"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sürekli demokratik teyakkuz ve teenni...

Ahmet BATTAL
19 Temmuz 2016, Salı
15 Temmuz darbe teşebbüsü hakkındaki bu yazımıza bir hatırayla başlayalım ki kötü niyetli birileri –ki onlardan bu günlerde çok var- bu yazıyı da kullanmaya kalkmasın.

Emir komuta zinciri içinde başlayan ve bu sayede tamamlanmış olan menhus darbenin yaşandığı 12 Eylül 1980 sabahı evimizde uyandığımızda henüz İstanbul Hukuk Fakültesinde ikinci sınıfa geçmiş bir “hukuk” öğrencisi idik.

Bir senedir düzenli olarak takip ettiğimiz Yeni Asya’dan, Risale-i Nurun içtimai bahislerinin güncele uyarlanması ve şerhi niteliğindeki yazıları okuyorduk. 

Bu yazılardan demokrasinin erdemlerini de öğreniyor, öğrendiklerimizi çevremizdeki ve bilhassa sınıfımızdaki dindar dostlarımıza anlatmaya çalışıyorduk. Bazıları maalesef bize “demokrasi küfürdür, siz kâfir olmuşsunuz” diyorlardı. O bazıları Fevzi Çakmak gibi paşalar bulup İslam’ı iktidar yapmayı (!) da hayal ediyorlardı. 

Okuduğumuz kitaplardan biri de “Gayemiz Vatan Sathını bir Mektep Yapmaktır” logosu ile yayıncılık yapan Yeni Asya Yayınları’nda çıkmış olan merhum Hüseyin Demirel’in 1977 baskı “12 Mart’ın İçyüzü, Nasıl Geldi? Nasıl Geçti?” isimli kitabıydı. 

Okuduklarımız öğreticiydi: Demokrasinin, halkın kendi kaderine sahip çıkması demek olduğunu, darbeye karşı olmanın da halkın kendi iradesine sahip çıkmasıyla ve kendi iradesiyle seçtiklerini oturdukları makamlarında korumasıyla mümkün olduğunu öğrenmiştik. 

Dolayısıyla halk iradesinin tecellisiyle ve demokratik biçimde ortaya çıkmış olan bir kurulu düzene karşı yapılacak bir darbenin de, ancak, halk kendi devletine ve kurulu düzenine sahip çıkarsa önlenebileceğini biliyorduk. 

Öğrendiklerimizden biri de şuydu: Türkiye’de demokrat olan az sayıda subayı hariç tutarsak, subayların büyük çoğunluğu, (Fevzi Çakmak gibi ve kadar) dindar olanı da olmayanı da, şu ya da bu sebeple, sivili beğenmez ve darbe heveslisidir. Bunu bilen antidemokrat sivil siyasetçiler de onlarla iş pişirmeye meraklıdır.

12 Eylül 1980 İhtilal sabahı, evde, biraz da can sıkıntısından, yeni sahip olduğumuz kapaklı seyyar daktilonun başına geçip bir şeyler yazarak daktilo yazma kabiliyetimizi geliştirmeye çalışıyorduk. 

Mahalle camiinin imamı olan rahmetli babamın uzaktan bakıp “aferin oğluma” dedikten bir süre sonra, yazdıklarımızı yakından görünce “ne yapıyorsun, birazdan askerler gelir de bu yazdıklarını okursa ben ne cevap veririm” deyip kızdığını ve yazdıklarımızı çıkarıp imha ettiğini hatırlıyoruz. 

Artık yazdıklarımızı siz tahmin edebilirsiniz…

Çeşitli ortamlarda defalarca paylaştığımız bu hatırayı yeniden paylaşmamızın sebebi övünmek ya da tarihe not düşmek değil. Aynı zamanda aşağıda yazacağımız fikirlerimizin mazisi hakkında da bilgi vermek ve söyleyeceklerimizin tesirini arttırmak. 

Cuma akşamı milletin kendi kaderini tayin etme hakkına inanmayan bazı hainler düğmeye bastı ve sonrasında olanları ana hatlarıyla biliyorsunuz. 

Biz, süreç boyunca, tankların önüne çıkan, askerlere “kardeş kanı mı akıtacaksınız” diyerek engel olan, meydanları doldurup bayraktan başkasına izin vermeyen –bir kısmını da şahsen tanıdığımız- kahraman gençlere imrendik. Medyanın ve özellikle sosyal medyanın varlığına ve doğru kullanılmasına şükrettik. Muhalefetin demokrasi talebini ve iktidara bu konuda verdiği desteği alkışladık. 

Sonuçta darbe engellenmiş oldu. En azından şimdilik. Ancak “sürekli demokratik teyakkuz”a elbette ihtiyaç var. 

Üyesi olduğumuz çeşitli sosyal medya gruplarında konu ile ilgili yapılan bilgi paylaşımları ve bazı hüküm cümleleri –ki bazıları düşüncesizce, aceleyle ve teenniden uzak bir dille yazılmış idi- herkes gibi bizi de endişelendirdi. 

Bu öyle bir olay ki, bir ay ya da bir yıl sonra dahi olayın bütün yönlerini ve arka planlarını hiç kimsenin tam tesbit etme imkânı olmayacak. Sadece, bazı kesin bilgiler, bazı kişilerin ve devletin, sadece bazı kişiler ve konular hakkında doğru ve kesin hükümler vermesine yarayacak. 

Bundan sonra bu darbe teşebbüsünün menfi izlerinden en hızlı şekilde kurtulabilmek ve yenilerinin olmamasını garanti edebilmek için aslında hepimizin bildiği bazı temel ilkelere uyulmasına da ihtiyaç var (ki bunlara ancak “sürekli demokratik teenni” ile uyulabilir): 

Darbeciler ve onların yardımcıları ve destekçileri tesbit edilirken ve hak ettikleri cezalar verilirken elbette hukukun içinde kalarak muamele edilmeli. 

Darbecileri değil, aksine devleti ve hukuku korumak için böyle yapılmalı. Zira darbenin amacı demokrasiyi ve demokrasinin olmazsa olmazı olan hukuk devletini askıya almak olduğuna göre ve darbe başarılı olamadığına göre, millet ve devlet, korumayı başardığı şeyi yani hukuk devletini, her zamankinden daha fazla ve daha kaliteli biçimde işletmeyi sürdürmeli ki darbe “gerçekten başarısız” olmuş olsun.  

Özetle darbecilerin hesabı hukuk içinde görülmeli. Burada en temel mesele kanunların ve bilhassa usul kuralları ile “masumiyet karinesi”, “adil yargılanma hakkı”, “savunma hakkının kutsallığı” gibi temel ilkelerin ihlal edilmemesi. 

İkinci olarak darbe demokratik yolla işbaşına gelmiş yönetime karşı yapılmaya çalışıldığına ve başarılamadığına göre demokrasinin olmazsa olmazları da korunmalı. Muhalefet etme hakkı, fikir özgürlüğü, çoğulculuk, insan hakları.

Zira muhalefeti olmayan hiçbir iktidar meşru değildir. Her meşru iktidarın meşru muhalefete ihtiyacı vardır. Darbeler meşru iktidarlara ve iktidarların meşruiyetine karşı yapılır. 

O halde bu menhus darbe teşebbüsünü bahane ederek muhalefeti susturmak isteyecek olanlara karşı da meydanları doldurmaya, sosyal medyayı sallamaya hazır olmalıyız. 

Zira darbe bir muhalefet değildir ve darbe düşmanlığı da bir muhalefet düşmanlığı değildir, muhalefet düşmanlığına dönüşmemelidir. 

Okunma Sayısı: 3854
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zübeyir

    19.7.2016 16:27:13

    Tebrikler Ahmet Abi, kaleminize sağlık... Bugünlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz bakış açılarını gayet veciz bir biçimde dile getirmissiniz. Su an ki durumda " Darbe başarılı olmadı, yaşasın bizim darbe "meselesine dönüşmemesi için bu bakış açısına şiddetle ihtiyaç var.

  • Abdurrahman KOÇAK

    19.7.2016 11:44:05

    Sayın Ahmet hocam teşekkürler .Kaleminize kuvvet.Çok iyi tahliller ...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı