"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asfiya, etkıya, ahfiya…

Abdülbakî ÇİMİÇ
28 Temmuz 2025, Pazartesi
Asfiya, etkıya, ahfiya! Kimler bunlar? Elbette ‘Tabaka-i Ârifîn...’ Yani hakikî Kur’ân şakirtleri. Allah’ın has ve hâlis kulları.

Ebrar olanlar.  Sâlih mü’minler. Allah’a itâatkâr kullar. “Bediüzzaman’da da asfiya, etkıya, ahfiya manaları cem olmuş. Âlem Bediüzzaman’ı asfiya cephesiyle tanıyor. Asfiyalar veraset-i nübüvvet naibleridir. Bu asırda asfiyalar aranırsa kanaatim odur ki, nur dairesinde aranmalı. Etkıya manasının kıvamı da yine Risale-i Nur’un içindedir. Hatta ahfiya dahi Risale-i Nur’un dairesi içinde bulunur.”1 Ancak bunlar akıl ile anlaşılmaz. Şahs-ı manevî içinde mestur kalmışlar. Şahs-ı manevî hepsini cem etmiş.

Muhakkikîn-i Asfiya

Asfiya (Esfiya); Saf, temiz, hâlis ve her türlü kötülükten arınmış kimseler, ermişler olarak biliniyor. Asfiya, safiyet kökünden gelen, takva ve kemalât sahibi, veraset-i nübüvvet sırrına ermiş, ilmî tetkikatıyla Hazret-i Peygambere (asm) vâris olup, onun meslek ve gayelerini ihyaya ve tatbike çalışan muhakkik zatlardır. İlim ve ibadetle takva ve kemalât sahibi, Allah dostu olan kişiler. Evliyadan farkı kalb ayağı ile değil ilim ve ibadetle kemale ermeleridir. Medrese ve tekkeyi birleştirip, akıl ve kalbi bir ahenk ve uyum içinde işlettiren ve inkişaf ettiren, âlim ve evliyalara “muhakkikîn-i asfiya” deniliyor. Aynı zamanda “asfiya” cadde-i kübrada giden veraset-i nübüvvet muhakkikleridir. Asfiya derecesine gelmiş bir insan hem ilim sahibidir, hem de kalbi velâyet mertebesindedir. Kalb ve akıl beraber inkişaf etmiştir. Risale-i Nurlar da asfiya mesleğindedir.  Asfiyalar, getirdiği hakaik-i kudsiye ve ihtirâ ettiği ulûm-u âliye ve keşfettiği marifet-i İlâhiyenin dersiyle ve tâlimiyle mertebe-i ilmiyede en yüksek makama yetişen zatlardır. 

Takva sahibi olan Etkıya

Etkıya; çok takva sahibi olan zatlardır. Takiler olarak da bilinir. Takvada çok ileri giden mes’ud kimselerdir. Allah korkusuyla günah işlemekten çekinirler. Allah’a kullarının en sevimli olanları etkıya olanlardır. 

Hz Ömer (ra) bir gün mescide girdi ve Muaz bin Cebel’in (ra) Ravza-yı Mutahhara’nın duvarına yaslanmış, ağlamakta olduğunu gördü. Yanına yaklaştı ve sordu:

-Ya Muaz niçin ağlıyorsun? Muaz bin Cebel gözyaşları arasında cevap verdi:

-Ya Ömer, Resul-u Ekrem Efendimizden (asm) işittim, buyurdular ki: “Riyanın azıcığı dahi şirktir. Müşrikin yeri de Cehennemdir. Riyadan sakınınız ki etkıyadan olasınız. Zira Hak Teâlâ etkıyayı sever.” Bunun üzerine “Ya Resulullah, etkıya kimdir?” diye sordum. Efendimiz (asm) şöyle buyurdular: ”Etkıya, bir mecliste varlığı ile yokluğu fark edilmeyen, kimsenin hatırlamadığı ve aramadığı, varlığı ile yokluğu bir olan kişilerdir. Bir meclise geldiklerinde kim oldukları merak bile edilmez. İşte böyle olanların gönülleri Hak nuruyla doludur ve onlar için uzak veya yakın birdir. Onlar Cennet ehlindendirler.” Sonra şu hadis-i şerifi irâd buyurdular: “Onlar Cennet ehlindendir. Saçları ve sakalları dağınık ve karışık, üstleri başları tozlu, elbiseleri eskidir. Halk içinde itibarları bulunmaz.” Onları kimse hesaba katmaz. Fakat Hak Teâlâ indinde aziz ve muteberdirler. Hak Teâlâ’dan ne dilerse ihsan buyurur ve onların sözlerini asla reddetmez ve kabul eyler. Dünya halkı katında sözleri hiç dinlenmez. Hâlbuki kıyamet günü onlardan birisinin nuru taksim olunsa bütün mahşer halkına yetecek kadardır. Zira onların nurları Hak Teâlâ’nın nurundandır.”2

Kendini gizleyen Ahfiya

Ahfiya olanlar; kendini gizleyen velîlerdir. Yani her yere karışmayan insanlardan uzak duran, her yere sızmayan, bir toplantıda olmadığında, hatırlanmayan, nerede olduğu pek umursanmayan kişi demektir. Bir anlamda kendini gizler. Başını kaldırıp, ‘ben buradayım’ demez. Böyle velilere “ahfiya/gizliler” denir. Ahfiya olanlar ibadet ve takvalarında çok hassas olurlar. Bir nevi ricalü’l-gayp zâtlar sınıfındadır. Bu noktada Nur Talebeleri için yapılan şu izahlar ne kadar manidardır: “O iman-ı tahkikîyi taşıyan hâlis ve sadık şakirtleri dahi, bulundukları kasaba, karye ve şehirlerde, hizmet-i imaniye itibarıyla âdeta birer gizli kutup gibi, mü’minlerin manevî birer nokta-i istinadı olarak, bilinmedikleri ve görünmedikleri ve görüşülmedikleri halde, kuvve-i maneviye-i itikadları cesur birer zabit gibi, kuvve-i maneviyeyi ehl-i imanın kalblerine verip mü’minlere manen mukavemet ve cesaret veriyorlar.”3

Dipnotlar:

 1- https://www.nurnet.org/ceddidu-imanekum-imaninizi-yenileyin/

 2- Derviş Karhaman, Etkiya

 3- Sikke-i Tasdik-i Gaybî

Okunma Sayısı: 299
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı