"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mutlu mabed Ayasofya’dan, mahzun Kurtuba Camii’ne

Abdullah ŞAHİN
26 Temmuz 2020, Pazar
Yüce Allah’ın on sekiz bin âlemde yarattığı varlıklardan maddî olanların her birinin biri maddî, diğeri ise manevî olmak üzere iki ciheti vardır.

Genelde bir gaye için bir araya gelen insan topluluklarının ortak amaç etrafındaki birliktelikleri için kullanılan “şahs-ı manevî” hakikati, zaman zaman, geniş anlamda o toplulukları kendisine cezbeden kutlu eserler ve mabedler için de kullanılmaktadır. Yani Ayasofya ve Kurtuba gibi kutlu eserlerin de geçmiş ve geleceğini terennüm eden ayrı bir şahs-ı manevilerinin bulunduğu ayrı bir vakıa...

2005 yılı sonlarında, başta Endülüs (Sevilla) olmak üzere, İspanya’nın Kurtuba, Granada, Madrid, Barselona, Tarifa vb. şehirlerine yaptığımız bir gezide, kısmet oldu, asırlardır aslî haliyle açılacağı günlerini bekleyen devasa Kurtuba Camii’ne de bir ziyaret gerçekleştirmiştik.

Bir Pazar gününde arkadaşlarla birlikte, cami şadırvanlarından, güvercinlerle birlikte abdest alarak, ziyarete kapalı olmasına rağmen, o gün ayin yapmak isteyen ehl-i kitab insanların arasına karışıp Kurtuba Camii içine girdik. Girişteki kısım göz alıcı figürlerle süslenerek kilise haline getirilmişti. Hemen kiliseden sonraki kısım ise kırmızı bantlarla ziyarete kapatılan ve maddî görünüm itibariyle atıl halde bulunan cami kısmıydı. Endülüs’ün en muhteşem eserlerinden biri olarak yapılan bu eserin üzerinden asırlar geçmesine rağmen, dış cephesine gergef gergef işlenen âyet ve sûreleri ihtiva eden Kur’ân yazıları, belki de ilk günkü haşmetiyle, varlıklarını muhafaza etmişlerdi.

Mabede girmeden, muhteşem minareye asılan çanlardan sesler yükselmeye başlayınca, caminin mahzun halinden etkilenerek, ben de alçak bir sesle Ezan-ı Muhammediyeyi okuyup, bir nebze olsa da, Kurtuba’nın hüznüne ortak olmak istemiştim. Fakat bizim ezan, sesleri uğuldayan çan sesleri arasına karışıp gitmişti.

O an aklıma ilk gelen ise, bir İslâm memleketi olan kendi yurdumuzda Kurtuba ile aynı kaderi paylaşan Ayasofya Camii’nin, o günkü aslî halinden uzak olan, mahzun haliydi.

Hem Kurtuba, hem de Ayasofya ikisi de mahzundu ve ikisinin şadırvanlarından güvercinler dışında abdest alanlar yoktu.

Bu mahzun hal beni bir anda, memleket ve maneviyat şairi Arif Nihat Asya’nın “Şadırvan” şiirinde, sessizce ve garibane şırıltılarla akan cami şadırvanlarının mûsıkîsinde ifadesini bulan “Bir şadırvan ki ses alır ses verir/ Ve melekler suyundan abdest alır” dizelerine götürdü.

O günlerde içinde bulunduğum bu hüzünlü halimi, “Mahzun mabed Ayasofya” başlıklı bir yazımda Yeni Asya’mızın kahraman okurlarıyla paylaşmıştım. Yazımı “Bu iki mabedin şadırvanları kendilerinden vecdle abdest alıp huzur-u Rahmana duracak melek yüzlü mü’minleri hasretle bekleyip durmaktadırlar” temenni ve duâlarıyla bitirmiştim.

Allah’a binlerle şükür ki, Ayasofya’mız Fatih’in vasiyetleriyle buluşup, mahzun halinden kurtuldu ve şadırvanları melek yüzlü mü’minlerle kucaklaştı.

Artık, İstanbul’u fethederek, kâinatın Efendisi’nin (asm) müjdesine nail olan ve Ayasofya’yı fethin sembolü olarak vakfeden Fatih Sultan Mehmed Han kabrinde muazzeb olmayacaktı.

Bu kutlu bayram vesilesiyle önemli bir hususu da teyid edip “Sezar’ın hakkını Sezar’a vermemiz” ayrıca çok önemli.

Çağ açıp çağlar kapayan Fatih Sultan Mehmed Han, devasa Osmanlı ülkesinde, bir Rum mimarıyla mahkemede ayakta birlikte mürafaa ve muhakeme olacak derecede, Allah’ın kesin emri olan ve “Deki: Rabbim (her konuda) adaleti emretti (A’raf Sûresi, Âyet: 29.) âyetiyle emredilen adaleti başlar üzerinde tuttuğu bir halde, meşhur Ayasofya Vakfiye’sini hazırlayıp çağlar ötesine göndermiş ve insanlığa ve bizlere emanet etmişti.

“Darısı Kurtuba’ya olsun” temennisiyle, bu kutlu bayram, hüzünlü mabedlerin ve hüzünlü insanların olmadığı, ehl-i imanın ve insanlığın kardeşçe kucaklaştığı güzel ve mutlu günlerinin habercisi ve vesilesi olsun inşallah.

Geçmişte bu kutlu dâvâya emek verenler başta olmak üzere, duâlarıyla ve fiilen bu kutlu bayramın yaşanmasına vesile olan herkese teşekkürler ve tebrikler...

Okunma Sayısı: 1660
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı