Celal Keseli ve Hilmi Çekici: “Bedir Savaşı’nda Resulullah’ın yaptığı dua, günümüzde Risale-i Nur talebeleri için örnek olur mu?”
Allah’ım Vaadini Yerine Getir
Resulullah’ın (asm) her duası ve yakarışı elbette Nur’un son kalesinde mücahede eden Nur Talebelerine nümune -i imtisal olur.
Bedir Harbi başlamak üzereydi. Ancak Müslüman ordunun sayısı, müşrik ordunun sayısının üçte biri kadardı. Üç yüz kadar…
Resulullah hâliyle endişe duyuyordu. Medine’ye hicret edeli iki seneyi henüz bulmuştu. Henüz zayıftılar. Müşriklerle savaşacak derecede güçleri yoktu. Yok olup gitmekten korkuluyordu. Bu savaş hiç de zamanlı değildi.
Resulullah Efendimiz (asm) o nedenle kaygı duyuyordu: Bir gece öncesinde de kaygısını kâinatı ağlatacak hazin bir sesle dile getirdi:
"Allah’ım! Bana yaptığın va’dini yerine getir! Allah’ım! Bu bir avuç Müslüman mücahid helâk olursa, artık sana yeryüzünde ibadet edecek kimse kalmaz."
Resulullah (asm), namazında da aynı duayı tekrarlıyordu. Duayı işiten mücahidler de heyecandan yerlerinde duramaz olmuşlardı.
Allah Yardımcı Gönderdi
Hazret-i Ebu Bekir dedi ki: Ya Resulallah! Duan Arş’ı titretti. Allahü Teâlâ, vaadini elbette yerine getirecektir.
Peygamber Efendimiz o zaman, onların cemaati, yakında hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.”1 diye geçen ayeti okudu.2
Oysa Cebrail Aleyhisselam o anda yanına aldığı bin melekle buraklara binmiş bulunuyordu. Buraklara, “Ya Havzum! Çabuk git!” diye seslenmişti. Bu sesi çobanlar da duydular. Melekler insan suretinde, buraklar da at suretinde idiler.
Resulullah Efendimiz (asm) Hazret-i Ebu Bekir’e Cebrail’i göstererek, şöyle buyurdu:
“Ya Eba Bekir! İşte Cebrâil! Allah tarafından sana yardımcı geldi. Atının başını ve gemini tutmuş, harp silâhı ve zırhı üzerinde, hücuma hazır!3
Ümitsiz Olmayalım
Endişe edelim; ama ümitsizliğe düşmeyelim. Bu zamanda Nur Talebesinin duası arşa ulaşır. Arşı titretir. Çünkü elinde anahtar vardır. Kalbinde son mesajlar vardır. Ruhunda Allah’ın vaadi vardır. Yüreğinde Resulullah’ın işareti vardır. Hizmetinde aktapların himmeti vardır. Eli boş değildir. Yaptıkları önemlidir.
“Allah’ım! Bu cemaatten inayetini esirgeme! Nurlarını sönmekten muhafaza eyle! Kalplerine sebat ver, senin yolunda ihlâs ve sadakatle yürüt! Allah’ım! Bu cemaat de Nur’un izzetini yerine getiremezse, yer yüzünde nurun izzetine uygun hizmet edilmez! Allah’ım affet! Bu cemaati yokluğa mahkûm eyleme! Muvaffakiyetler lütfeyle! Kusurlarımızı bağışla! Hatalarımızı ört! Bir avuç Müslüman’ı fitnelerden, fesatlardan, dalaletlerden, yanlış gitmekten, yanlış etmekten koru!”
Bu çerçevede her gün sayfalarca metin okuyan ve ders yapan bir Nur Talebesinin, okuduğu metinlerin gayretini, himmetini, hizmetini anlamaması mümkün değil, caiz de değildir. Olayları Nur’un gözlüğünden görmemesi imkânsızdır. Nur’un muvaffak olması için dua etmemesi düşünülemez.
Duamızı ve hizmetimizi eksik etmeyelim, yeter. Derslerimizi ihmal etmeyelim, yeter. Risale-i Nur’dan okuduklarımızı anlamaya çalışalım, yeter. Yanlış düşündüklerimiz varsa düzeltmekten çekinmeyelim, yeter. Risale-i Nurla kendimizi aşmaya çalışalım, yeter.
Bir şahs-ı manevî içindeysek, -ki öyleyizdir,- vefalı olalım; inşallah yeter!
Dipnotlar:
1- Sûre-i Kamer, 45.
2- Sahih-i Buhârî, Magâzi 4; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, No: 11807
3- Sahih-i Buhârî, Megâzi 9; Sahih-i Buhârî Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, No: 1565