Hindistan ve Pakistan arasındaki gerginlikler yakın geçmişte birçok kez yaşanmıştı. Son gerilim ise, nükleer silâhlı rakipler arasına son 20 yılın en şiddetli olaylarının karşılıklı saldırılarıyla sonuçlandı. Keşmir’de Pakistanlı ve Hintli askerlerin uzun süreli çatışma sesleri duyuluyor.
Aslında Hindistan ve Pakistan’ın 1947, 1948, 1965 ve 1999 yıllarında olmak üzere dört defa savaştığı görülmektedir. Bu savaşların Keşmir ile ilgili bölgesel anlaşmazlık üzerinde yoğunlaştığı biliniyor. Hatta bu çatışmaların 1971’de Bangladeş’teki ayrılıkçı mücadeleyi tetiklediği de gözlemlendi.
Keşmir’in Hindistan kontrolü altındaki bölgede 14 Şubat 2025’te Polislere yönelik saldırılarda 44 kişinin ölmesiyle taraflar birbirini suçlamış ve Mart 2025’te Pahalgam şehrinde aralarında Hintlilerin de bulunduğu 26 kişinin öldürülmesi sonrasında, bugün neredeyse savaş durumuna gelindi. Savaş durumuna gelinmesinde “Yeni Delhi’nin, İslamabad’ı, Keşmir’in Hindistan’ın kontrolündeki bölgede turistlere karşı yapılan saldırıları desteklemekle suçlamasından 2 hafta sonra ‘odaklı, ölçülü ve gerilimi arttırmayan’ saldırılarla Pakistan’daki 9 terör kampını yok ettiğinin” iddiası etkili oldu. Pakistan ise, bunu reddediyor.
Yine Hindistan’ın 07 Mayıs 2025 Çarşamba günü gerçekleşen saldırılarında 45 ve Pakistan’ın Hindistan sınırı boyunca düzenlediği saldırılarda da 31 kişinin öldüğü haberlerde kaydediliyor. Ölenler arasında sivillerin de bulunması, savaş düzeyinin yüksek boyutta olduğunu gösteriyor. Bir de İslâmabad’ın 5 Hint savaş uçağını ve 1 dronunu düşürdüğü beyanına karşılık, Yeni Delhi şimdilik sessizliğini koruyor.
Ayrıca Pakistan Askerî Sözcüsü Ahmet Şerif Chaudhry “Keşmir’de kontrol hattı ve fiilî sınır boyunca zamanında, yerinde ve meşru müdafa amacıyla cevap verme yetkisine sahip olduklarını” bildirirken, saldırılara karşılık vermeyi belirttiği temele dayandırıyor. Hindistan ise, saldırılara “orantılı güçle karşılık verdikleri”ni ileri sürüyor.
Tarafların savaş sebebi olan Keşmir meselesi, 1947’de bölgeden çekilen İngiltere’nin bıraktığı kötü bir miras. Dönemin İngiliz yetkililerinin toprakları ve etnik yapıları bölmek üzere çizdikleri haritalar neticesinde, mevcut husumet düzeyini arttırarak bugünlere kadar geldi. Keşmir’de hem Pakistan, hem de Hindistan hak iddia ediyor.
Bununla birlikte Yeni Delhi, BM tarafından terör örgütü tanınan Pakistan merkezli Lasker e’Taiba (LeT) grubunu da suçluyor. Ancak Hindistan, Pakistan’ın daha şiddetli bir saldırı düzenleyeceğini bekliyor. Bu beklentiden dolayı, Hindistan’ın saldırılarda “orantılı güç kullanmadığına” yorumlanıyor.
ABD Başkanı Donald Trump Pakistan ve Hindistan için “onların durduğunu görmek istiyorum” derken, İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi’nin taraflar arasında arabuluculuk girişimleri başladı bile.
Yeni Delhi merkezli Stratejik ve Savunma Araştırmaları Konseyi Direktörü Happymon Jacob şu an için “Hindistan’ın sınırlı hedeflerine ulaşıldı. Pakistan’ın da misilleme için sınırlı bir hedefi olacağına” ihtimal veriyor. Ancak her iki nükleer güce sahip ülkenin arasındaki en küçük çatışmalara bile dikkat edilmesi gerekiyor.
Keşmir hakkında 1947’den bu yana plebisit, bölünme, bağımsızlık, konfederasyon ve otonomi, vb. çözüm arayışlarında bulunuldu. Bölge için egemenlik birliği, İrlanda Modeli, Chenab Planı, Andorra Modeli, Müşerref Planı, Eklektik Model, Çözüm İçin Kendi Kendini Yönetme gibi barış teklifleri gündeme getirildi. Ancak geçen sürede bu öneri, model ve planların hiçbiri başarıya ulaşamadı.
Keşmir’in Pakistan bölgesinin genelinde Sünnî, Caferî Şii ve İsmaili Şii olmak üzere 5 milyon kadar Müslüman nüfus yaşıyor. Tüm Keşmir’de ise 12 milyon kişi bölgeyi yurt edinmiş. Uluslararası aktörler kendi aralarında mücadele ederken, 12 milyon insanın hayat hakkı ve onuru hiçe sayılıyor. Buna ek olarak siyasî, ideolojik, ekonomik, sosyal, etnik, dinî, mezhebî ve dış kaynaklı istikrarsızlıklar Keşmir’de, farklı yapıdaki terör örgütlerinin konuşlanmasına yol açıyor. Terör olayları da ülkelerin dış politika ve güvenlik hassasiyetlerini hiçe sayabiliyor.
Artık Keşmir meselesi sadece Pakistan-Hindistan arasındaki problem değildir. Konu terör örgütlerinin de gündemindedir. Bölgede benzer bir sorunun tekrar yaşanmaması için her iki ülkenin de kendi topraklarındaki terör örgütleriyle daha fazla mücadele etmesi zorunluluktur.