Geçen gün yaşanan Mersin Mezitli Polisevi saldırısından sonra, bilhassa iktidar kaynaklı olarak yaşanan haber kirliliğinin de etkisiyle, seçimlere ilişkin endişelerin haklı olabileceği gerçeği daha fazla dillendirilmeye başlandı. Haklılık payı da var.
Elbette bu olay; fikir kaynağı, emredeni ve zamanı itibariyle iç siyasetten tamamen bağımsız gerçek bir “terör eylemi” de olabilir.
Ama seçimler yaklaştıkça ortamı kızıştırıp gerginleştirmekten medet umanlar hep vardır ve olmuştur.
Şimdi siyaset dışı kalan eski AKP’lilerin ve Ahmet Davutoğlu gibi şimdinin muhalifi siyasetçilerin “çok şey biliyoruz, açtırmayın ağzımızı” türünden çıkışlarının bir anlamı da budur. (Yeri gelmişken, artık kamuoyunu bilgilendirmek üzere ağızların açılması zamanı geldi de geçiyor. Bizden hatırlatması.)
Peki bu “arkaplan” adamlar kimlerdir? Siyaseten hangi tarafın lehine çalışırlar?
Muhalefetin güçlenmesi için çalışan birileri, bilhassa kararsız seçmene, “iktidar beceremedi” dedirtmeye çalışıyor olabilir.
Ama başka birileri safdil ve masum seçmene “biz gidersek daha kötüleri başınıza gelir, bize mecbursunuz ve hatta mahkûmsunuz” dedirtmek istemiş de olabilir.
En iyi ipucunu bu tür haberleri “kendi siyaseti için kötüye kullanan” siyasetçilerden ve onların çanakçılarından alırız.
Mesela “ak”güllerin karagülü bir “gazeteci” twitter hesabından aynen şu yorumu yapabildi:
“PKK’yı cesaretlendiren iki durum var:
1-ABD’nin açık, pervasız askeri, siyasi desteği.
2-Muhalefet partilerinin HDP ile ortaklığı…
6’lı ‘Masa’nın HDP bağımlılığı devam ederse, içeride PKK saldırıları artacaktır.”
Bu cümlelerdeki “Altılı Masanın HDP bağımlılığı” kısmı ne anlama gelir?
Hakikaten böyle bir “bağımlılık” durumu mu var?
Her parti ve ittifak başka her partinin seçmenini geçici ya da kalıcı olarak kendi seçmeni haline getirmek ister. Demokratik siyaset bu. (Ya da biz öyle biliyoruz!)
HDP ise yapısı ve hedefi gereği kendisine bağladığı seçmeni kendi siyasetine ve hedeflerine uygun bir ittifaka yönlendirmek ister. Bu da normal.
HDP seçmeni HDP’nin de etkisiyle ya da ondan bağımsız olarak reyini AKMHP’ye verirse iyi de Altılı Masaya verirse mi kötü?
HDP’nin ayrı bir ittifakın kurucu partisi olması bir yana HDP’nin bir “Türkiye Partisi” olmadığını ve diğer “Türkiye Partileri” ile arasında var olan ve olabilecek olan ilişkinin entegrasyon, ittihad, ittifak, bağlılık gibi adlarla anılamayacağını bu “gazeteci”ler bilmiyor mu?
Elbette biliyor, bal gibi biliyor. Zaten bile bile bunları yazmakta maksadı gazetecilik yapmak değil. Trollük yapmak.
Peki tweet’te iddia edildiği gibi “içerideki” PKK saldırılarının artması ve azalması, iktidar-muhalefet denklemindeki siyasete mi bağlı ki bir terör saldırısı”nın sorumluluğu muhalefete adeta “yıkılıyor”? Tam bir “uyanıklık”!
Bu “tipleri” siyaseten deşifre edip geçelim. Ama kalıcı sosyal etkilerini de görmezden gelmeyelim.
Peki bu kalıcı etkiyi kaldırmak için, bizim gibi düşünenlere düşen nedir?
Bu türden terör eylemlerinin hakikatte iktidara ya da muhalefete yaramayacağını, sadece millete zarar vereceğini tesbit, isbat ve ilan edelim ve ”müsbet hareket” düsturunun topluma daha fazla yayılması için çalışalım yeter.