BİRİNCİ YOL: Konuyla ilgili Nur metinlerini kopyala-yapıştır suretiyle, fikir akışına dikkat ederek bir araya getiren yazılar.
Bu yol, Kur’ân’a zaten vakıf olup izaha ihtiyaç duymadıklarından müteşabih âyetlerde te’vile karşı çıkan teslimiyeti ve altyapısı kuvvetli Selefin yoluna benzer.
Avantajları:
1. Konuyu hazırlamak, bu günkü teknik imkânlarla kolaydır.
2. Yanlış yorumlama riski yoktur.
3. Umûmî ders hazırlığı için daha uygundur.
Dezavantajları:
1. Derinliğine kavramak isteyenlere arka plan ve bağlam gösterilmemiştir. Bir kelâm hakkında “Kim, kime, niçin ve hangi makamda (bağlamda) söylemiş?” soruları cevaplandırılmadan o kelâmı tam ve doğru anlamak zordur.
2. Risale-i Nur’daki çoğu uzun cümleler, birçok yan konuyu da ihtiva ettiğinden dolayı cümlenin tamamı aynen alınırsa, bizim seçtiğimiz konudaki vurgu dağılabilmektedir. Bu noktada sadece, doğrudan konumuzla ilgili kısımları alıntılamak ve insicam için aradaki bağlantıları kurmak gerekir.
3. Okuyucu o bahisleri doğrudan kaynağından da okuyabildiği için “bizim ne anladığımızı” anlayamamış olur.
İKİNCİ YOL: Konuyla ilgili fazla bir araştırma yapmadan, akıl ve kalbine tulû ve zuhur eden manaları, Nurlar’ın bütünlüğüne dikkat ederek yansıtan yazılar.
Avantajları:
1. Gazete yazılarına daha uygundur.
2. Nurlar’a vakıf olmayan ve dilini ağır bulunlar için –aslın yerine geçmemek kaydıyla– faydalı olur.
3. Nur’a vakıf olanların ise farklı açıları görmelerini sağlar.
Dezavantajları:
1. Kafa yormak ister.
2. Risklidir, yanlış anlıyor olabilir.
3. Kendi bilgisiyle açıkladığından kendi aklına güvenmeyi ve Risale-i Nûr’a da vukûfiyeti gerektirir. Bu ise zordur.
ÜÇÜNCÜ YOL: Öncelikle Risale-i Nurlar’dan araştırmakla birlikte o konunun tarihî arka planını gösteren, muteber âlimlerin veya bilim insanlarının konuya yaklaşımlarından da istifade eden ve böylece Nurlar’ın “satır aralarını” meydana çıkaran yazılar.
Avantajları:
1. Konunun arka planını ve bağlamını ortaya koyduğundan derinliğine kavramak için faydalıdır.
2. Hariçteki ehl-i ilim tarafından ciddiye alınır.
3. Yapılabilecek lüzumsuz itirazları “caydırıcıdır.” Çünkü Risale-i Nurlar’ın “sağındaki hadsiz ukûl-ü müstakîmenin delillerle tasdikleri” gösterilmiştir.
4. Nur hakikatlerini cüz’î ilmiyle ve mahdut kabiliyetiyle kendisi “şerh ve izah etmek” yerine, haddinin fevkindeki bu işi daha ehil ve lâyık olan ve kendilerine bu iş için izin verilen “allame ve müçtehitlere” 1 yaptırmış olur.
5. İhtisas derslerine, seminer veya konferanslara uygundur.
Dezavantajları:
1. Anlaşılması zor olur.
2. Daha fazla emek ve araştırmayı ve o alanda bir derece ihtisas sahibi olmayı gerektirir.
3. Herkese lâzım değildir.
SUAL: “Risale-i Nur, hakaik-i İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geldiği; başka eserlere ihtiyaç bırakmadığı” 2 halde, bir konuyu araştırırken başka eserlere niye bakalım ki? Risale-i Nur kâfi değil mi?
CEVAP: Elbette kâfi. Ama “Meyve Ağacı” temsilindeki gibi.
Nasıl ki, ağacın alt dallarındaki birbirinden farklı meyveler “gıdamız için kâfi” geldiği halde bunlarla yetinmez ve ağacın tepesindeki tropikal meyveleri de görmek ve tatmak istersek birinci çare merdiven kurmaktır.
Yalnız bu merdiven, ehlince kurulmadığında düşme riskine veya zaman kaybına yahut nazarın dağılmasına yol açabilir.
Böyle uğraşmaktansa ikinci çare, o ağacın dallarındaki kardeşlerimizden “kendi dalındaki” meyvelerden devşirebildiklerini bize de atıvermelerini istemektir. Bu çare daha kolay ve güvenlidir. Zaten birlikte okumanın en mühim bir maksadı da budur. Zira “herkes her bir meselesini tam anlamaz.” 3
Evet, Risale-i Nur, zahiriyle umuma hitap eder; umuma lâzım olan hakikatleri yerinde ve yeterince izah eder. Bu cihetiyle başka eserlere muhtaç etmez. Sadece Osmanlıca lügat yeter. Ancak batınında ise ehl-i fen ve medreseye hitap eder; onların cevabını aradıkları pek çok entelektüel konulara da temas eder. Çok lüzumlu olmayan bu hakikatleri de görmek için daha geniş lügatler, belki ansiklopediler yani merdivenler gerekir.
İşte bu açıdan başka müçtehitlerin asırlar boyu ortaya koydukları birikimin “Kur’ân’ın hakâikına çıkmak için basamaklar” hükmünde olduğu reddedilmemiştir. Bediüzzaman Hazretleri (ra) muteber âlimlere atıflarda bulunmamış değildir. “Risale-i Nur’un bahsettiği hakikatlerin aynını binlerce âlimler, yüz binlerce kitaplar neşretmiş” 4 olabilir. Ne var ki, serîüs’seyr olan şu zaman evlâdının, bunların hepsini okumaya ömrü yetmeyecektir.
O yüzden Üstad Nursî (ra) –merhameten– hepsinin özünü özetleyivermiş, hatta çok daha ilerisini de gösterivermiştir. İşte o ince veya uzak hakikatleri görmek için “gözlük” kullanma isteği tenkit edilmemelidir.
DÖRDÜNCÜ YOL: Hariçteki ehl-i ilmin akademik yoludur ki, bir konuyu araştırırken Bediüzzaman’dan da (ra) alıntılar yapmasıdır. Bu tür yazıların maksadı, Üstad’ın sözlerini doğrulamak değildir. Belki asıl olan, araştırmacının kendi fikir terazisidir.
Avantajı: Risale-i Nurlar’ın duyurulmasına veya çekingenliğin aşılmasına destek olur.
Dezavantajı: Bîtarafane muhakeme görüntüsü altında taraf-ı muhalifi iltizam ettirebilir.
İHTAR: Zübeyir Gündüzalp’in (rh) “İslâma göre veya Bediüzzamanan’a göre” şeklindeki akademik üslûbu, Nur Talebelerinin kullanmasına çok kızdığını ve: “Kardeşim! Bu ‘göre’ kelimesini inanmayanlar, müsteşrikler ve Avrupalılar kullanırlar. ‘Göre’ dediğine göre, peki sen nesin?” diye çıkıştığını 5 buraya not düşelim.
HANGİ YÖNTEM DAHA İYİDİR?
“Yalnız şu yöntem doğrudur, diğerleri ise yanlıştır” demek doğru değildir. Kişinin kendi meslek ve meşrebine göre veya yazının yayınlandığı platforma göre yahut hedef kitleye göre bu yöntemlerden biri diğerlerinden daha iyi olabilir. Meselâ bir “umûmî dersin” teamülleriyle bir “konferansın” tarzı aynı olmaz. Makamlar karıştırılmamalıdır.
Bu yollardan hangisi kullanılırsa kullanılsın, farklı branşlarda ehliyetli ve Nurlar’a vukûfiyetli, ihlâslı ve sadâkatli “mütesanit heyetler eliyle” yazılanlar, hiç şüphesiz en ideal olanlardır. 6
Dipnotlar:
1) 29. Mektup, 6. Risale, 5. Desîse.
2) Kastamonu Lâhikası. 77.
3) Emirdağ Lâhikası. I/249.
4) Emirdağ Lâhikası. II/80.
5) Zübeyir Gündüzalp, “Sorularla Risale” sitesi.
6) bk. Barla Lâhikası. 56; İ. İ’caz, İfâdetü’l-Meram.