09 Nisan 2013, Salı
Aciz, zayıf bir varlıktır insan. Buna mukabil pekçok biyolojik, psikolojik ve manevî ihtiyaçları vardır. Hayatını sürdürebilmesi için muhtaç olduğu şeyleri yalnız başına tedarik edemez. Diğer taraftan medenî, sosyal bir yapıda yaratılmıştır. İnsaniyete lâyık hayat standardını tek başına yakalayamaz. Dolayısıyla bir arada ve toplu yaşamak, bunun için de evlenmek ve aile yuvası kurmak zorunda.
Aile hayatının huzur ve mutluluğunun sürekliliği ve boşanmaların önlenmesi, daha doğrusu asgariye indirilmesi, “evlilik ve aile müessesesinin İlâhî dayanaklarının” zihinlere nakşedilmesiyle mümkün. Sosyolojinin ortaya koyduğu kesin kaide ve tesbittir: “Fenn-i hikmette takarrür etmiştir ki, hiss-i dînî, bahusus dîn-i hakk-ı fıtrînin [fıtrat dini olan İslamın] sözü daha nâfiz [sözü geçen, nüfûz eden], hükmü daha âlî, tesiri daha şediddir.” (Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 71.)
Evliliğin İlâhî dayanaklarına gelince, birkaçı şöyledir: “Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve dişiden yarattık...” (Tahrim Suresi: 6.)
“Kadınlar sizin elbisenizdir, siz de onların.” (Hucûrat Suresi: 13.)
“Allah size, sizin nefislerinizden eşler yarattı.” (Nahl Suresi: 72.)
Erkek ve kadının birbirinin “elbisesi” şeklinde vasıflandırılmasının açılımı, maddi-manevî bütün yönlerden birbirini koruma, kollama, yekdiğerinin beden ve ruh sağlığını muhafazayı gerektirir. İnsanlık ve cemiyet nazarında ehemmiyetine binaen “evlilik ve aile müessesesi” kurma görevi, ebeveynin yanında topluma da yüklenmiştir: “Aranızdaki bekârlardan elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olan ve her şeyi bilendir.” (Nûr Suresi: 32.)
Aile müesseseni ihya etmenin kanun ve prensiplerini en ince noktalarına kadar açıklayıp fiilen gösteren Peygamberimizin de (asm) şöyle dediğini çoğumuz biliriz:
“Evleniniz! Zîra ben, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuz ile iftihar edeceğim. Kimin maddî imkânı varsa hemen evlensin. Kim maddî imkân bulamazsa oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehvet kırıcıdır.” (Hadis Ansiklopedisi, Kütüb-i Sitte, c. 17, s. 187.)
“Kim Allah için evlenirse imanını kemale erdirmiş olur.” (Beyhakî, Şuâbu’l-İmân, 1: 47.)
Şu hâlde evlilik ve aile inanç/iman, ibadet ve ahlâkla, yani, din ile direkt bağlantılı, toplumsal bir kurumdur. Geleneklerimizde, eş adayı kız istenmeye gidildiğinde, “Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile…” sözünün söylenmesi de toplumda böyle algılandığının sembolik ifadesi değil mi?
Ki, dünyaya gönderilişimizin, yaratılışımızın sırrı, imtihan olmaktır. Bunun en önemli vasıtası ve mekânı ailedir. İlâhî fermanlar ve hakikatler manzumesi Kur’ân’da çoluk-çocuğun bir imtihan sebebi olduğu da beyan edilir.
Okunma Sayısı: 848
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.