Kamu düzenine dair yaklaşımlar değişecek. 

İdarenin yapılandırılma biçimi yeniden tartışılacak. 

Devletin yürütme organına dahil olan ve dolayısıyla bir devlet formu olan belediyeler ve belediyecilik de sorgulanacak. 

Zira görüldü ki zelzele bölgesindeki bazı ilçe ve beldelerde yıkım hiç denecek kadar az olmuş ama bazılarında çok yüksek olmuş. 

Yani bölgedeki bazı yerlerde belediyecilik iyi yürümüş ve bazılarında ise çok çok kötü yürümüş. 

Hatay’ın Erzin İlçesindeki belediyenin imar uygulamalarının da bu konuda iyi örnek olduğundan söz ediliyor. Doğruluğu ancak işin sıcaklığı geçip sağduyu galip geldiğinde ve bilinmezler ortaya döküldüğünde ortaya çıkacak. 

Ama bütün bu tartışmalar, ancak sağlıklı bir siyasi zemin üzerinde yaparsak bir kıymet ifade eder. 

Bunun için de her şeyden önce “tek adam” rejiminin bitirilebilmesi lazım. 

Öteden beri sık sık dile getirilen bir iddia var.

Deniyor ki: 

“Kamu hizmetlerine zararı faydasından fazla olan bütün mahallî idareler kaldırılsın ve çift başlılık bitirilsin. Mahaldeki ihtiyaçlara göre şekillendirilmesi gereken mahallî hizmetler de valiler ve kaymakamlar eliyle ya da onların başkanlık edeceği mahallî heyetler ve meclisler eliyle yürütülsün.”

Bilhassa Güneydoğu’daki bazı belediyelere kayyım atanması sebebiyle ve bu atamaları haklı ve gerekli bulanlarca sık sık ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilen bir teklif bu.

Bazılarına göre bu teklifin haklı gibi görünen bir gerekçesi de şu: “Taşranın başkent teşkilatı ile ilişkilerinin internet uygulamaları yardımıyla eskiye nazaran çok daha kolay ve hızlı kurulup sürdürülüyor olması sebebiyle merkezden bağımsız çalışacak mahallî idarelerin hizmetine artık ihtiyaç yok”. 

Ancak bu teklifin ve iddianın arka planında aslında demokrasiye itimatsızlık var. 

Kurt puslu havayı severmiş. Zelzelenin ortaya çıkardığı dumanlı, kirli, puslu havada bu teklifi yenileyenlerin amacının da iyi olmadığını düşünüyoruz. 

Zelzeledeki zayiatın sebebi belediyelerin ya da mahalli idarelerin varlığı değil. Sebep çok basit: Teoride iyi olan denetim kurallarının pratikte işlememesi. Merkezî idareye ait olan ve merkezî idare tarafından yaptırılmış olan bazı binaların da sağlam kalamamış olması bu iddiamızın net delili. 

TOKİ meselesini ve Erdoğan’ın bir Karadenizli olarak “inşaatçı”lığını da bu başlıkta ayrıca konuşmak lazım.