Gazneli Mahmud, bir gün, emirlerini dinleme derecelerini anlamak için vezirlerini imtihandan geçirir. Elindeki değeri biçilmez mücevheri vezirlerine gösterdi ve değerini sorar. Hepsi, “Paha biçilmez!” olduğunu söyler. Bunun üzerine hepsine teker teker:
“Bu mücevheri kır!” diye emreder.
Onlar da: “Bu paha biçilmez bir cevherdir, onu kırarsam sana kötülük etmiş olurum. Bu kötülüğü sana yapamam!” meâlinde cevaplar verir. Sultan Mahmud hepsinin sözünü beğenir ve mükafatlandırır. Sıra en sadık bendesi Ezar’a gelir. Ona da değerini sorar; çok değerli olduğu cevabını alır.
Bunun üzerine: “Onu kır!” diye emreder. Ezar hiç tereddüt etmeden mücevheri yere atıp kırar. Herkes şaşkınlıkla ona bakar ve “Ne yaptın Ezar, bu kadar kıymetli bir cevheri nasıl kırdın?” diye sitem etmesi üzerine şöyle der: “Evet bu mücevher çok değerliydi, ama padişahın emri daha da değerlidir. Onu kırmaktansa bu mücevheri kırdım.”
Bu cevabı çok beğenen Gazneli Mahmud şöyle dedi: “Sadâkat imtihanını Ezar kazandı ve en büyük hediyeyi hak etti!”
Meslek ve meşreb çoğu zaman karıştırılır veya sathî değerlendirilir. Meslek; usûl, tarz, tutulan yol demektir. Meşrep ise; tabiat, huy, mizaç tavır ve tutum... Meslek ve meşrep; konjonktürel değil, “prensibe dayalı” duruşu da ifade eder.
Zaman zaman kendimizi, “Dâvâma sadâkatim nedir?” diye test etmeliyiz.
Mürid, şeyhinde fani olur; hiç sorgulamadan ne derse yapar. Nur mesleğinde “taassup” (bir şeye körü körüne yapışma) yok; “salâbet” vardır. Yani, hakkı, gerçeği bulduktan sonra ona sıkı sıkı sarılmaktır. Ki, Üstadımız körü körüne itaat istemiyor:
“Hiçbir müfsid (bozguncu) ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz.” (Bediüzzaman, Münâzarât, s. 49)
Bir asra yakındır herkesçe mihenge vurulan doğruluk ve isabetleri yüzde yüz ispat edilen Risale-i Nur’un ölçülerine, prensiplerine bağlılığımızı da test etmeliyiz. (Kastamonu Lâhikası, s. 187)