Rabbimize binler hamd ü sena olsun ki, son orucunu dün tutarak Ramazan ayını ikmal ettik, bayramına eriştik. Yani, bugün, beş farzdan biri olan Ramazan orucunu tutanların bayramı!
Bayram kelimesinin Arapça karşılığı, “id”dir. Yani, sevinçle, neş’eyle bir araya gelme günü.
Bu yönüyle, bayramlar, mü’minlerin düğünü…
Müslümanların, hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başladığı bayramlardan biridir, Ramazan Bayramı.
Hicretten sonra, Medine sakinlerinin İran kültürüne dayanan Nevruz ve Mihrican bayramlarını gören Peygamber Efendimiz (asm), “Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, Ramazan ve Kurban bayramlarıyla değiştirmiştir” 1 buyurmuşlardır.
Bir aylık Ramazan orucunu tuttuktan sonra, Şevval ayının ilk üç gününde kutlanan bayrama, Ramazan Bayramı dendiği gibi; her Müslüman kişinin bayramdan önce, fakirlere vermekle mükellef olduğu fıtır sadâkasına istinaden “Fıtır Bayramı”, yani “Orucu Açma Bayramı” adıyla da anılmıştır.
Ülkemizde gelenek hâline gelen şeker, lokum ve tatlı ikramına atfen bazı kimselerce maksadını aşan bir benzetmeyle, “Şeker Bayramı” da denildiği oluyor.
Bayramlarda, meşrû ölçüler çerçevesinde eğlenmek caiz görülmüştür.
Bir bayram günü Hz. Aişe (ra) ile birlikte bulunan Hz. Peygamberimiz (asm), yanında Buas Harbin’e ait ezgiler söyleyen iki kız çocuğuna müdahale etmek isteyen Hz. Ebû Bekir’e, “Her milletin bayramı vardır, bu da bizim bayramımız” 2 dediği nakledilmektedir.
Ne var ki, bu bayram, her yönüyle başka bayram!
29 Nisan - 17 Mayıs 2021 tarihleri arasındaki kısıtlamayla hareketten, ziyaretten; birbirimize sarılmaktan memnuyuz. Böyle olunca giden gelemiyor, gelen gidemiyor…
Eh, ne yapalım? Takdir-i Hudâ böyleymiş.
Her şeye rağmen ve her hâlde bayramlar, bayram; seyranlar, seyran olmalı. Ulvî değerlerle, nefsin hoşuna giden hazlar birbirine karıştırılmamalı.
Sıla-i rahme; bağına bahçesine, köyüne gidene kimsenin diyeceği bir şey yok. Fırsatı ganimet bilip, tatile gidenlere ise söylenecek söz, çok!
Şu günlerde, pek çoğumuz evlerdeyiz maaile; bayramımız, biz bize.
Bazı şeylerden mahrum olsak da, mahzun olmak, aklıselim insanlara yakışmaz.
Bu itibarla güne, yani bayrama başlarken, önce, evlâd ü ıyalimizi; ardından da yakınlarımızı, -görüşemeyeceğimize göre- haberleşme vasıtalarıyla tebrik etmek, hepimize bir vecibe olduğu gibi, İslâm’ın ruhuna uygun ve hoşa giden bir davranış olacaktır.
Malûmdur ki bu günler, gecesiyle-gündüzüyle, Cenab-ı Hakk'ın mü’min kullarına ihsan ettiği sevabı ve ecri yüksek zaman dilimleridir.
Kısıtlama, dışarıda; içeride, yasak yok.
Biz de, bu hayırlı fırsatı değerlendirip zamanımızın bir kısmını Kur’ân, Cevşen okumalarıyla; evrâd-ezkâr ve yapacağımız yetimâne duâlarımızla manevî kazanç kapısını aralarız inşaallah.
Dostlarım!
Ramazan Bayramınızı tebrik ederim.
Dileğim: Bayramınız, bayram olsun; hânenize, sevinç dolsun.
Dipnotlar:
1- Müsned, 3: 103; Ebu Davud, Şahid, 245.
2- Buharî, İdeyn, 3; Müslim, Salâtü’l-ideyn, 16.