Kâğıt üstünde olduğu kadar; hayat üstünde de her şey bu kadar yolunda olsaydı; dünya saçını başını bu kadar yolmazdı!
Yola çıkmanın bin bir yolu vardır; karar verince yol “tek”e düşer!
***
Her şey yolundaysa... bu yolda bir yolsuzluk var mı gibi sorular gelir gider!
***
Hakikat[i yola getiremezsiniz; o zaten] yolundadır!
***
Yolsuzlara yol tarifi kâr etmez; onlar; “kâr”dadır zaten!
***
Yolsuzdan yol soruyorsan; ya yolsuzu tanımıyorsun ya da sen de o yoldan gitmek istiyorsun!
***
Yunus: “Yol o ki Hakka vara.” diyor. Ötekileri “yol”dan saymıyor.
[Herkes sağına soluna; kendi yoluna baksın hele!]
***
Yoluyla giden yorulmaz, der atalar; biz niye bu kadar yorgunuz?!...
Yolu yordamı mı kaybettik?!...
***
Yola çık; yol açık! [Gideceğin yeri bil; yeter ki!]
***
Bir kalbe girememişsen; o kalbin bütün yolları kapalı olduğundan değil; sendeki -ki sen bilirsin- kapalı yerlere de bir dokun!
***
Üslûp diye bir şey var; tarz, biçim, şekil, yol, terazi, metre, vesaire... Kiminin/ ki kaba saba; kimi her şeyi katmaya çalışır hesaba. İncecik bir köprü olanı nasıl edilir, nasıl kurulur! Dostu küstürmeden; düşmanı köpürtmeden... Hakikati incitmeden “bir yol” bul kendine!
***
Bana sorarsan “üslûp” kursları açılmalı; hattâ, belki, dahası... -üslûbu çoktan bozulmuş- okullar kapatılmalı! [Ne dediğimin farkındayım; farkındayım; dilimin dilini öğrenemediğimi kurslarda öğretmenlik yaparken farkına vardım... ki eyvah!”] Biz herkes okusun diye değil; diplomalı olsun hevesine düştük/ düşürüldük; “diplomalı cahiller” oldu meyvelerimiz. Üslûp yok, usül yok, yol yok!
***
Bir yol, yol yordam öğrenmeliyiz. Hani kim demişşse güzel demiş: “İşini bilmeyen; işini çoğaltır!” Yol... bilmediğimizden; uzayıp duruyor. [Ha, uzadıkça uzasın; tefekkür içinse, tozlanmış yollarımızın tozunu almaksa, yüzünü, yolunu unuttuğumuz dostlarımızı ziyaretse!]
***
Aynı yol, aynı şartlar...
Kimine uzak; kimine yakın!
***
Yollarda kaybettiğimiz bir şey var: Estetik!
***
Hayat bir yolsa... duru durağı yoktur! Yakını ırağı yoktur! Şu ân neysen, nerdeysen yolcusundur, yoldasındır! Yolcu yollarda nasıl davranırsa osundur, öylesindir! Oyalanamazsın! Yük üstüne yük yüklenemezsin!
***
Her şey yolunda mı?!...
Nasıl olur?!...
Burası dünya değil mi?!...
***
Yola koyulduk. Muhabbet koyu...
Yol bitecek diye ödüm kopuyor!
Unutmuşum yolu; bitmiş yol!
Arkadaş yolu kısaltır, ya!
***
Ve yollar...
Yollarda kanatlanışı insanın...
Göklerle, bulutlarla bu kadar yakınlığı...
Dağlarla boy arkadaşlığı...
Yollar...
İçim-de uzadıkça uzar...
Yollar...
Beni bana bağlar...
Çarçabuk giderim; en uzak yanlarıma.
***
Yolsuz adamları gördüm;
İşleri gayet yolundaydı!
***
Yol kenarlarında kır çiçekleri;
Selâmlayıp duruyorlar gelip geçeni.
Çoğumuzun işi acele;
Pır diye geçip gidiyoruz.
[Kim bakacak bu tebessümlere?!...]
Dururum ben arada bir;
Derdiniz nedir, diye sorarım!
Hiçbir dertleri yok;
Okşanıp sevilmekten başka:
Ya Müzeyyin!
Ya Mülevvin! Ya Münakkaş!