Hadiseler ders verir. Alana, alabilene.
Son yıllarda ülkemizde yaşanan hadiseler, çok kişiye ve gruba, çok konuda çok etkili dersler vermiştir. Zira bir musîbet bin nasihatten yeğdir.
Hadiseler, dine hizmet fikriyle ortaya çıkanlara acaba hangi dersleri verdi?
İki yönden bakalım:
Dinî cemaatlerin karar mekanizmalarında yer alanlar, her halde şunları artık anlamış olmalılar:
1. Dine hizmet maksadıyla yapacağımız faaliyetlerde devlete yaslanmayacağız. Devletten ve siyasetten müstağni kalacağız.
2. Devletten “bize özel himaye” de, “bize özel” imkân ve fırsat da talep etmeyeceğiz.
3. Devletin istihbaratıyla ve gizli işleriyle ilgilenmeyeceğiz. Bize “özel istihbarat” getirmeye kalkana daima şüpheyle bakacağız.
4. Devlet yetkisi kullanan iktidar sahipleri, “biz”e bir imkân vermeyi teklif ediyorsa, öncelikle karşılığında -rey de dahil- bir şey isteyip istemediğine bakacağız. Karşılık bekliyorlarsa uzak duracağız.
5. Bizi temsilen hareket edenlerin, devlet erkânı ile bizi temsilen kurdukları ilişkilerde “temsilin namusu”nu korumalarına dikkat edeceğiz.
6. Devlet erkânına “buyurmayacağız” ve onlardan buyruk da almayacağız.
7. Gerekli gördüğümüzde devlet erkânına akıl-fikir vereceğiz, ama onlardan akıl-fikir alırken çook dikkat edeceğiz.
8. “Bizim yetiştirdiğimiz adamlar”dan devlet memuru ve bürokrat olmak isteyenlere “makam farkı”nı tam olarak öğreteceğiz.
9. Bizim yetişmiş adamlarımızın elde edebileceği siyasî ya da bürokratik statü bizi özel olarak ilgilendirmez ve özel olarak memnun da etmez.
10. Yetişmiş adamlarımızın devletin emrine verdiği mesai, din hizmeti değil, olsa olsa vatan hizmetidir. Bu da güzeldir, ama sahibi “biz” değiliz, devlet ve millettir. O mesaiye müdahale etmeye hakkımız asla yoktur.
Her türlüsünden cemaat ehli olan kişilerin devletle ilişkilerinde uyacakları kurallar da şöyle sayılabilir:
1. Gündüz resmî mesaimde devletimin ve milletimin hizmetindeyim. Akşam ise sivilim ve cemaatimin ve dinimin hizmetindeyim.
2. Gündüz ve gece mesaimi birbirine karıştırma hakkım yok. Devlet hizmetindeki muhataplarıma dinî nasihat etme hakkım olmadığı gibi din hizmetindeki dost ve muhataplarımı da devletteki statümden faydalandırma hakkım yok.
3. Devletimin hizmetinde iken emri devlet hiyerarşisi içindeki amirlerimden alırım. (Onların amiri seçilmiş siyasilerdir. Onların da amiri onu seçen millettir.) Akşam gönüllülüğe dayalı cemaat hizmetinde amirim ise cemaatimin karar mekanizmalarıdır.
4. Bu fikirlerimi ve hayat prensiplerimi amirlerime daima deklare etmeliyim ki akşamki gönüllü mesaim konusunda onların kafası karışmasın ve bana karşı bir itimatsızlıkları söz konusu olmasın.
Dersler çoğaltılabilir…
Bu dersleri almayan cemaatler ve mensupları, hem kendilerine gelecek musîbeti ve hem de millete ve dine gelecek yeni küçük ya da büyük musîbetleri beklesinler.
Cemaate ve ferde gelen dünyevî musîbetler (hapis, sürgün, müsadere vs.) hakikatte musîbet değildir. Sabırla ve bilhassa şükürle karşılandığında birer mükâfattır, günahlara da kefarettir.
Asıl musîbet ise dine gelen musîbettir!
Ey cemaatler ve fertleri, titreyin ve kendinize gelin. Niyet tazeleyin…