En büyük müçtehid, müceddid olarak “Fetva vazifesiyle tavzif” (Mektûbât, s. 413) edilen Bediüzzaman, Kur’an ile Sünnet-i Seniyye’nin bu zamandaki içtimai, siyasi ölçü, prensip ve stratejilerini tesbit etmiştir.
Şu ifadeler bunun kesin delilidir:
“Risale-i Nur sadece iman dersi değil, içtimai ders de verir. (Hizmet Rehberi, s. 54.) Kendi tabiriyle, “yüksek İslâm siyasetini, Kur’ân’ın siyâsetini” (İşaratü’l-İ’caz, s. 84.), “Siyasetü’l-medeniyye (toplum siyaseti, yönetim bilimini), nizamatü’l-âlem (genel düzenlemeyi), adab-ı içtimaiye (sosyal, beşeri münasebetler, ahlâkî kurallar, davranışların) (İşaratü’l-İ’caz, s. 166.) esaslarını da belirleme yetkisi onundur: “Şu Münâzârât, hem de siyâset tabiblerine, teşhis-i illete (hastalıkları teşhise) dâir hizmet ile mükellef ve muvazzaftır (vazifelidir). (Münazarat, s. 46.)
Öte yandan, Risale-i Nur’da hürriyet, meşrutiyet, meşveret, cumhuriyet, adalet, şura, meclis, memuriyet (demokrasi), hakimiyet-i millet, istibdat, laiklik gibi tüm içtimai, siyasi mefhumlar kullanılır, hakikatleri tüm yönleriyle ispat, izah edilir, stratejileri belirlenir.
“Bu içtimaî (siyasî) mesele mücmel olarak ihtar edildi.” (Emirdağ Lahikası, Enstitü/internet, s. 387, 394.) “Kalbe ihtar edilen (hatırlatılan) içtimaî hayatımıza ait bir hakikat. Bu vatanda şimdilik dört parti var…” (Age.,s. 386.) diyerek ana siyasi akımları ve hangisine nasıl davranılması gerektiğini belirler.
Bediüzzaman’ın içtimai, siyasi görüşleri hakkında fikir beyan eden, mektuplar yayınlayanlar, üzerinde “Risale-i Nur Külliyatından” diye yazan başta “Münazarat, Sünuhat, Hutbe-i Şamiye, Divan-ı Harb-i Örfi, Şualar, Emirdağ, Kastamonu, Barla lahikaları”ndan kitap ve sayfa numaraları vererek belgelendirmek zorundadır. Aksi halde “iddiaları şayan-ı istima” değildir ve geçersizdir. Hiç kimse, kendi düşüncelerini ona izafe edemez; ederse bu iftiradır. Hiç kimse mezkür eserlerden delil getirmeksizin, “Bediüzzaman’ın içtimai, siyasi görüşü budur, şöyledir” diye fikir beyan etme hakkına sahip olmadığı gibi, haddi de değildir!