"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Günümüz dâvâ şuurunda yozlaşma ve Bediüzzaman metodu

Ayşe NUR
13 Mart 2016, Pazar 12:51
Yozlaşmanın lügat manası; bozulmak, gerçek manasından uzaklaşmak olarak karşımıza çıkar.

‘Öz’ünden ayrılma, niteliklerini-özelliklerini kaybetme olarak da tanımlanır.

Bediüzzaman, Hubab Risalesinde; “Her zamanın insanlarınca kıymetli addedilerek, efkârı celbeden cazibedar bir meta merguptur (beğenilip-istenilir). Bu zamanda en rağbetli, en iftiharlı siyasetle iştigal ve dünya hayatını temin etmektir’’ der, Asr-ı Saadet ile şu ahirzamanın en şiddetli günlerini kıyas ederken. 

O, bu zamanın yozlaşmasına dikkatleri çekerken, neden artık içtihad kapısının da kapalı olduğunu en mukni delillerle ortaya koyar?

Selef-i salihin asrında ve o zaman çarşısında en rağbet edilen meta, âlemlerin Rabbi’nin emir ve yasakları nedir?, kul olmak, rızasına kavuşmak için İlâhî kelâmındaki manaları, işaretleri ortaya çıkarmak ve ebedî saadeti kazandırmak ve vasıtaları elde etmek idi...

Peki ya şimdi?

“Bu zamanın efkârı, bizzat saadet-i dünyeviyeye müteveccihtir.”

Fikirler, nazarlar hayattan “keyf” almak üzerine.

Muhafazakâr kesimin dilinden düşürmediği ‘’dâvâ’’ bile, “’dünyalık” getirilerin kamuflajı olmuş adeta.

Güç, makam, hesapsızlık, iktidar desteği “dâvâ”nın sırtına basılarak uzanılan “dünyalık”lar olmuşsa, durup bir düşünmek, nefeslenmek gerekmez mi?

Bediüzzaman Said Nursî’nin -ki, Allah ebeden ve daimen kendisinden razı olsun- 80 yıllık ömründe yapmış olduğu Kur’ân ve iman hizmetinin hangi döneminde mezkûr ‘nimet’(!)ler var?

Binlerce insanı inanç ve iman noktasında ‘’ateş’’ten kurtaracak, şüphe ve istifhamları -izn-i İlâhî ile- kökünden sökecek eserleri kaleme alırken; hangi güç, hangi makam, hangi iktidar desteği, hangi maddiyat ‘’dâvâ’’ya hizmet etti!

‘’İhlâs’’ın bir ticaret ve finans markası olduğu değil; ibadetin, hizmetin, “dâvâ”nın ruhu olduğu zamanlardı o zamanlar.

Dünyalık namına kimseye ‘’eyvallah’’ının olmadığı, bir avuç halis talebesiyle gençliğin imanının selâmette görecekse ‘’ateşler’’ içinde yanmaya razı Bediüzzaman’ın; İslâmın ve Kur’ân’ın özünü, mahiyetini, lübbünü izhar ve ilân ettiği ‘’zor’’ zamanlardı.

Bugün siyasetle iştigal (menfi-yalan ve riya üzerine dönen siyaset) ve dünyalık temini, İslâmî ve Müslümanlığı özünden uzaklaştırıp, yozlaşmasına sebep oluyorsa, 

İslâm’ın ve Kur’ân’ın lübbünü (özünü, esasını) bırakıp, kışrına (şekline, görüntüsüne, simgesel ve slogan  olarak) sahiplenilmişse,

Siyaset-parti hizmetleri din gibi algılanıp, ’’dâvâ’’konusu yapılıyorsa,

Kâbe-i Muazzama, hüzünlü Mekke; siyasî kişiliklerin nümayişine sahne oluyor, dahası alkış ve ıslıklarla savunuluyorsa,

Geçmişte yazılarında kullandığı ağır hakaret ve küfürlerle nam bulmuş, ölen bir gazetecinin ardından ‘’Allah razı olsun -ettiği küfürleri hasenata tebdil etsin’’ minvalinde açıklamalarla küfür-hasenat bir arada anılıyorsa,

Başörtüsü ve okullarda Kur’ân siyer dersleri serbestleşmişken; tesettürün mahiyeti olan ‘’setr’’ yozlaşmadan nasibini alıyor, yeni neslin serbestleşen derslere atfen, Kur’ân ahlâkından ve nebevî sünnetten haberleri yoksa,

‘’Dâvâ’’ adına bir tutarsızlık, bir yozlaşma var demektir...

Söylemler kardeşlik üzerine, zulme mani olmak, mal ve can emniyeti...

Gerçekler; toz-duman arasında topluluklarda kamplaşma, korku, şüphe, endişe hali...

Hayaller Osmanlının yükselişi, gerçekler adeta fetret devri. 

Bir tarafta Hucurat Sûresi’nin ‘’Mü’minler ancak kardeştir’’, ‘’Zannın çoğundan sakının’’ âyet-i kerimelerdeki İlâhî ihtarını sosyal medyada satır satır paylaşımlar...

Öte yandan hevasının, ideolojisinin almadığını vatan haini ilân eden; tutarsızlığın, yozlaşmanın karakalem resmini yapmalar...

Kimse mükemmel değildir, amenna!

Lâkin biraz murakabe, biraz nefsi hesaba çekme, belki biraz ölmeden, ölme...

Netice odaklı değil, vazife odaklı hizmet etme...

‘’Kim tevfik (muvaffak olmak) isterse, adetullah ve hilkat ve fıtrat ile aşinalık etmek ve dostluk etmek gerektir. Yoksa fıtrat, tevfiksizlikle cevâb-ı red verecektir.’’ (Nursî, Muhakemat)

Şu halde başarı için usûl ve metod; kâinatta cari yaratılış kanunlarına, fizik kurallarına, sosyolojik temellere uygun olmak durumundadır. 

Konumuza bahis dâvâ şuuru ve muvaffakiyet için, İlâhî-nebevî bir yöntem, sıralama ve usûlle Bediüzzaman’ın hizmet metoduna dikkat çekelim; iman-hayat-şeriat.

Kur’ân ahkâmının ve nebevî sünnetin hayata geçmesinden önce, kulun mezkûr hakikatlere tam iman edip, yaşaması lâzım.

Kul hakkına riayet, emanete sadâkat, adalet-i mahzaya icabet, yalan-sui zan-iftiranın haramiyeti noktasında tam iman etmeyen, sarsılmaz bir inanç mesabesinde olmayan kul, bunları hayatına geçiremez.

Mezkûr kuralların toplumda ihdas edilmesi, yerleşmesinde gerekli hassasiyeti, gerektiğinde muhalefeti irad edemez. Nerede kaldı şeriat, nerede kaldı İlâhî nizam! 

Üstad, dâvâ ve hizmet şuurunu iman-hayat-şeriat esaslarına göre nizam etmiş ve en birinci vazifenin ‘’iman hizmeti’’ olduğunu hayatıyla göstermişti.

İstişare-meşveret Kur’ân’daki asıl manasıyla işin ‘’ehli’’ne verilmesi ve her birinin çekinmeden fikrini beyan edip, gerekirse muhalefet edebilmesidir.

Yozlaşmadan kaçamayan istişare ‘’miş’’ gibi yapılan, “’birilerinin’’ kararlarını tasdik ile uygulayan, fotokopi toplulukların ‘’dostlar alış verişte görsün’’ aksiyonu haline geldi.

Bizi toplum olarak çevreleyen bu yozlaşmanın ve idealler ile gerçekte yaşananlar arasındaki tutarsızlıktan kurtaracak yegâne reçete de Bediüzzaman metodudur, inşaallah.

Eğer ‘’İslâm dâvâ’’sına “İla-yı kelimetullah’’a gönül vermiş isek;

‘’Mesleğimiz, tecavüz değil tedafüdür (müdafaa) hem tahrip değil, tamirdir.’’1

Dipnot:                                                         

1- Said Nursî, Kastamonu Lâhikası.

Okunma Sayısı: 3054
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı