Önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi Risale-i Nur, insanın fıtrî ve aslî vazifesinin ibadet olduğunu her daim beyan etmektedir.
Geniş manada ibadet: Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanmak niyetiyle O’nun sevdiği güzel fiil ve davranışlarda bulunmak ve yasakladığı, sevmediği düşünce, söz ve davranışlardan sakınmaktır.
Bu itibarla, imanın gereği olan ibadet ameldir, muamelâttır. Yani mü’minliği haliyle, fiiliyle göstermektir. “Din yalnız iman değil, belki amel-i sâlih dahi dinin ikinci cüz’üdür.” 1 hükmünce, amelsiz Müslümanlık noksanlıktır. Yani bir nevi İmansız İslâmiyet veya İslâmiyet’siz İman gibi olmaktır. Maalesef Âlem-i İslâmın perişaniyeti de bu yüzdendir. Evet, “Allah’ın emirlerini yapmaktan ve nehiylerinden sakınmaktan ibaret olan ibadetle, vicdanî ve aklî olan imanî hükümler terbiye ve takviye edilmezse, eserleri ve tesirleri zayıf kalır. Bu hale, âlem-i İslâmın hal-i hazırdaki vaziyeti şahiddir.” 2 İbadet sadece İslâmın beş şartından ibaret değildir. Cenab-ı Hakk’ın emrettiği ve hadis-i şeriflerin de beyanıyla mükellef olduğumuz birçok ibadet vardır. Meselâ, her şeyden evvel bize lâzım olan doğruluk, yalan söylememek, istişare yapmak, kuvvetimizin elden gitmemesi için ittifak ve ittihad etmek, ihtilâfa düşmemek, çalışmak, iktisad etmek, haramdan kaçınmak, Allah için görüşmek, müfritane irtibat halinde olmak, ilim öğrenmek, yani okumak okumak okumak ve sonra yaşamak, iki günü bir olmamak; ihlâs, muhabbet, uhuvvet, sevmek, kanaat ve rızayı esas yapmak ve hürriyetçi olmak, zulme taraftar olmamak, ümitvar olmak, yalnız Allah’a tevekkül etmek gibi ameller yani ibadetlerle her mü’min mükelleftir, vazifelidir. Bu vazifeleri yaparak meleke kazanıp hakikî insaniyet mertebesine çıkmalıdır. Bunları yapmayan mü’min İslâmiyet’e ayine olamaz, ancak perde olur.
Bu noktada, Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin: “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyet’e girecekler; belki Küre-i Arz’ın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyet’e dehalet edecekler.” 3 Veya “Eğer biz, doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan fevc fevc dâhil olacaklardır.” 4 tesbit ve talimatı ki, meselemizi en güzel şekilde anlatmaktadır.
Risale-i Nur, bu şekildeki İbadetin dünya ve ahiret saadetine ve sosyal ve şahsî hayata olan faydalarını şöylece özetlemektedir: “ibadet, dünya ve âhiret saadetlerine vesile olduğu gibi, maaş ve maâde, yani dünya ve âhiret işlerini tanzime sebeptir ve şahsî ve nev’î kemalâta vasıtadır ve Hâlık ile abd arasında pek yüksek bir nisbet ve şerefli bir rabıtadır.” İbadet, fikirleri Sâni’-i Hakîm’e çevirttirmek içindir.” insanın o yüksek ruhunu inbisat ettiren, ibadettir; istidadlarını inkişaf ettiren ibadettir; meyillerini temyiz ve tenzih ettiren ibadettir; emellerini tahakkuk ettiren ibadettir; fikirlerini tevsi’ ve intizam altına alan ibadettir; şeheviye ve gadabiye kuvvelerini hadd altına alan ibadettir; zahirî ve bâtınî uzuvlarını ve duygularını kirleten tabiat paslarını izale eden ibadettir; insanı mukadder olan kemalâtına yetiştiren ibadettir.” 5
Dipnotlar:
1- Şuâlar, 317.
2- İşaratü’l İ’caz, 167.
3- Tarihçe-i Hayat, 101.
4- Münâzarât, 54.
5- İşaratü’l İ’caz, 167.