Evet, gençliğimiz de maddenin içinde kayboldu! Ve en büyük yanılgılarımızdan birisi bu tehlikeyi siyaset yoluyla bertaraf edebileceğimizi sanmamızdır. Halbuki, cazibedar daire olan siyaset bunu daha da körüklemektedir.
Gençlere bediî haz odaklı aktiviteler bulmalıyız. Helâl dairenin keyfe kâfi geldiğini göstermeliyiz: “Evimizde üç şeye çeki düzen vereceğiz” denmiş:
Televizyona, İnternete, Telefona...
Evet, doğru. Ama, “Nasıl?” sorusuna da cevap bulunmalı. Boş insan sıkılır. “İşsiz, tembel, istirahatle yaşayan ve rahat döşeğinde uzananlar, ekseriyetle, sa’y eden, çalışanlardan daha ziyade zahmet ve sıkıntı çeker.” (Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye, s. 137)
İnsanlar, gençler işsiz bıraktığımız için sıkıntıdan patlıyor. Onlar da telefona, tv’ye sarılıyor. Oysa, “Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir…” (Bediüzzaman, Münâzarât, s. 136)
Evet, cep telefonu çok kısa hazlar tattırır. Ve çabuk sıkılan bir insan tipi ortaya çıkıyor.
O zaman haz zamanlarını uzatacak cazip faaliyetler gerekiyor. Film çekmek… Birinci Sözün her paragrafı film olacak istidattadır. Yazı, senaryo yazacak, yönetmenlik yapacak vs.
Anne-babalara soruyoruz bazen: “Allah korusun çocuğunuz ağır, ölümcül bir hastalığa yakalansa ne yaparsınız?”
“Bütün imkânlarımızı seferber ederiz! Ne varsa satar, çocuğumuzu kurtarırız! Yoksa, ne kadar yüksek olursa olsun, borca gireriz!”
Okumamak iki dünya hayatını mahveden ağır, ölümcül bir hastalık değil mi?
Televizyon, internet, cep telefonu bağımlılık yapan bütün duyguları dumura uğratan ölümcül duygu hastalığı değil mi?
Nerede servetiniz, nerede çabanız?
Çocuklara anlatmalıyız; onlardan önce de kendimize anlatmalıyız: Cep telefonu en azından elektrik ve radyasyon dalgaları yayıyor! Ne kadar açıkça birike birike o kadar zararlı. Kısırlıktan, vücudun bağışıklık direncinin kırılmasına kadar…
Evet, önce kendimize, sonra genç- liğimize anlatmalıyız ki:
“Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.” (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, 2017 tanzim, s. 40)