli olan yer “... Umumî Harb çıktı. Peder ve validemle Şam’a gittim.” kısmıdır. Eğer bu tarih I. Harb-i Umûmî ise 1914 tarihinde Şam’a gitmiş oluyor. Öyleyse Hutbe-i Şâmiyeyi babasıyla birlikte dinlemesi mümkün gözükmüyor.

3. Umûmî Harb dediği Birinci Cihan Harbi 1914 târihinde başlıyor. Bediüzzaman’ın Hutbe’yi irâd ettiği târih ise 1911 yılının Mart ayından sonra Haziran ayına kadar bir zaman dilimidir.

4. “Harbin sükûtunda muhacir olarak çıktık ve İstanbul’a geldik.” dediğine göre, eğer bu Harb, I. Harb-i Umûmî ise o zaman I. Harb-i Umûmî’nin bitiş tarihi 1918 yılıdır. Eğer “Harbin sükûtu” dediği zaman Millî Mücadele Savaşı’nın bittiği târihler ise o zaman 1923-1924’ler olur ki; zaten 10 sene öğretmenlik yaptım dediği 1914-1924 tarihlerine tevafuk ediyor. Yeni ve kesin bir bilgi ve belge olmadan bu târihlerin doğru olduğunu düşünebiliriz. Elimizdeki bu bilgilere göre Şamlı Hafız Tevfik 1911’de Bediüzzaman’ın Emevî Camii’nde irâd ettiği hutbeyi dinlemesi mümkün değildir.

5. Başka bir çelişki de Şamlı Hafız’dan nakledilen hatıralarda “Üstad Şam’da Cami-i Emeviye’de Hutbe irâd ettiği zaman ben çocuktum ve orada bulunuyordum.” 5 ifadesidir. 1911 yılında Şamlı Hafız Tevfik Şam’da bulunmuş kabul edilse bile çocuk yaşta değil, 23 yaşlarında yetişkin bir gençtir. Bir başka hatırada da babasının çocukken elinden tutup Emevi Camii’ne götürdüğü anlatılır ki, bu da elimizdeki belge ile mümkün görünmüyor.

Netice olarak bu belge ile birlikte, Bediüzzaman’ın hayatı ile ilgili anlatılan Şamlı Hafız Mehmet Tevfik Göksu’ya isnâd edilen hatıranın sıhhatli olarak nakledilmediği, hatta târihen mümkün de olmadığını düşünüyoruz. Eğer Şamlı Hafız Tevfik’in “Harbin sükûtunda muhacir olarak çıktık ve İstanbul’a geldik” dediği târih I. Harb-i Umûmî’nin bitiş târihi olan 1918 târihi ise, o zaman 10 sene öğretmenlik yaptığını da hesaba katarsak 1908 tarihinde Şam’a gitmiş olur. 1908’lerde ise Harb-i Umûmî’nin başlangıcını gösteren hiçbir bilgi, belge ve kayıt yoktur.

Dipnotlar:

1- https://www.yeniasya.com.tr/abdulbaki-cimic/bediuzzaman-davasini-sam-a-tasiyor_556712 

2- Son Şahitler, Cilt-IV, s. 239

3- https://www.youtube.com/watch?v=WyWlO19SH0o 

4- Topçu Yüzbaşı Hafız Veli oğlu Hafız Mehmet Tevfik Göksu’nun 2.6.1962 tarihinde Eğridir Müftülüğüne vermiş olduğu dilekçe. 

5- Son Şahitler, Cilt-IV, s. 239

Okunma Sayısı: 2882
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    1.2.2022 00:34:59

    Allah razı olsun abim 🤗 Yine harika bir tespit yazısı olmuş. Onca kaynağı didik didik etmene rağmen yine de hatalar olabiliyor. Ne mutlu bize ki bu hataları tashih edebilen ağabeyler var. Rabbim gayretini artırsın inşaallah 🤲

  • Ali

    31.1.2022 19:11:05

    Kutulular Abi ve Allah afiyet versin Necmeddin Şahiner Abi..

  • Ali

    31.1.2022 12:35:28

    - Kasım 1918 de İngilizler Şam' ı işgal ettiler. 24 Temmmuz 1922 de ise resmen Fransız manda yönetimi Şam' a hakim oldu. Şamlı Hafız Tevfik rh, en geç bu tarihte Şam' dan çıkartılmış olmalı. Yaklaşık( resmi tarih) 10 Şam' da kalması söylenebilir. - Allah afiyet versin, stratejik beyin rahmetli Kutulular Abi ve cemaat desteğiyle yangından mal kaçırır gibi bir hizmet yaptı. O acele ve hız içinde biçok çelişki içinde bazı yanlışlar olabildi. Bugün sayısız malzeme içinde; R.Nur tarihçesini bir günlük gibi, hatta saatiyle bile yazabiliriz amma bu fırsatta kaçmak üzere!..

  • Ali

    31.1.2022 12:20:07

    1- Ankara/ Gebze bileti rumi; 17 Nisan 1923, 1 Ramazan Salı gözüküyor. Tahkik edilebilir. 2- Sibirya; Rusya' nın kuzey kutup bölgesinin adı. Ama kötü şartları yüzünden sırf Asya' ya münhasır gösterilir doğru değil!. 3- Kostroma' ya Kosturma demek yanlış değil, bir teleffuz özellliği,ikisi bir kullanılmalı.

  • A. AYDIN

    31.1.2022 10:45:57

    Ehl-i tahkik olmak ne kadar güzel ayrıntıları ortaya çıkarıyor. Allah razı olsun.

  • Sertaç LÜSER

    31.1.2022 08:26:47

    ALLAH razı olsun bu hakikati aktarmaya ve düzeltmeye çalışanlardan.Bizde dimağlarımızda bu bilgiyi tashih etmemiz gerekiyor.

  • Sertaç LÜSER

    31.1.2022 08:26:41

    ALLAH razı olsun bu hakikati aktarmaya ve düzeltmeye çalışanlardan.Bizde dimağlarımızda bu bilgiyi tashih etmemiz gerekiyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı