"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstişare mi, yoksa meşveret ve şûrâ mı?

Abdurrahman AYDIN
02 Haziran 2021, Çarşamba
İstişareyi, azıcık aklı olan herkes yapar. Hiç şüphe yok ki, Fir’avun da, Nemrut da istişare ederdi. Bunlar, başkalarını dinler belki, ama son kararı kendileri verirlerdi. Demek bu şekilde istişare etmek büyük bir meziyet sayılmaz.

Meşveret ise istişarenin kurumsallaşmış şeklidir ki, işin sahipleri ve ehilleri tarafından, hakkı bulmak niyetiyle yapılan, ama kararları katılanları bağlayan istişarelerdir. Burada sorumluluk da şahsa değil, şûrâya aittir.

Bu tür bir istişareyi ise sadece seçkin olanlar ve “bu zamanın, cemaat zamanı” olduğuna inananlar yapar. Bunlar enelerini şahs-ı ma-nevî havuzuna atanlardır.

Fetanet sahibi ve vahiyle müeyyed bir peygambere bile “istişare etmesi” emredildiğine göre 1 sıradan bir insanın evleviyetle istişare etmesi gerektiği açıktır.

“Ve emruhüm şûrâ beynehüm” yani “onların işleri aralarında şûrâ ile olur” âyeti 2 ise gelişigüzel bir danışmayı değil, yetkili ve sorumlu bir şûrâyı öne çıkarmakta ve önceki âyette belirtilen istişarenin en ideal olan şeklini açıklamaktadır.

İSABET Mİ DAHA ÖNEMLİ, YOKSA TESANÜD MÜ?

Elbette meşveret kararlarında hem isabet, hem de ittifak, yani tesanüd olursa nurun alâ nurdur.

Peki, ya ikisi bir arada olmazsa -ki, çoğu zaman olmaz-ne olur?

Böyle durumlarda “bizce isabetli olan kendi fikrimize” yapışıp ayrı hava çalmak mı, yoksa çoğunluğun “bizce yanlış olan” fikrine uyup tesanüdü korumak mı daha doğru olur?

İşte asıl mesele bu.

“Ben bilirim” diyen, “ehakk” için mücadeleyi meşrû zanneden ve hakkın da taaddüt edebileceğini göz ardı edenlerin her zaman iddia ettiği gibi, meşveretten de “hatalı karar” çıkma ihtimali inkâr edilemez. Her ne kadar ferdî görüşlerin hata ihtimaline kıyaslandığında katbekat az olsa bile bu ihtimal yine de vardır. Yani meşveretin de isabet garantisi yoktur.

Fakat tesanüd garantisi vardır. Zira tesanüdün yolu “imtizac-ı efkâr” ile, yani meşveret ile olabilir. O da ittihadı netice verir. 

Ve bize öncelikle lâzım ve elzem olan ittihad ve tesanüdtür.

Zira tesanüd korunduktan sonra hatanın sonuçları ortaya çıktığında geri dönüp düzeltmek mümkün olur. Halbuki tesanüd bir defa bozulursa geri dönüş çok zordur.

O yüzdendir ki “el-Hataü bi’ş-şûrâ, evlâ mine’s-savâbi bi-dûni’ş-şûrâ.” Yani “Şûrâya uyarak hata yapmak, şûrâya karşı gelip isabetli olmaktan evlâdır”3 buyrulmuştur.

“BANA SİZİN HİZMETİNİZ DEĞİL, TESANÜDÜNÜZ LÂZIM!”

Konya Nur Talebeleri 1959’larda camilerde namazdan sonra küçük halkalarla Risale-i Nurlar’ı okumaya başlamışlardı. Bu, alışılmış bir hizmet tarzı değildi. Üstelik zamanın valisini tedirgin etmiş, takibatlar ve tazyikatlar başlatılmıştı.

Bu yüzden bazı talebeler, bu tarz hizmeti yanlış buluyor ve “sırran tenevverat” düsturuna da uymadığını söylüyordu.

Her iki görüş sahipleri, aralarındaki tartışmalar büyüyünce, hakem olması için temsilcilerini Üstad’a gönderdiler. Üstad Bediüzzaman (ra) iki tarafa da yüz vermedi ve: “Kardeşim! Sizin (orada) hizmetinize ihtiyaç yoktur. Aranızda tesanüde ihtiyaç vardır” dedi. 4

Bir başka zaman ise: “Siz hizmeti düşünmeyin! Hizmeti en muhalife dahî Cenab-ı Hak yaptırır. Sizin düşüneceğiniz, uhuvvet, muhabbet, ittihat ve tesanüdtür. En fazla düşüneceğiniz bunlardır. Bugün bize en fazla lâzım olan budur” 5 demişti.

İSTİŞAREDE SÜNNET OLAN TESANÜD İÇİN MEŞVERETE UYMAKTIR

Allah Rasûlü (asm) Uhut Harbi öncesindeki rüyasında, kendini sağlam bir zırh içinde görmüştü. Kılıcının ucunda bir kırık oluşmuştu. Ayrıca bir öküzün ve ardından da bir koçun boğazlandığını görmüştü.

Bunları nasıl yorumladığı kendisine sorulduğunda: “Sağlam zırh giyinmemi, Medine’ye (Medine’de kalmanın koruyucu olacağına) yordum. Bana ait bir öküzün boğazlanması ashabımdan bazı kişilerin öldürülmeleridir. Kılıcımın ağzında bir gedik açılması ise Ehl-i Beytimden bir zâtın öldürülmesidir” buyurmuştu. 6

Rüya yorumunu en iyi bilen ve rüyaları sadık olan bir peygamberin, üstelik hayatî bir konuda, rüya ile amel etmek yerine cesur, ama henüz tecrübesiz olan gençlerin bulunduğu bir meclisle istişare etmesi ve çoğunluk karşısında kendi görüşünü terk etmesi -hâşâ- yanlış olabilir mi?

Demek istişarede asıl sünnet olan, hakkı bulmak niyetiyle yapılmış bir meşverette “bize göre yanlış olsa bile” çoğunluğun reyine tabi olmaktır. Peygamber Efendimizin (asm) yaptığı da tam olarak budur.

SUAL: Peki, ya meşverette ehil olmayanlar da varsa? Böyle bir meşveretten çıkacak karar, ne kadar isabetli ve muteber olabilir?

CEVAP: Bu soruyu biraz daha zorlaştırıp öyle cevaplayalım. “Meşverette, -değil ehl-i  iman- Ermeni ve Rum gibi gayr-i müslimler bulunsa, dünya işlerinde, çoğunluğunu Müslümanların teşkil ettiği böyle bir meclisin, asılla ilgili olmayan reyleri muteber olabilir mi” diye soralım ve buna Bediüzzaman’ın Münâzarât’ta verdiği cevabı hatırlayalım.

En geniş tedbir ve siyaset dairelerinde meşveret ve şûrâyı savunan Üstad Nursî’nin (ra) dar dairelerde bu yöntemlerden başkasına iltifat etmesi ve onay vermesi mümkün mü?

O yüzden Bediüzzaman Hazretleri, talebelerini ne kendi etrafında, ne de meziyet sahibi bir başka şahsın etrafında değil, Kur’ânî prensiplerin ve has heyetlerin etrafında toplamış, hizmeti de onların meşveretine bırakmıştır. Zira makamları çok parlak da olsa bu zamanda şahıs evliyalar, toplum mühendislikleriyle bir anda gözden düşürülebilmekte veya ifsat edilebilmektedir.

O halde herkes kendine söylesin diye işte Üstad’ın kendine söyledikleri: “Sen nasıl dünya işlerinde hasları tevkil ettin, erkânların meşveretlerine bıraktın ve isabet ettin. Aynen öyle de, uhrevî ve Kur’ânî ve imanî ve ilmî işlerinde dahi Risale-i Nur’u ve şakirtlerinin şahs-ı mânevîlerini tevkil eyle; o hâlis, muhlis hasların şahs-ı mânevîleri senden çok mükemmel o vazifeni kendi vazifeleriyle beraber yaparlar.” 7

“LİDERLİK” YAPACAKSAN YA SUYU İÇERSİN, YA DA...

Vaktiyle huzur içinde yaşayan bir şehir varmış. Kralları âdil ve raiyetperver biriymiş.

Oradan geçen kötü kalpli bir büyücü, haset edip bu şehrin tek içme suyu kaynağı olan kuyuya kötü bir büyü atmış.

Bilmeden o kuyudan su içen ahali delirmeye başlamış. Atılan büyünün etkisiyle birkaç gün içinde şehirde aklını kaybetmeyen hiç kimse kalmamış. Bütün ahâli sokaklarda neşeli ve komik mecnunlar suretini almış.

Sarayın balkonundan ahalinin bu vaziyetini gören ve üzülen krala, yanındaki veziri: “Efendim! Daha sarayda hepimize bir ay yetecek kadar temiz su var” deyince kralın isteği şu olmuş:

“Suyu o kuyudan getirin. Artık biz de içelim!”

Kral yanlış mı yapmış? Sen ne yapardın?

Dipnotlar:

1) bk. Âl-i İmrân 3/159.

2) Şûrâ 42/38.

3) Osmanlı uleması meşrûtiyeti savunurken bu hadis-i şerife de atıf yapıyordu. bk. TDV İslâm Ans. “Meşrutiyet” md.

4) bk. N. ŞAHİNER, S. Şahitler, III/99, 287-295, 364.

5) N. ŞAHİNER, age, IV/129.

6) bk. M. Asım KÖKSAL, İslâm Tarihi, IV/491.

7) 14. Şuâ.

Okunma Sayısı: 5687
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • H.ibrahim Karahan

    9.10.2021 22:28:07

    Allah razı olsun

  • İlimdar Kaya

    3.6.2021 16:44:34

    Şahsı manevi yanlış yapmaz, yanlışa da geçirmez. Çünkü arkalarında tasarrufu devam eden Bediuzzaman var, o yanlışa müsade etmez. Fert hata yapabilir ama şahsi manevi asla hata yapmaz ve yapmamıştır da. Meşveret üyelerini baskı ve kulisle itham, etmek cahalettir, hezeyandir. Kulis ve baskıyı siyasi parti mensup ve delegeleri yapar. Siyasi parti mensiplarinin vasıflarını Nur Talebelerine izafe etme yanlışını yapanları Allah ıslah etsin çünkü bu büyük bir vartadir. Meşveret ve mesveret üyelerinin kararlarını tartışarak işlevsiz hale getirmek sufyanizmin ekmeğine yağ sürer, cemaati izin iç dinamiğini bozarak güveni ziruzeber eder. Uhuvvet kardeşliği bitirir, iman kuran hizmetine çok büyük zarar verir. Kendisini nur talebesi olarak gören kişide böyle müthiş bir yanlışın içinde yer almaz, alet de olmaz. Olanlarda er veya geç tokadı yerler. Meşveret üyeleri Mehdi-i azama talebe olma şerefine eren insanlardır, rıza-i ilahi hareket ederler,

  • Abdurrahman AYDIN

    2.6.2021 22:26:00

    TAVZİHTİR: Yazının sağlam taşlarla ördüğü zemin üstünde kralın tercihini zikrederek koyduğu son taşın anlamı şudur: "Ey kendini 'AKILLI' görüp, menfaatleri aleyhine de olsa haktan taviz vermeyen kardeşlerini 'DELİ' zannedenler! Demokrat iseniz ya siz de onlar gibi deli (delikanlı) olun. Yahut gidin, liderlik yapmak için aklı sizin gibi olanları bulun! Tâki kendinizle çelişmeyin! Kardeşlerinizle de çatışmayın!" Başka türlü tevil etmek, bu yazının "BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE" kendine yer bulamaz ve maksadına da uymaz.

  • İlimdar Kaya

    2.6.2021 20:31:00

    İstişare ve meşveretin önemini anlatan çok güzel ilmi bir yazı tebrik ediyorum. Bir çok defa okudum.Yasanmis bir olay. Bir sınıfta öğrencilerden biri bir öğrencinin parasını alır. Durum öğretmene anlatılır. Ogretmen öğrencileri toplar ve"parayı alanın başında sinek var deyince" öğrencilerden biri başına hemen elini atar. Bu öğrenci arandığında parayı bu ogrencinin aldığı ortaya çıkar. Öğretmen böylece parayı kimin aldığını bulur. Bizler Hüsnü zanna memuruz.

  • HÜSEYİN ACAR

    2.6.2021 18:34:44

    İstişare, meşveret ve şura tanımını güzel örneklerle tanımlamanıza rağmen makalenin sonundaki kral örneğini çözümleyemedim. Konuyla alakasını da bulamadım. Meşveret le ilgisini bir türlü anlayamadım. Okuyucuyu düşünmeye mi sevkediyor yoksa liderlik vasfınımı test ediyor? Yazının geneli itibari ile konuya hakim oldum. Rabbim razı olsun.

  • Mustafa YALÇIN

    2.6.2021 17:35:53

    Allah razı olsun Hocam. Konusu itibariyle İstifadeli ve İstikametli.

  • NAHİT TOPALOĞLU

    2.6.2021 14:16:23

    Allah razı olsun, Evvela, Yazının ağırlığıyla mütenasip görünmeyen son bölümdeki kıssa olmasaydı, acaba makale değerinden, verdiği mesajdan bir şey kaybeder miydi? Kanaatimce hayır, kaybetmezdi. Sâniyen, Rabb'im kaleminize kuvvet versin Abdurrahman kardeşim. Çok istifadeye medar bir yazı olmuş. Fî emânillah! Bâki selamlar

  • Zekeriyya Kocalan

    2.6.2021 12:15:18

    Kral örneği keşke olmasaydı. istişareyle ilgisi olamayan ve istişareye uymayan bir örnek. Zararı mutlak olan bir meselede istişareyle buda yapılır demek yanlış. istişareyle yanlışa da düşülebilir.. istişareyle yanlışa, yanlış olduğu biline biline karar alınmaz.. doğru diye karar alınır. zamanla yanlış olduğu görülür. ama istişare olduğu için sineye çekilir. kimse hesaba çekilmez. Çünkü herkes hakk diye görüş bildirdi. Yanıldılar. İstişare ettikleri için, cemaat halinde oldukları için Allah yardımcıları olur. İtirazlara itirazım: kulis yapılsın. Yani doğru inandığı fikrini anlatıyor. Dinleyende, doğruluğuna inanmışsa saygı duyulur. ama baskı yapılırsa, karşı taraf hainlikle suçlanırsa, fikirler dedikodulara, suizanlara, iftiralara dönüşürse yanlış olun budur. bu istişare olmaktan çıkmış, harp meydanına dönmüş olur. Allah muhafaza. Yazı için teşekkürler. istifadeli bir yazı olmuş.

  • Neslinur

    2.6.2021 11:35:16

    Abdurrahman bey, emeğinize sağlık istifadeli bir yazınızı daha okuduk. Tesanüdün ve uhuvvetin en güzel örneklerinden birine, merhum Mehmet Kutlular ağabeyin defin işlemi aşamasında şahit olmuştum. Youtube dan proğramı sonuna kadar canlı izlemiştim . Ağabeyler ve kardeşler arasında ki dayanışmaya bin maşallah demiştim .( not: yazı sonunda ki hikaye fazlalık olmuş .soru işareti tebessüm ettirdi.😊

  • celaleddin orhan

    2.6.2021 10:17:31

    Yazı gayet güzel efradını cami ağyarına mani olarak hazırlanmış Allah razı olsun abi

  • Abdullah Tunç

    2.6.2021 08:42:08

    İstişare,meşveret,şuralar güzel ifadenedilmiş.Yal nız iki nokta tashihe muh taç diye düşünüyorum. 1-Meşvereti,meşveret ku rallarına göre yapıp yap mama durumu.Yani hile karıştırmamak.Yani meş vereti,meşveretin özüne, ruhuna uygun yapmak.Me sele meşveretten evvel ku lis yapmak,peşin bir fikir oluşturnak,meşverete,esa sına aykırıdır.Böyle bir meşveretten çıkacak ka rar meşru olur mu?zGenel de bu nokta göz ardı edili yor. 2- Makalenin sonunda ak tarılan hikaye oturmamış. Yani sapkın çoğunluğa ta bi olmak.Bu doğru değil dir.Dinimizde böyle bir ku ral yok. Selam ve muhabbetlerimle.

  • Orhan Ali YILMAZ

    2.6.2021 07:41:48

    Zoom aracılığı ile yaptığımız bir Risale seminer dersinde bir Muhterem Abimize tevcih ettiğim, "Vekil-i Mutlak"lık kavramı meşvereti ve de şûrayı ortadan kaldırır mı? sualime güzel, ilmî ve de müdellel bir cevap olmuş.. Kaleminize ve zihninize sağlık diliyorum. Tebrik ederim...

  • Cenk Çalık

    2.6.2021 00:58:49

    "Zira tesanüd korunduktan sonra hatanın sonuçları ortaya çıktığında geri dönüp düzeltmek mümkün olur. Halbuki tesanüd bir defa bozulursa geri dönüş çok zordur." En ince noktalardan biri bu olsa gerektir. Bundan dolayıdır ki uhuvvet, muhabbet, tesanüt ve ittihada Üstad vurgu yapar. Bildiğim kadarıyla meşverete uyan yanlış karar da olsa sevabını alırken, şahsi fikrine uyan isabet etse de yine sorumlu oluyor. Hem atıf yaptığınız ayetler ve hem de Efendimiz (asm) Uhud harbindeki meşveret, konuyu izah ediyor. Zaman cemaat zamanı, şahs-ı manevi kavramlarının önemi daha iyi anlaşılmış oldu. Ayrıca meşverette çoğumuz kararın doğru veya yanlışlığına odaklanmışken asıl noktaya yani tesanüde dikkat çekmeniz gayet yerinde olmuş. Zira doğru hükümlerin anlaşılması (meşveret, şura, istişare) için doğru yönde (tesanüd, muhabbet, uhuvvet, ittifak) yaşanmasına bağlıdır vesselâm. Allah razı olsun kıymetli hocam. Emeğinize yüreğinize sağlık. Baki selamlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı