İlhamlara; rûhun tekâmülü, yâni yüce, ulvî duyguların geliştirilip; nefsî-behîmi, menfi hislerin törpülenip, meşrû çizgiye kanalize edilmesi derecesinde mazhar olunabilir. İlhamın püf noktalarını maddeler halinde sıralarsak, şu hususları vurgulayabiliriz:
*Hür irâde sahibi ve imtihana tâbi olduğumuzdan; özel gayret ve çalışmayla çeşitli ilhamlara mazhar olabiliriz.
*Şartlarına uyarak tarlayı eken çiftçiye Rezzak-i Kerîm olan Allah’ın mahsûl vermesi; “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır”1 âyetinin gereği olduğu gibi; rûh bahçesini; mânâ âleminin tarlasını güzel duygu ve hasletlerle süsleyen sâfi ve duru kalblere de ilhâm etmesi; aynı kanun ve rahmetin şânındandır.
*Müsbet ilhamlar müsbet duygu ve lâtifelere mazhar olarak meleklerden; menfileri de menfi duygu ve hisler şeklinde insî ve cinnî şeytanlardan gelirler.
*İlham ile vesvese arasında ince perdeyi ayırt etme ferasetini gösterebilmeliyiz. Melekler, mânâ âleminin seçkinleri; iyi, güzel ve hayırlı şeyleri ilham eder. Habîs ve şerli ruhlar kötü ve çirkin dürtülere sebep olurlar.
*İlhamlar, “tedâi-yi efkâr” denen çağrışımlara benzetilebilir. Nasıl onlar gördüğümüz, duyduğumuz, kokladığımız, dokunduğumuz, tattığımız şeylerle harekete geçerek; aniden kalbe, zihne doğarlar. Hemen kaydedilmeleri gerekir. Aksi halde geldikleri gibi giderler. İlhamlar da, “tedi-î efkâr” gibi; rûh, duygu, lâtife dünyamızdaki hislerin çağrışımlarıdır.
İlhama mazhar olanların rûh hallerini, sergiledikleri tavırlar, vecd (trans) yakaza (uyanık halde mânâ âlemine girmek), keramet, seyr ü sülûkte karşılaşılan durumları, “rûhun gücü” bölümünde daha genişçe ve teferruatlı ele alacağız.
Dipnot: 1- Kur’ân-ı Kerîm, Necm, 39.