İlmî, edebî, ahlâkî, hukukî, sosyal hakikatleri ne kadar açık yazılmış olurlarsa olsunlar; yine bunları herkes anlayamaz. Dolayısıyla şerh/yorum, tefsir ve izaha ihtiyaç vardır. Kur’ân’da yer alan edebî sanatlardan önemlileri şöyle sıralanır:
“Hüsn-ü ta’lil” (edebiyatta bir olayı görünür sebebinden daha güzel ve daha önemli bir sebeple açıklama sanatı); “mecâz” (bir sözün gerçek anlamından farklı kullanılması); “teşbih” (zayıf bir şeyi kuvvetli bir şeye benzetmek); “temsil” (teşbihin bir yönden değil, çok yönlü yapılması); “kinâye” (bir fikri, bir düşünceyi kapalı söylemek); istiâre (kısaltılmış teşbih); “ta’riz” (sözü doğrudan değil, dolaylı olarak dokundurmak); “tehekküm” (görünüşte ciddi, gerçekte alayden ibaret eğlenmek); “tevriye” (bir kelimeyi, iki-üç mânâda kullanmak); “iştikak” (aynı kökten gelmiş kelimeleri aynı cümlede kullanmak); “seci” (nesir içindeki kafiye), tenâsüb (aralarında mânâ bakımından münâsebet bulunan iki veya daha fazla kelimeyi kullanmak); “leff-ü neşir” (iki veya daha fazla kelimeyi sıralayıp, sonra da onlarla ilgili şeyler söylemek); “tecahül-ü ârif” (bilen kimsenin bilmez gibi davranması); “iktibas” (âyetten, hadîsten veya başka bir yerden alınan bir parça ile sözü süsleyip, mânâyı te’yid etmek); “irsal-i mesel.” (bir fikri anlatırken, bir vecîze veya atasözüyle o fikri doğrulamak); “teşhis ve intak” (insandışı varlıklara şahsiyet verip insan gibi duygulandırmak ve konuşturmak); “telmih” (söz arasında meşhur bir olaya, bir söz, bir kıssa, bir mânâya işâret etmek); telvih (söz arasında mânâlı söz söyleme); “tekrir” (sözü kuvvetlendirmek, ifâdeye güç ve şiddet vermek için yapılan tekrar); “istifham” (soru sormak), “iltifat” (hitabın yönünü değiştirmek, sözü gaybtan muhataba, muhataptan gaybe döndürmek) gibi edebî sanat türlerinin hepsine muhtevidir.
Önce tefsir değil, meâl okursanız edebi sanatlardan çıkan binlerce manayı nasıl anlayacaksınız. Mesela, Fuzuli, Süleyman Çelebi Mehmet Akif gibi şairlerin şiirlerinin mealleriyle yetinirseniz şiirlerine yükledikleri derin manaları anlayabilir misiniz? Süleyman Çelebi, Vesiletü’n Necat (Kurtuluş vesilesi), Hz. Muhammed’in övüldüğü ve hayatının anlatıldığı yaklaşık 800 beyitten oluşan bir mesnevidir. Arapça bir kelime olan “mevlid”, “vilâdet” sözcüğünden türetilmi olup çoğulu “mevâlid”dir. Bu sözcük, Arap dilinde umumî anlamda “herhangi birinin doğduğu zaman”, bir mekân ismi olarak “herhangi birinin doğduğu yer” ve ayrıca “doğma, doğum” gibi anlamlar ifade etmekle birlikte hususî olarak Hz. Muhammed’in (asm) “doğduğu zaman”, “doğduğu yer” ve “doğumunu anlatan manzum eser” gibi anlamları da ihtiva eder. Ve bu kelime ile bağlantılı daha binlerce mana var. Bu manaları meal ile nasıl ifade edeceksiniz?
Risâle-i Nur, Kur’ân’ın beyanlarının bir mu’cize eseri olduğunu, edebiyatın en ince noktalarını bünyesinde taşıdığını izâh ve ispat eder. Keza hadîsin de sanat ve belâğat cephelerini de…