"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Recâ ederim ki ricadan vazgeçersiniz!

Ahmet BATTAL
23 Ağustos 2025, Cumartesi
Başlıkta bir kurgu hatası ya da cümle düşüklüğü var mı?

Seksen - yüz sene önce yani ecdadımızın Osmanlı Elifbası ile yazdığı zamanlarda yoktu. Çünkü hem recâ ve hem de rica aynı harflerle yazılıyordu.  

Ama şimdi değişti ve eskinin düzgün cümleleri bozukmuş gibi oldu, eskinin bozuk cümleleri de düzgün sayılır oldu. 

İnsan canlıdır. Dili de öyle…

Dilin söylediği lisan da canlıdır. Kalemin yazdığı kelam da…

Dil dinlenilip anlaşılmak için döner. Kalem de okunup anlaşılmak için tersim ve terkim eder.

Kelam mana değiştirmişse eski manada ısrar manasızdır. Saat denilen makinenin icadından ve yaygınlaşmasından sonra “saat” denilen şey artık vakit değil koldaki saattir ya da günün yirmi dörtte biridir. 

Mana bâkî kalıp kelamının değiştiği hallerde de benzer kural geçerlidir. “Deme kırk yıllık kalbura sallabur… Lügat-ı fasihten evladır galat-ı meşhur” sözü de meşhurdur. Sallabur kalbura döndüğünde artık dönmüştür ve iş tamam olmuştur. “Bozuk” lafzın hangi sahih manaya işaret ettiği bellidir. Israr manasızdır.  

Ama kelam değişirken mana bozulmaya ve sığlaşmaya başlamışsa işte o zaman durup düşünmek ve –bazen- eski kelamda ısrar etmek gerektir. 

İşte başlık bunun içindir.

Önce hatanın kaynağını gösterelim: 

Hayatımızın her yerini devlet ve resmiyet kuşattığı için “rica arzın karşılığıdır” mottosunu sivil ilişkilerde de hayat felsefesi yapmışız. 

Devletin resmî yazışma kaideleri açısından,  aşağıdan yukarıya yani memurdan amire arz (aslında “takdire arz”) ve yukarıdan aşağıya rica (aslında “gereğinin ifasını rica/recâ-ümit”) normaldir. Bu, devletteki hiyerarşinin yani vazife vermenin ve yetki aktarmanın gereğidir. 

(Ama unutmayalım ki vatandaş devletin “ast”ı değildir. Devlet de vatandaşın “üst”ü değildir. Dolayısıyla vatandaş devlete yazacağı dilekçeyi “arz ederim”le değil “talep ederim”le bitirmelidir ki muhatabı ve gönüllü hizmetkârı durumundaki devlet memurunun zihnine demokrasiyi ve “kavmin efendisi ona hizmet edendir” hadisinin manasını nakşedebilsin. Ya da vatandaş alttan almasın ki memur/amir vatandaşın tepesine çıkmasın.)

Ricayı bu manasıyla devletten alıp sivile de yaymanın sonucu şu olmuştur: 

Ricanın aslının “recâ” olduğu unutulmuştur. 

Recânın “ümit” manası kaybolmuştur. 

Bu da ciddi bir anlam kaymasına sebep olmuştur. 

En iyi misal İhtiyarlar Lem’ası adlı Risaledeki Yirmi Altı Ricadır. Bu ricaların aslında recâ olduğu yani ihtiyarlar için “yirmi altı ümit” manasına geldiği farkedilmemeye başlanmıştır.  

Bu manayı fark ettirmek için olsa gerektir ki Osmanlı harfleriyle ve Latin harfleriyle Risale basan bir yayınevi -galiba haklı olarak- Latinize baskılarda “rica” değil “recâ” harflerini tercih etmiştir. 

“Ama gençler bu ‘recâ’nın manasını bilemez” denebilir. Buna karşılık; “bilmese de öğrenir, hem bunu öğrenirse müminin hayat prensibi olan ‘havf ile recâ ortasına olmak’ yani ‘ümit ile korku ortasında dengede durmak’ prensibini de bu vesileyle öğrenmiş olur” da denebilir. 

Çocuklarımıza doğru manayı doğru lafızla öğretmek hem dillerini zengin tutar ve hem de onları köklerine bağlı tutar. 

Bu sebeple ilgililerin nazarına arz ediyoruz: “Recâ (ümit) ederiz ki gereken her halde ricadan (emirden) vazgeçersiniz ve tekrar recâya (ümide) dönersiniz.”

Okunma Sayısı: 201
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı