Sohbetin konusu “yeni icatlar”dı. Şeyhülislâm Ziyaeddin Efendi, Avrupa’dan gelen yeni buluşlara pek taraftar görünmüyordu.
“Bunlar bid’attır” diyor, dinde yerinin olmadığını söylüyordu. İkinci Meşrûtiyet’in ilân edildiği yıllardı. Dönemin büyük âlimlerinin de bulunduğu bir ortamdı.
Bediüzzaman, Şeyhülislâmın bu fikrine karşı çıktı. “Yeni buluşlar insanlığın yararınaysa neden kabul edilmesin, dinimiz ilmî gelişmeleri teşvik eder” dedi.
Diğer ilim adamları da fikirlerini beyan ettikten sonra, Bediüzzaman’la Şeyhülislâmı dinlemekle yetindiler.
Bediüzzaman devam etti: “Peki efendim, elektrik bid’at da, gaz lâmbası asıl ve esas mıdır?”
Şeyhülislâm buna cevap vermekte zorlandı. “Siz saded (konu) dışına çıktınız” dedi.
Vakit geceydi, zaman da hayli ilerlemişti. Bediüzzaman ayağa kalktı, elektriğin düğmesini çevirdi. Etraf karanlığa bürünmüştü.
Lâtifeyle: “Şimdi sadede geldik, konuya devam edebiliriz” dedi.
Diğer âlimler gülüştüler. Lambanın sönmesiyle tartışma da bitivermişti.
Ecnebiler ve 1. Avrupa, yenilikte dev adımlarla ilerliyor. İslâm âlemi evvelâ iman olmak üzere ilim, teknik-teknolojide yenilenmemiş, geri kalmış. Üstelik Avrupa’nın ilim, keşif/buluş, teknolojisine de “Gâvur icadı!” diyerek karşı geliyordu.
Bediüzzaman, toptancı değildi Avrupa’yı da ikiye ayırıyordu: “Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum.” 1
Yanıldığımız, önem vermediğimiz en büyük noktalardan birisi, günümüzde temel tehlikeler ve onlara karşı alınacak tedbirler değil mi? Bu tehlikeler; Zındıka, Dinsizlik, Anarşilik (terörizm), Ve maddiyunluk.
Ekseriyetinin en büyük yanılgılarından birisi, bu tehlikelerin farkına varmamak ve gerekli tedbirleri almak için bir çaba içine girmemek... Veya, bu büyük, sinsi, tahribatçı tehlikeleri, siyaset yoluyla bertaraf edeceklerini sanmalarıdır.
“Şöyle dindarız, böyle mütedeyyiniz, şöyle dürüstüz, böyle doğrucuyuz. Avrupa bizi kıskanıyor!” Geldiğimiz bu noktada bunların ne kadar boş olduğunu gördük!
Hak, hürriyet, adaleti savunan AB’yi istememek ve baştan ayağa yasaklarla dolu Kemalist anayasaya sahip çıkmak ne anlama geliyor?
Dipnot:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 119.