"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yavuz Sultan Selim ve Alevî katliâmı iddiaları

Ahmed AKGÜNDÜZ
03 Haziran 2013, Pazartesi
Osmanlı Padişahları Müslümandırlar ve kendi idare ettikleri devlette de İslâm Hukukunu tatbik etmişlerdir.

İslâm Hukukunda ise, kâfirlerle yapılan savaşlarda dahi katliâm yani soykırım yapmak haramdır. Zira Hz. Peygamber (asm), savaş halinde dahi, çocuklar, kadınlar, din adamları ve yaşlılar gibi yedi grup insanı katletmenin caiz olmadığını bütün komutanlarına tâlimat olarak vermiştir. Mü’eyyed min indillah denecek kadar maneviyâtı yüksek olan Yavuz’un dinin yasakladığı katliâmı ve hem de Müslümanım diyen bir gruba karşı yapmış olması mümkün değildir. Ancak tarihî olayları doğru olarak öğrenmek şarttır. Şöyle ki;
Daha önce de açıkladığımız gibi, Erdebil Şeyhlerinden Şeyh Cüneyd şeyhliğine şahlık katmak istemiş ve ancak muvaffak olamayarak 1460 yılında katl edilmiştir. Yerine geçen oğlu Şeyh Haydar da aynı gayeyi devam ettirmiş ve Anadolu’yu Şî’alaştırmak metodunu kullanarak şahlığını pekiştirmek istemiştir. Kucaklarında büyüdüğü Akkoyunlu Devletine de hıyânet edince, Yakub Bey tarafından 1488 yılında o da öldürülmüştür. Yerine geçen Şah İsmail ise, Erdebil Sofuları veya Halifelerini Anadolu’ya göndererek, hem Anadolu’yu Şî’alaştırmayı ve hem de böylece Anadolu’yu hâkimiyeti altına almayı hayatının gayesi edinmiştir. Nitekim temkinli davranmayan Akkoyunlu Devleti, torunları olan Şah İsmail tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Akkoyunlu Devletini ortadan kaldıran ve hem şeyhliği ve hem de şahlığıyla Anadolu üzerine yürüyen Şah İsmail, halifeleri vasıtasıyla Anadolu’yu tam bir anarşiye sürüklemekte maalesef muvaffak olmuştur. 1507 yılında üzerine yürüdüğü Alâüddevle Bey’in mağlûbiyeti üzerine Elbistan, Harput ve Diyarbekir’i yakmış ve yıkmıştır. Bu arada Erdebil Sofuları da Anadolu’da anarşi çıkarmaya başlamışlardır. Şah İsmail’in taraftarları olan askerler, kırmızı çuhadan taclar giydiklerinden dolayı onun taraftarı olan herkese Sürhser yani Kızılbaş denmiştir. Şah İsmail’in halifelerinden olan Rumiyeli Nur Ali Halife başkanlığındaki Erdebil sofu ve müritleri, Tokat’a saldırmışlar ve yüzlerce insanı kılıçtan geçirmişlerdir. Maalesef Şehzâde Ahmed üzerlerine ordu göndermişse de muvaffak olamamıştır.
Bu arada Antalyalı Hasan Halife ve oğlu Şahkulu veya Osmanlı tarihçilerinin ifadesiyle Şeytan Kulu (Şahkulu Baba Tekeli veya Karabıyıkoğlu da denmektedir) eliyle Anadolu’daki Alevîleri Osmanlı Devleti aleyhinde teşkilâtlandırmaya başlamıştır. Antalya’dan Manisa’ya dönen Şehzâde Korkut’un hazinesini vuran Şahkulu, bununla da yetinmeyerek Antalya’yı basmış, baş kâdî ile birlikte çok sayıda insanı katletmiştir. Bundan sonra sırasıyla Kızılcakaya, İstanos, Elmalı, Burdur ve Keçiborlu kasabalarını yakıp yıkan Şahkulu Kütahya’ya kadar gelmiştir. Anadolu beylerbeyisi Karagöz Ahmed Paşa da öldürülenler arasındadır. Amasya’da bir araya gelen 20 bin Erdebil Sofuları çevreye dehşet saçmaya başlamışlardır. Bunların yaptığı katliâmla Erzurum ve Erzincan 20-30 yıl harâbe olarak kalmıştır. Çubukova’da 1511 yılında Şahkulu’nun bir okla öldürülmesinden sonra da Şiî’lerin Anadolu’daki tahribatları devam etmiştir. Bunların Müslümanları nasıl kırıp geçirdiklerini, Diyarbekir ve çevresindeki Kürt beylerinin mektuplarından da anlıyoruz. Şu cümleler bunlardan sadece biridir:
“Bu muhlis ve size itaat eden bendelere yardım edesiniz. Bizim beldelerimiz Kızılbaş diyarına yakındır, komşudur ve hatta karışıktır. Nice yıllar bu mülhidler, bizim evlerimizi yıkmışlar ve bizimle savaşmışlardır. Sadece İslâm Sultânı’na muhabbet üzere olduğumuz için, bu inancı saf insanları o zâlimlerin zulümlerinden kurtarmayı merhametinizden bekliyoruz. Sizin inâyetleriniz olmazsa, biz kendi başımıza müstakil olarak bunlara karşı çıkamayız”
İşte 918/1512 yılında Anadolu’yu Şi’a tehlikesinden kurtarmak üzere Padişah olan Yavuz, Şah İsmail’in üzerine gitmeden evvel, yukarıdan beri vesikalar ışığında anlattığımız olayları biliyordu ve Anadolu’daki Şi’î Türkmenlerin binlerce insanı katlettiklerinin de farkındaydı. Bu yaraya parmak basmak için, meseleyi müzâkere etmek gayesiyle bir Divan toplantısı yapmış ve başta İbn-i Kemal olmak üzere büyük âlimlerin de katıldığı bu toplantıda Kızılbaşlarla ilgili neler yapılmasını kararlaştırmıştır. İbn-i Kemal gibi bir âlimden de gerekli fetvâyı aldıktan sonra, Anadolu’yu kasıp kavuran ve Kızılbaş adı altında her yerde Osmanlı Devleti’ne karşı kıyam eden bu insanların teftiş ve tahkik olunarak, uslanmayanlarının katl edilmelerini ve uslanması muhtemel olanlarının ise haps edilmelerini emr etmiştir. Bunların sayıları bazı tarihçilere göre yaklaşık 40.000 kişidir ve bunlardan ne kadarının öldürüldüğü de kesin belli değildir. Ancak bu isyancı grupların bastırılmaması halinde, Şah İsmail’in üzerine gitmenin tamamen yararsız olduğu da gün gibi ortadadır. Olayı inceleyen Uzunçarşılı, Kızılbaşların ne kadar insan öldürdüğüne dair binleri bulan rakamlar verdikten sonra, Yavuz’un başka çaresi yoktu demektedir.
Şunu da belirtmeliyiz ki, Osmanlı Devleti, herkesi zorla Sünnî yapmak için zorlamamıştır. Ancak dinî inançlar kullanılarak devletin arkadan vurulması tehlikesi karşısında tedbirler almıştır. Hem Şi’îler ve hem de Sünnîler için, idarecilerinin yaptıkları hata ve zulümleri tamim etmek çok yanlıştır 1

Yavuz Sultan Selim ve Siyasî Müceddidliği
Bilindiği gibi, Hz. Peygamber (asm), “Şüphesiz ki, Allah, her yüz yılın başında kendi dinini tecdid edecek birisini gönderir” buyurmaktadır. İslâm âlimleri, İslâma hizmet edecek olan bu müceddidlerin maneviyât alanında ve ilim sahasında olduğu kadar, siyâset alanında da olabileceğini ifade etmektedirler. Âsafnâme müellifi ve Kanunî’nin sadrazamı olan Lütfi Paşa’nın naklettiğine göre, İslâm âlimleri siyâset alanındaki müceddidleri şöyle sıralamaktadırlar:
Hicrî tarih esas alınmak üzere, II. Yüzyılın başında Ömer bin Abdülaziz; III. Yüzyılın başında Abbasî Halifesi Mu’tasım; IV. Yüzyılın başında Abbasî Halifesi Kâdir billah Ahmed bin Emir İshak; V. yüzyılın başında Selçuklu Sultânı Sultân Muhammed bin Melikşah; VI. Yüzyılın başında İlhanlı Sultânı Gazan Hân; VII. Yüzyılın başında Osmanlı Devleti’ni kuran Osman Gâzi; VIII. Yüzyılın başında Çelebi Mehmed ve IX. Yüzyılın başındaki müceddid ise Yavuz Sultân Selim’dir.
Osmanlı tarihçileri, Osmanlı padişahlarından iki kişinin mü’eyyed min indillah yani Allah katından teyid edilmiş Padişahlar olduklarını ifade etmektedirler. Bunlardan birincisi, İstanbul’u fethederek Hz. Peygamber’in (asm) övgüsüne mazhar olan Fâtih’tir. İkincisi ise, Yavuz Sultân Selim’dir. Bazı mana adamları, Yavuz’un Hz. Ali tarafından müjdelendiğini dahi ifade etmektedirler. Hz. Ali’ye ait bir kasidede “Mutlaka Âl-i Osman’dan Selim isimli birisi, Rum, Acem ve Arab memleketlerine hâkim olacaktır” ifadesinin geçtiği nakl olunmaktadır. Hatta İbn-i Kemal dahi, Mısır’ın Yavuz tarafından fethedileceğini, bazı âyetlere dayanarak çıkarmıştır ve bu konuda hususî bir Risâlesi vardır.
Yavuz’a müceddidlik vasfını kazandıran, onun Müslümanlara yaptığı iki hizmettir: Birincisi, babaları Bâyezid-i Veli’nin yaratılışındaki tevazudan yararlanarak Anadolu’yu hâkimiyeti altına almak isteyen Şah İsmail liderliğindeki Şi’a seline karşı, ciddî bir ehl-i sünnet bendini teşkil etmesidir. Çaldıran zaferi bu fitneyi önlemiştir. İkincisi, Şah İsmail’in hem mürşidlik ve hem de Şahlık ünvanları ile tahrik ettiği Anadolu’daki isyanları bastırarak Anadolu birliğini ve Memlüklüleri ortadan kaldırarak İslâm birliğini temin etmesidir. Memlüklüler üzerine giderken de, Şah İsmail üzerine giderken de, İbn-i Kemal ve Zenbilli Ali Efendi gibi büyük İslâm hukukçularından fetvâ alarak hareket etmiştir.

“İhtilâf u tefrika endişesi,
Kûşe-i kabrimde dahi bî-karar eyler beni;
İttihâdken savlet-i a’dâyı def’a çaremiz,
İttihâd etmezse millet, dağıdâr eyler beni...”
şuuruyla hareket eden Yavuz, İslâm tarihinde ittihâd-ı İslâma önem veren nadir devlet adamlarından biridir. Tarihçi Âli ve Lütfü Paşa, Yavuz’un müceddid olduğunu yaptığı hizmetleri ve ilgili hadisi zikrederek kaydetmektedir 2

DİPNOTLAR:
1- Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, nr. 6522, 6636, 5321, 5035, 3062, 5812; Solakzâde, 359 vd; Âli, Künh’ül-Ahbâr, Es’ad Efendi, nr. 2162, vrk. 233/a vd.; Hoca Sa’deddin Efendi, Tâc’üt-Tevârîh, c. II, sh. 245 vd.; Koca Müverrih, Bedâyi‘, c. II, vrk. 452/a-b; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. II, sh. 225-231, 253-270.
2- Lütfi Paşa, Tevârîh-i Âl-i Osman, sh. 7-16; Âli, Künh’ül-Ahbâr, Süleymaniye kütp. Es’ad Efendi, nr. 2162, vrk. 232/b-233/a; 234/a (Müceddidlik meselesi burada işlenmektedir), 259/a-260/a; 263/a-b; Matbu nüsha, c. V, sh. 25; Solakzâde, sh. 350-431; Akgündüz, Belgeler Gerçekleri Konuşuyor, c. II, sh. 40-53; Münâvî, Muhammed Abdürraûf, Feyz’ül-Kadîr Şarh’ul-Câmi’-is-Sağîr, Mısır 1938, c. II, sh. 281-282.

Okunma Sayısı: 24744
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HAKAN DERECİ

    21.6.2013 00:00:00

    BEN 33 YAŞINDAYIM BU YAŞIMA KADAR ŞUNU GÖRDÜMKİ BİR TAKIM İNSANLAR HEP BU ÜLKEYE VE BÜTÜNLÜĞÜMÜZÜ YOK EDECEK
    MESNETSİZ İDDİA LAR ATARAK ALEVİ-SÜNNİ SAĞCI -SOLCU LAİK ANTİ LAİK KÜRT-TÜRK DİYE IRK DİN MEZHEP AYRIMINDA BULUNMUŞ VE HALA DA DEVAM ETMEKTE ÖZELLİKLE BU SON ZAMANLAR DA ALEVİ EVLERİNİ İŞARETLEME ZİHNİYETİ ORTAYA ÇIKMİŞ İŞTE BUNUN SONUCU BENİ ALEVİ KARDEŞİM VE BENİM SÜNNİ KARDEŞİM HER ZAMAN ÇATIŞMA İÇERİSİNE BIRAKILMIŞTIR.

    BİZLER ELHAMDULİLLAH MÜSLÜMANIZ .BİZLERİN SIMSIKI KENETLEMEK TEN BAŞKA ÇARESİ YOK TUR.

    ÜZÜLEREK BELİRTELİM Kİ, YILLAR ÖNCE AF BUYURUN MUM SÖNDÜ (SÖYLEMEYE BİLE İĞRENİYORUM) KELİMESİNİ ORTAYA ATAN ZİHNİYET İLE ŞU ANDA ALEVİ EVLERİNİ İŞARETLEME ZİHNİYETİ ARASINDA BİR FARK GÖREBİLİYORMUSUNUZ.

    LÜTFEN KİMSENİN ŞAHİT OLMADIĞI KULAKTAN DOLMA FİKİRLER İLE OSMANLI HÜKÜMDARLARI NI YARGILAMAK NE HİÇ BİRİMİZE
    FAYDA GETİRMEZ.GÜNAHI İLE SAVABI İLE BİZİM PADİŞAHIMIZDIR ..LÜTFEN TAHRİKE KAPILMADAN İNANCIMI İBADETİMİZİ YAŞAYALIM
    SAYGILARIMLA

  • barış yıldırım

    17.6.2013 00:00:00

    çok degerli cevat kardeşim ben bir alevi olarak sana canı gönülden katılıyorum.1.yazılanları okudum ve bir kaç yerde daha okudum ki yanlış b,r bilgi edinmiyim ama burda aktarılan yazı komple yanlıştır.bence daha iyi araştırması gerektigini düşünüyorum bu yazıyı yazan arkadaş.2.dogru söylüyorsun dinimiz aynı ben cuma namazlarına gidmem ama bayram namazlarını camii de kılarım ve 34 yaşındayım cuma namazınıda bilirim bayram namazınıda cenaze namazınıda bizler dinsiz degiliz.alevi milleti ne kadar saygı duyduysa hep kötülenmiştir.paylaşamadıgımız hiç birşey yok benim canım dedigim alevi arkadaşım yok canım dedigim yoldaş dedigim sünni dostlarım var.bizler pkk gibi ülke istemedik tek istedigimiz bizlerede saygı duyulmasıydı ama görüyorumki akp gözünde hayvandan farkımız yok ve hiç bir şekilde devlet dairelerinde iş bulamıyoruz.ama senin gibi alevi komşusu olan kişiler bizlerin nasıl biri oldugunu ancak yan yana geldigimizde anlıyorlar.

    diyorlarki neden cumaya gidmiyorsun: bende soruyorum neden sunni bir arkadaşına sormuyor soramıyor.birde yolda gidiyoruz mezarlıktan geçiyoruz duam okuyor ne kadar güzel degilmi yemin ederim ki mezarlık bitti 200 mt giddikten sonra 15 yaşında bir kıza offf nekadar güzel g.. var dedi şaşırdım olum az once dua etmedinmi dedigimde o iş başka bu iş başka dedi daha diyecek lafım kalmadı.yani 5 parmagın beşi bir degil 1 kişi yaptı diye 1000 kişiye maal etmek çok ama çok yanlış.
    haksızsam e posta adresim yazılı sen haksızsın arkadaş de ve nerde haksız oldugumu söyle saygı duyarım.

  • cevat asıleren

    4.6.2013 00:00:00

    çok   kıymetli   alevi kardeşlerim   yavuz    sultan   selim   gibi   mısırın   fethine giderken   attan   inip   yürümeye   başlayan ,ve yanında   bulunanların neden yürüyorsunuz dendiğin   de   önümüzde   peygamber   efendimiz   yürürken   ben nasıl   atın   üstünde   olurum   diyen   ALLAHINA ,PEYGAMBERİNE   BUKADAR İNANAN   BİR PADİŞAH NEDEN   ALEVİ   KARDEŞLERİMİZİ   ÖLDÜRSÜN BENCE BUNLAR BİRLİK BERABERLİĞİMİZİ   BOZMAYA   ÇAŞANLARDAN BAŞKASI   OLAMAZ BENİM ALEVİ KOMŞULARIM   VAR   BİZ   BİRBİMİZE   OKADAR SAYGILIYIZKİ   BİRBİRİMİZE   OKADAR   YARDIMCIYIZKİ   BUNU   HERKES GÖRSÜN   VE YAŞIN   NEDEN   BİRBİRİMİZİ   KIRALIM   NEYİ   PAYLAŞAMIYORUZ   İNANCIMIZ   AYNI DEĞİLMİ   FARKLI   DÜŞÜNCELER   MUHAKKAKKİ   OLACAK    ONLARADA SAYGIL   OLMALIYIZ   PAYLAŞMAYI    HOŞ   GÖRÜYÜ   BİLMEMİZ   LAZIM HEPİMİZ   KARDEŞİZ   SAYGILARIMLA


(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı