"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Memuriyet nedir, ne değildir?

Ahmet Sandal
15 Aralık 2012, Cumartesi
Memuriyet nedir, ne değildir? Herkes kendi anlayışına ve durduğu konuma göre buna cevap verir. Kimileri der ki: Memuriyet bir geçim kapısıdır. İnsan oradan ailesinin iâşesi için lâzım olan kazancı elde eder. Kimileri der ki: Memuriyet zahmetsiz, çok kolay bir görevdir, “Salla başını al maaşını.” Kimileri der ki: “Memuriyet bir hizmet makamıdır.” O iş maaşla yapılacak bir iş değildir. O görev büyük bir mesuliyeti olan görevdir.
Memuriyetle ilgili daha yüzlerce görüşü burada sıralamak mümkün olsa da, esasta görüşler yukarıdaki gibi üç ana eksende mütalâa edilebilir.
Yukarıdaki görüşlerden ikincisini (yani gayri ciddî olanı) bir tarafa bırakacak olursak, iki görüş (birinci ve üçüncü görüşler) üzerinde ciddî olarak değerlendirme ihtiyacı vardır. Birisi, memuriyetin bir geçim ve kazanç kapısı olduğuna; diğeri, memuriyetin bir hizmet yeri olduğuna dair görüş.
Siz hangi görüştesiniz? Ya da bu satırların yazarı hangi görüştedir? Tabiî herkes meşrebine uygun bir görüştedir elbette.
Benim “memuriyet” üzerine olan görüşlerimin esas kaynağı Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin şu sözlerine dayanır:
“Maîşet için tarik-ı tabiî ve meşrû ve zîhayat, san’attır, ziraattir, ticarettir. Gayr-ı tabiî ise, memuriyet ve her nev’iyle imârettir.” (Münâzarât)
Yani, geçim için tabiî, olması gereken ve hayattar yol zanaattir (ve sanayi), ticarettir, ziraattır. Tabiî olmayan yol ise, memuriyettir ve kamuda idareciliktir.
Demek ki, normalde, memuriyete bir kazanç ve gelir kapısı olarak bakılamaz. Eğer bakılırsa ne olur?
Bu soruyu da Bediüzzaman’ın sözleriyle açıklayalım:
“Bence imâreti [memurluk ve idareciliği], ne nâm ile olursa olsun, medâr-ı maişet [geçim kaynağı] edenler bir nevî cerrar [üzerine düşen vazifeyi menfaat kaynağı edinen] ve aceze ve seeledir [âciz ve dilencilerdir].—fakat hilebaz kısmında.” (A.g.e)
Evet, Bediüzzaman Said Nursî, memuriyeti bir kazanç ve gelir kapısı olarak görenler için çok ağır ve sert sözler söylemiştir. Memurluğu bir geçim kapısı görenleri, “aciz ve dilenci” konumunda görmüştür.
Bediüzzaman, “memuriyet ve idareciliğe giren, yalnızca ülkeye ve millete hizmet için girmelidir” görüşündedir. “Bence memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir.” (A.g.e)
Bediüzzaman bu sözleri Cumhuriyet Döneminde değil, Osmanlı zamanında söylemiştir. Bu sözleri söyledikten yarım asır kadar sonra, şu sözleri de özellikle beyan eder: “Ey memurlar! Eski Said’in kırk beş sene evvel söylediği bu sözünden gücenmeyiniz!”
Üstadımız bir taraftan hakikatleri haykırırken bir taraftan da memuriyet görevinde olanların kalbini kırmamak istiyor. Ancak, memurların zoruna gitse de, bu husustaki hakikat tektir ve o da bellidir. Memuriyet üretici ve verim getirici bir iktisadî faaliyet değildir.
Gerçi bu tezimize karşı şu husus ileri sürülebilir: “Bediüzzaman’ın memuriyeti bir üretici bir meslek olarak görmediği yıllar Osmanlı dönemine rastlar. Halbuki, Cumhuriyet devrinde bir çok kamu iktisadî teşebbüsleri bizzat devlet eliyle kuruldu. Bu kurumlarda iktisadî faaliyetler, üretim faaliyetleri icra edildi ve bu kurumları da memurlar yönetti.”
 Biz bu iddiaya karşılık şöyle cevap veririz: “Kamu iktisadî teşebbüslerinde memurlar kendi sermayelerini koyup da kendi iradeleriyle teşebbüslerde bulunmadılar. Memurlar milletin parasını iktisadî faaliyetlerde kullandılar. Ancak bir basiretli tacir gibi davranmaktan çok, emredileni yapan memur gibi davrandılar. Zaten bu davranışlarından dolayı da kamu iktisadî teşebbüsleri çoğunlukla zarar ettiler. Üstüne üstlük kamu iktisadî teşebbüslerinin kurulması zaruretten kaynaklanan bir durumdur. Tabiî bir durum değildir. İktisadî teşebbüsü yapacak gerekli sermaye birikimi yalnızca devlette olduğu için bu yol seçilmiştir. Şimdi sermaye birikimi mevcut olduğu için devletin iktisadi faaliyetlerde bulunmasına gerek yoktur.”
Varılan bu nokta itibariyle, “insanlar için tabiî ve en uygun geçim kapısı yolu üçtür. Birincisi, ziraat, ikincisi sanayi ve üçüncüsü ticarettir. (Bu geçim kapılarının yanına belki dördüncü olarak hizmet sektörü eklenebilir ki, o da esasta bir ticaret gibidir.) Görüldüğü üzere, sayılan geçim kapıları arasında memuriyet yoktur. Buna göre, bir insanın memuriyeti bir geçim kapısı olarak görmesi tabiî karşılanamaz ve saygıdeğer bir davranış olarak da görülemez. Ne zaman ki bir insan memuriyeti bir hizmet yeri olarak görürse saygıya lâyık olur.
Öyleyse, yazımızın başlığında yer alan “Memuriyet nedir, ne değildir?” sorularının cevabı açığa çıkmış gibidir. “Memuriyet bir hizmet yeridir ve geçim kapısı değildir, vesselâm.”
Okunma Sayısı: 11913
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı