Bediüzzaman Said Nursî, “müçtehid ve müceddidlerin” başta ilim olmak üzere bütün özelliklerini en yüksek seviyede taşıyan bir müçtehid-i mutlak olduğunu Tarihçe-i Hayatı ve Risale-i Nur ispat eder.
Evet, o bir âlimdir, ama, sıradan bir âlim değildir. Bir müceddidir, ama, sıradan bir müceddid değildir. Müçtehid ve müceddid-i mutlaktır. (Bütün şer’i meselelerde içtihat ehliyetine sahip) Yüz seneden beri, Bediüzzaman’ın şahsiyet-i maneviyesini inceleyen ehl-i ilim, onun, “üstün bir zekâ ve hafızaya”; mânevî, sosyal fen ve tıp gibi bütün ilimlere fevkalâde bir karihaya, dirayete, râsihliğe, derinliğe sahip olduğunu ifade edegeliyor.
Zaten, zamanın âlimleri ona “Bediüzzaman” (zamanın eşsiz güzelliği, harikası) ünvanını vererek bunu tescil etmişlerdir.
Çocukluğunda verilen bu ünvanı hak ettiğini hayatı boyunca yüz sene önce ortaya koyduğu “çözümler” bugünde reçete olması bunun en bariz delilidir.
Risale-i Nur, Kur’ân’dan uzaklaşan Müslümanların ona dönüşünü sağlamak için Muhâkemat ve İşaratü’l-İ’caz isimli eserleriyle tefsire yeni bir metod, yeni bir üslûp, yeni bakış açıları getirmiştir.
Risale-i Nur; her şeyi hikmetle beyan eden Kur’ân’ın i’câzı sırrıyla onun mu’cizeliğini gösteren; ispata dayanan; geleceği aydınlatan; “işârî/dirâyet” tefsirlerin en kuvvetlisi ve en kıymetlisi; fen, sosyal ve mânevî ilimler harmanlanarak yapılmış bir tefsir değil midir?
Bediüzzaman, başta tefsir, hadis, kelâm, tasavvuf olmak üzere İslâm ilimleri, manevî ilimler literatüründe geçen temel kelime ve mefhumları kullanır, inceler, tahlil ve hakikatlerini izah ile ispat etmemiş midir? Tefsir, hadis, kelâm, tasavvuf, hikmet (felsefe) ruhiyat (psikoloji), içtimaî, siyasî ilimleri literatüründe geçen ne kadar anahtar kelime ve mefhum varsa hepsini kullanarak yeni bakış açıları, yeni açılımlar getirmemiş midir? Hz. Adem’den (as) kıyamete kadar bütün insanlığın Allah’a sığındağı dehşetli bir imansızlık, dinsizlik, ahlâksızlık ve ifsat cereyanı olan deccalizmin hüküm sürdüğü devrin müceddididir.
O, 100 sene önce, İslâm âlemi dahil bütün insanlığın günümüz meselelerini anlamış, tesbit etmiş ve çözüm yollarını göstermiştir. Başta ferd, aile, toplum, İslâm âlemi ve insanlığın bütün hastalıklarını teşhis ile tedavi yollarını gösteren, reçetelerini yazan, problemlerini çözen, meselelerini halleden ve halen, “her suale cevap veren!” Bediüzzaman, müceddid ve müçtehid olmalıdır.