Muhterem münevverler,
Diplomalarınızın (milletin üzerinizdeki hakkın) hakkını vermeyi ne zaman düşüneceksiniz?
Ülkemizin düşmüş olduğu aklî, kalbî, içtimaî, siyasî, iktisadî, ahlâkî ve daha daha sıkıntılardan -vakit geçirmeden- nasıl kurtuluruzun reçetesini (okuduklarınızın, tecrübelerinizin ışığında) dile getirmek için akıl ve kalp kollarınızı ne zaman sıvayacaksınız?
Haydi Bismillah...
Deneme, roman, hikâye, şiir, keşif, panel, açık oturum, sempozyum ve daha başka makûl, meşrû yollar ile (ne yapabilecekseniz; bir ân önce) işe koyulmanız icap ediyor.
Vakit geçiyor.
Namık Kemal gibi bir hürriyet çığlığınız olacak.
Tevfik Fikret gibi:
"Zulmün topu var, güllesi var, kal'ası varsa;
Hakkın da dönmez yüzü, bükülmez kolu vardır." demeyecek misiniz?
"Bizim aydınımız cahildir, korkaktır, pısırıktır." diyen Cemil Meriç'in Bu Ülke'sine bir zahmet uğrayın, derim.
Toplumları kutuplara ayırarak kendini sağlama almaya çalışan kim varsalara bi’ şeyler demeyecek misiniz?
İsimler, orda burda olmalar neyi değiştirir!
Hiiiç!
Söyleyecek sözünüz yok mu?
Adını söylemeye utanan çocuklara “dilini mi yuttun” derler. Adınızı sanınızı unuttunuz mu?
Bir cinnete yürüyüş gibi fotoğrafları okumuyor musunuz?
Bir ürküntü, korkuntu, çekinti, yalnızlık, hissizlik, gariplik, tuhaflık, paslılık, şaşılık yani bir içtimaî hastalık yok mu?
Bunlar mübalağa ise onu da söyleyin ama böylesi zamanlara düşeceğimiz hayale gelir miydi?
Şimdi bir hakikatle karşı karşıyayız: Okumadan âlim, çalışmadan zengin, kazanmadan muzaffer…
Sanallığın tecessüm etmiş hâli.
Üzerinde titrediğimiz mefhumlar hâk ile yeksan… Yazmaya gerek var mı buraya!
Meselâ…
Adalet terazisi doğru tartıyor mu? Hukuk kitabı ne âlemde; tozlanıp kaldı mı raflarda? Hürriyet meltemi esiyor mu sizin oralarda?
Ekmek ve su kadar ve hava ve toprak kadar ihtiyacımız var bunlara da… Namuslu ekmek de bulmak kolay değil.
Önce ekmekler mi bozuldu? Sular mı bulandı? Hava mı kirlendi? Toprak mı zehirlendi?
Baş düşmanımız fukaralık ve cehalet ve sadece kendini düşünmek bitti mi ki suskun ve puskunsunuz?
Aziz ve mütefekkir münevverler,
Üzerinizde milyonların mesuliyeti var.
Ya vazife başına geçin ya da o makamları -ehli gelir belki deyu- terk edin, lütfen!
Yaşamak… söyleyecek bir sözü, yapacak bir işi olmaktır.