"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Avrupa’nın taassubla imtihanı

Ayşe NUR
15 Kasım 2021, Pazartesi
1517 yılında Wittenberg Kilisesi’nin kapısına 95 tezi denilen manifestosunu asan Alman keşiş M. Luther, asırlar süren kilise diktasına karşı açtığı savaşı ilân ediyordu.

Katolik kilisesine karşı başlattığı mücadelenin itici gücünü, yüzyıllardır din ve siyaseti istediği gibi parmaklarında oynatan kilise ve papanın keyfi, zalimane, çıkarcı uygulamaları oluşturmuştu.

Hıristiyanlık, 1054’deki bölünmeden sonra katolik ve ortodoks olarak ikiye ayrılırken, Batı kilisesi katolik kilisesi olarak tanınmış ve papa tek yetkili otorite olmuştu. Krallara taç giydiren, istemediğinde azleden papanın yetkisi sorgulanamazdı.

12.yy sonrası kralları ve halkı iyice kontrolde tutmak adına baskı ve diktasını arttıran kilise ve papa, engizisyon mahkemeleriyle görülmemiş vahşetlere imza atar. Bu mahkemeler, kilisenin beğenmediği her görüşü sapkın kabul ederek işkenceyle sorguluyor ve aldıkları itiraflarla suçluları (!) yakarak veya çivili tabutlar gibi vahşi usûllerle ölüm cezasına çarptırıyorlardı.

Cadılık suçlamasıyla yüzlerce kadın işkence görür, yakılır. Çok güzel veya çirkin olmak, şifalı bitkilerle tedavi etmek cadılıkla suçlanmak için yeterliydi. Endülijans başka bir garabettir. Para karşılığı affedilerek Cennetten yer satılıyordu.

Bağışlanma manasına gelen bu terim, dünyevî günahları affetme yetkisinin kendinde olduğunu muharref İncil’e dayandıran kilisenin sattığı affedilme(!) belgeleridir. Papanın şatafatlı kilisesi ve lüks yaşantısı uğruna fakir halka satılan endülijanslardan elde edilen gelir öyle bir hale gelir ki, ölüler ve arafta olduğuna inanılanların da yakınlarına belge satılmaya başlanır. Tecavüz, soygun, cinayet suçlarının kilise tarafından affı için fiyat tarifesi bile vardır.

Afaroz, M. Luther’in Katolik kilisesine karşı savaşının temelindeki diğer bir uygulamaydı. Kovulma, lanetlenme, gözden düşmek demek olan aforoz; ciddî toplumsal sonuçlarla yüzleşmek manasına gelmekteydi. Hz.İsa’nın (as) Allah’ın tasvir ve kudretinde olmadığını, Ezeli değil, sadece elçisi olduğunu söyleyen ve teslisi reddeden Airius’un afaroz edilmesi en bilinen örnektir.

Ortodoks mezhebini de tümden afaroz eden Katolik kilisesi hızını alamamış; 13. yy’da merkezi-taşra otoriteleri aralarında anlaşamayınca, birbirlerini afaroz etmişlerdi... Kilise ve papalık mutlak otoritelerini sağlamak için yaptıkları bu uygulamalarla halkın nefretini kazanmıştı.

M. Luther, papa ve kilisenin tüm bu yozlaşma, taassub ve diktasına karşı reformist bir hareketle hazırlar 95 maddelik tezini. Büyük tepkiler alır. Zira Luther, ‘kitab-ı mukaddes’in aslına dönülmesini istiyor, ruhun ancak samimî tövbe ile bağışlanacağını, iman-bağışlanma-vahiy’de kilisenin-papanın etkisiz olduğunu ilân ediyordu. Hemen belirtelim bu reform Hıristiyanlığın aslına, İslâma dönüşü getirmedi çünkü Luther, hâlâ teslis ve hulûl akîdesindeydi.

Reform hareketi neticesinde Protestanlık, Kalvinizm gibi mezhepler oluşmuş; 30 yıl savaşları diye bilinen, gücünü katolik papalığın merkezi Vatikan’dan alan krallıklarla; onların hegomonyasından bıkan ve reformistlerin yanında duran krallıklar arası mücadeleler başlamıştı.

Bununla beraber, skolastik bataklığından kurtulan Batı; köhne taassub ve istibdatı geride bırakarak Aydınlanma çağı, Fransız devrimi ve Sanayileşme ile neticelenen terakkiyle ecir devrine geçer.

Bediüzzaman, “itikadımdır” diyerek gelecekte her kıtada İslâmın mutlak hâkimiyetini öngörürken, mazide İslâmın yayılmasına maniler arasında “ecnebilerde taklit ve cehalet ve taassup ve kıssîslerin riyaseti...” 1 tesbitlerinde katolik papalığın baskı ve cahilane taasubunu okumak mümkün.

Üstad’ın; “meyl-i taharrî-i hakikat ve muhabbet-i insaniyet ve meyl-i insaf...” işaretiyle Batı, İslâmı araştırma ve tanıma adına epey mesafe kateder.

M. Luther’in reform hareketiyle batıda fikir hürriyeti, gerçeği araştırma, hümanizmin yayılmasıyla beraber Avrupa’da İslâmın gelişimindeki ivme de dikkat çekicidir.

Neticede Bediüzzaman Hazretleri’nin işaret ettiği; “İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden...” ‘Birinci Avrupa’ taasubla imtihanından başarıyla çıkarak, inanç ve fikir hürriyetiyle hakikati arama bulma yolunda mesafe kat ederler.

Darısı; “felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını, mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş” ikinci Avrupa’ya.

Ümitvârız...

Dipnotlar:

1- Muhakemat.

2- 29. Mektup.

Okunma Sayısı: 1257
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Neslinur

    15.11.2021 15:57:52

    Ayşenur kardeşim emeğinize sağlık. Teşekkür ederiz.

  • Said Yüksekdağ

    15.11.2021 13:34:25

    İstifadeye medar bir yazı olmuş.. Tebrik ederim..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı