Teşekkürü unutur, şükrü unutur..
Aczini, fakrını, kendini unutur!
Yeryüzü mükellef bir sofra şeklinde serilir de,
Sofranın Sahibini unutur.
Bir müddet sonra nasıl da sıradanlaşır, en leziz nimetler...
O tertemiz, berrak su,
Her gün kesilmeden rızıklandırılması karşısında,
Bir inat ve kibirle dolu ruhu.
Ramazan ayı, oruç ile disipline eder insanı...
‘’Paylaşacaksın’’ der, vereceksin mazlûmun, garibin hakkını,
Hergün oturduğu sofraya;
‘’Akşama kadar uzak dur’’ der.
Hesapsız, keyfe keder yediğin-içtiğin yeter!.
Farkına varır lezzetin;
Su, ne lezzetle içilirmiş Ya Rabbi!..
Tok olmak ne kerem, lütuf imiş Ya Rezzak...
‘’Ben’’ demeye gelmiyor, Rab vermezse nimetin ve kudretin;
Kâğıttan kaplan olmakmış, bütün servetin!
Hem O Ramazan ki, Kur’ân’ın indirildiği aydır,
‘’O’’ anı yaşamak; yine yeniden nüzul oluyor gibi,
Manasını kavramak,
Zamanı ve mekânı aşarak,
Her Ramazan, senede bir kere şefkatli fırsattır.
Yemek-içmek-nefsi arzularından sıyrılır, uruc eder oruçlu,
Hevasına deği, Hüdası’na uyar; günahlardan kaçar oruçlu.
Daha bir dikkat kesilir, kabiliyetince;
Öfke, şehvet ve hırsını oruç ile dizginler ;
Örnek olur ona, âlemdeki melekler.
İlâhî kelâm dinlemeye hazır bir hal;
Semavattan rahmet yağıyor; Cebrail as vasıtasıyla Kur’ân inzal!
Ebedî ve Ezelî kelâm sahibinin, melek-i azamı’na öğrettiği gibi,
Cebrail’in (as) vahyi anı gibi,
Âlemlere Rahmet Rasulullah’dan (asm) dinler gibi...
İlk defa, şimdi nazil oluyor sanki,
Hayalen Asr-ı Saadet zamanında kıraat-ı Kur’ân eylemek..
‘’Âlem-i İslâm bir mescid hükmüne geçiyor.
Öyle bir mescid ki, milyonlar hafızlar o mescid-i ekberin köşelerinde,
O Kur’ân’ı, o hitab-ı semaviyeyi arzlılara işittiriyorlar her an,
İşte Ramazan,
Ve işte oruç ile Rabbine secde etmiş insan,
Azim bir mescid hükmünü almış cümle âlem-i İslâm...
Hem paylaşmaktır Ramazan; merhamet ve şefkati,
Temizlemek malından, yoksulun hakk-ı kısmetini.
Gönülden gönüle köprüler kurmak;
Minnetsiz, muhabbetle alırken; verene Allah namına hürmet duymak.
Ramazan'ın hikmet ve hakikatini anlatır Üstad Bediüzzaman ,
Ramazan Risalesinde,
Üzerine bir de not düşer; ’’Ramazana aittir’ ’ diye..
Devrin müstebitlerini alır bir telâş, ‘’Kimdir bu Ramazan!?’’
Köyün birinden bulup, getirirler saf bir gariban.
Hapiste yatırırlar iki ay, salarlar sonra anlaşılır ki;
Şahsa değil, esere aittir bu unvan...
Evet, kimdir bu Ramazan?
İşte söyler Bediüzzaman;
Tevhiddir, Nübüvvettir, adalettir Ramazan,
Hem mağfiret, hem bereket, hem rahmettir Ramazan,
Kendini bilmek, tevazudur beklenen, özlenen, kavuşulandır Ramazan,
Ramazanınız mübarek olsun ey ehli iman...