Doğru yolu göstermeyi; aklı ve kalbi ikna etmeyi; tesirli eser, söz veya vasıtalarla gafletten uyandırıp hidayet yolunu göstermeyi amaçlayan duygu ve düşünceler, mesajdır.
Mesajın birçok etkin yolu var.
Direkt ve endirekt olmak üzere iki başlıkla ifade edilebilir, mesaj yöntemleri.
Direkt olan, yani yakından verilebilecek mesaj; bire bir, adam adama, karşı karşıya söyleyerek, anlatarak ve okuyarak verilen mesajlar. Kitap başta olmak üzere; mecmua, bülten, mektup ve tebrik bu cümleden mesaj araçlarıdır.
İkinci yol olan endirekt mesaj ise, sanat unsurlarını kullanarak verilen mesaj tarzı.
Karikatür, resim, tablo, afiş, pano ve bilboard gibi sabit; sözel ve musiki içerikli ses kasetleri, CD, MP3 sıkıştırılmış sesler; televizyon, radyo programları, internet üzerinden yapılan sözlü-görüntülü çalışmalar; kısa metrajlı-uzun metrajlı tanıtım ve sinema filmleri sanat eksenli mesaj araçlarıdır.
Kâğıda basılı şiir ve sesli şiir dinletileri; skeç ve tiyatro da, mesaj verici vasıtalardandır.
Gönül tellerini titreten lahutî bir musiki parçasında da mesaj saklıdır, inceden inceye…
Bu unsurları, dünya -müspet menfi- her şekliyle kullanıyor. Bunlardan yararlanmak, bunları bir mesaj aracı olarak kullanmak Müslüman’a memnu mu?
Hayır.
Mecrasını değiştirir, hayra hizmet ettirilirseniz, neden memnu olsun.
Önce bunun lüzumuna inanmak lâzım.
Daha dün, ürettiğimiz ve Risale-i Nur’ları film tekniği ile anlatan videobantlar, iftihar vesilemiz olduğu gibi; bunlar, açık-kapalı birçok alanda gösterime sunuldu ve verilmek istenen mesaj, yerini buldu.
Demek ki, yelpazeyi genişletmek gerekiyor.
Usta ağabeylerinin yöneticiliği ve teknik desteği; kabiliyetli gençlerimizin de oyunculuğu ile vücuda gelen kısa metrajlı film çalışmalarını ümit verici buluyorum. Çünkü bugünün kısa metrajlı filmleri, yarının uzun metrajlısına hamile!
Buna en yeni örnek, Osman Gökmen’in “Otlu Peynir” filmi.
Etkinliği açısından, yerli-yabancı, şu çalışmaları hatırlayalım:
1976’da, Mustafa Akkad yönetiminde çekilen ve İslâm Dininin doğuşunu konu alan Çağrı; 1981 yılanda, yine Mustafa Akkad’ın yönettiği 1929’daki, İtalyan diktatör Benito Mussolini’nin işgal harekâtına karşı haklı ve hakikatli bir direnişi konu alan ve Kaddafi tarafından finanse edilen Çöl Aslanı Ömer Muhtar; reji ve senaryo Mesut Uçakan’a ait, 1990 çıkışlı ve başörtüsü’nü konu alan, Yalnız Değilsiniz sinema filmleri, bunca zamana rağmen hâlâ hafızalarda canlılığını koruyor.
Bu ve buna benzer sanat eksenli çalışmalar, göze hitap etmesinden çok konusuyla, yani verdiği mesajla hatırlanıyor; tanınıyor, anılıyor.
Bu cümleden olarak; etkili mesaj araçlarını bir strateji olarak görmek, ele almak ve var olan vasıtaların, özellikle, sanat unsurlarının kullanılmasına zemin hazırlamak gerekir.
Bunlar, hayal değil; çünkü geçmişi var.
Türkiye’de, dinî muhtevalı videobantları; Sözel (Risale-i Nur metinli) ve dinî-tarihî değerleri anlatan radyo tiyatrosu tarzındaki ses kasetlerini biz ürettik. İnsanlar, bizde gördü bu şeylerin ilkini.
Maksat?
Maksat, mesaj.
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Yapılacak şey:
SANATA DİN GİYDİRMEK.