Geçen hafta AKP’li Gaziantep milletvekili Şamil Tayyar şöyle bir beyanatta bulundu: “Türkiyenin derin devleti olmalı… Derin devlet kötü birşey değildir. Bu ‘kendi küllerinden kendini oluşturan bir devlet’ anlayışıdır. Ama maalesef derin devleti ele geçiren bürokratik oligarşi bunu kendi iktidarının aracı olarak gördü… Türkiye’de yeni bir derin devlet oluşturulacak. Bu milletten emir alacak” dedi.
Bu ifadeleri yorumlamadan önce, derin devlet nedir?
Bazı tanımlar: Derin devlet, anayasada belirlenmiş devlet yapısı dışında oluşturulan devlet yapısını ifade eden bir kavramdır. Devlet yetkisini şu veya bu biçimde kullanan kişi veya kurumların meşrûluk sınırları dışına taştıkları zaman şiddet kullanmaları halinde ortaya çıkan oluşumdur.
Devlet görevlilerinin çeteleşme yöntemiyle yetkilerini, kullandıkları kaynak ve imkânları ‘gizlilik’ zırhından yararlanarak devleti korumak için değil, kendilerine çıkar sağlamak için kullanmaları demektir.
Kısaca derin devlet, gerçek devletin yetkililerinin dışındaki kişilerden oluşmuyor. Bazı yetkililerin kanunî ve meşrû yapının dışında bir yapılanmaya giderek kanunî ve meşrû çerçevede yapamadıklarını yapmalarıdır. Yani güya bazı yetkillerin devleti yanlış yönde işletmeleri halinde resmî otoriteye rağmen müdahale etme yetkisini kendilerinde görmeleridir. Böylece devlet için doğru olanı yaptıklarına inanırlar. Bundan şahsî çıkar sağlamalarını da normal karşılarlar.
Türkiye’de derin devletin olup olmadığı veya varsa ne olduğu ile ilgili olarak devlet adamları ve uzmanlar farklı görüşler ortaya atmışlardır: Meselâ 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel şöyle demişti: “Derin devlet, devletin kendisidir. Askerdir, derin devlet. Cumhuriyet’i kuran askerler, devletin yıkılmasından daima korku duyar. Devleti yıkılma sınırına getirmediğiniz sürece harekete geçmez”. Kenan Evren de şöyle demişti: “Derin devlet biziz, devlet zaafa uğradığında el koyarız”.
Cumhurbakanı Erdoğan, derin devleti “kurumlar içi çeteleşme” olarak niteleyerek şöyle demişti: “Bu tür bir yapı var. Bugüne kadar bu tür bağlantıların üzerine gidilmedi, biz de yürütme olarak belirli bir yere kadar gidebildik”. Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ise derin devlet kavramının yanlış olduğunu, devlet içinde gayrimeşrû oluşumların olduğunu, fakat bunları derin devlet olarak tanımlamanın yanlış olduğunu, bazılarının kendilerini yetkili gördüklerini, bazı eylemler yaptıklarını, bunların resmî bir sıfatları da olabileceğini, fakat yaptıkları işin devlete ait olamayacağını savunur. Emekli MİT Mensubu Mahir Kaynak ise derin devletin ülkenin geleceğini planlayan ve bunu gerçekleştirmek için politikalar üreten bir akıl olduğunu, ancak daha sonra bu kavramın muhtevasının değiştirildiğini ve boşaltıldığını, devlete rağmen faaliyet gösteren yeraltı örgütlerine derin devlet adı verildiğini, derin devletlerin maşası olan örgütlerin derin devlet olarak anılmaya başlandığını savunur.
Bu durumda, sayın Tayyar’ın dediği gibi, derin devlet iyi bir şey mi, Türkiye’nin illa bir derin devleti olmalı mı, Türkiye’de “milletten emir alacak” bir derin devlet oluşturmaya gerek var mı?
Gerçek devlet olması gerektiği gibi var oldukça ve işledikçe derin devlete ihtiyaç var mı?
Derin devlet olursa bu gerçek devletin doğru işlemesine engel olmaz mı?
Çok soru var….
Cevaplandırılmaları zor sorular…