Kur’ân kıssalarındaki gibi hayatından dersler alınacak çok güzel insanlar gelip geçti bu hayattan. Her biri günümüze ışık oldu. Ta ki nasibi olanın o ışığı görmesi gereken gün gelene dek.
Biz insanlar dünyevî şeylere kendimizi ölümü, ahireti unuturcasına kaptırıyoruz. Nefsimizin eline verdik dizginleri, nereye giderse oraya sürükleniyoruz. Kimimiz ticarete öyle dalıyoruz ki fakiri gözetmediğimiz gibi aslî görevlerimizi unutuyoruz. İşte ticaretle uğraşıp üzüntü içinde uyuyan ve bir rüya ile hayatı değişen bir mübarek zat ile yolculuğumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu zat Hasen Hüsameddin Uşşâki Hazretleridir. 880 (m. 1475) senesinde Buhara’da doğan, fakat yolu Uşak’a düşüp uzun süre burada yaşayıp Uşâkî adını alan bir evliya.
Hasen Uşşâkî Hazretleri Uşâkî Tarikatının da kurucusudur. Babası tüccardı. Babasının vefatı ile ticarete başladı. Hasen Uşşâkî Hazretleri üzüntülü uyuduğu bir gece bir rüya gördü. Rüyasında kendisine; “boş yere ticaretin zahmetini çekmek, hakikat ehli için zarar ve ziyândır. Arzun ahiret ticareti, yani Allahü Teâlâ’ya kavuşmak olsun. Gayen sonsuz sermayeyi elde etmek ise, dünya mallarından yüz çevirip, Uşak’ta oturan Seyyid Ahmed-i Semerkandi Hazretleri’ne varıp teslim ol. Uzlet köşesine çekilip Rabbin ile ol” denildi. Bu işaret ve emirle kendinde bir başkalık ve Semerkandi Hazretleri’ne muhabbet oldu. Babasından miras kalan mallarını, kurulu ticaret düzenini kardeşine bağışlayıp yollara düştü. Aylar süren yolculuktan sonra Erzincan’a vardı. O sırada Seyyid Ahmed-i Semerkandi’de orada bulunuyordu. Orada talebesi oldu. Hocasına bağlılığı ve samimiyetiyle kısa sürede icazet aldı. Hocası Uşşâkî Hazretleri’ni talebe yetiştirmesi için Uşak’a memur etti. Uzun süre Uşak’ta talebeler yetiştirdi. Seyyid Ahmed-i Semerkandi Hazretleri’nin vefatı üzerine yerine geçti ve talebe yetiştirmeye devam etti. Kısa sürede ismi yayıldı. O sırada devrin padişahı Sultan İkinci Selim Han idi. Oğlu Şehzade Murad sultan olup olmayacağını merak ediyordu. Hasen Uşâkî Hazretlerine mektup yazıp hizmetlisiyle gönderdi. Haberci Uşşâkî Hazretlerine ulaştı. Daha mektubu vermeden Hasen Uşşâkî Hazretleri ona; “Git! Şehzâdeye söyle! Hemen İstanbul’a hareket etsin. Filan gün saltanat tahtına oturacaktır” dedi. Haberci hemen Manisa’ya dönerek müjdeyi Şehzâdeye iletti. Şehzâde Murad vakit kaybetmeden hazırlanıp İstanbul’a hareket etti. Balıkesir’e geldiğinde kendisine gelen elçilerle karşılaştı. Babasının vefat ettiği ve taht için beklendiği haberini getirmişlerdi. İstanbul’a giderek Hüsameddin Uşşâkî Hazretlerinin haber verdiği zamanda Sultan Üçüncü Murad namıyla tahta geçti.
Bu hadiseden sonra Sultan Murad, Hasen Uşşâkî Hazretlerine daha bir sevgi ve hürmet duydu. Kendisini İstanbul’a dâvet etti. Aksaray civarında kalması için yer ayarlandı. Uşşâkî Hazretleri gelip kısa bir süre kaldı, fakat padişaha yakınlığından istifade etmek isteyenlerin verdiği sıkıntıdan dolayı Uşak’a dönme hazırlığına başladı. Sultan Murad gitmemesi için ricada bulundu. Rica kabul edildi ve Uşşâkî Hazretleri kaldı. Kasımpaşa’da adına bir dergâh inşâ edildi. Hasen Uşşâkî burada uzun zaman talebe yetiştirdi. Uşâkîlik tarikatını kurdu. 1003 (m. 1594) yılında hac farizasından gelirken Konya’da rahatsızlanıp vefat etti. Vasiyeti üzerine İstanbul’a getirilip defnedildi.
Bazı eserleri şunlardır: 1. Evrâd-ı kebir. 2. Hizb-üt tesbih. 3. Ahzâb-ı Usbûiye. 4. Şerhu virdi Settâr.
Himmeti, feyzi üzerimizde olsun. Rahmetullahi aleyh.