"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İmana tahşidat niçin?

Cahit ÖZPINAR
24 Temmuz 2020, Cuma 00:11
En küçük bir hediyenin en azından bir teşekkürü gerektirdiğini hepimiz biliriz.

Eğer teşekkür etmezsek, kabalık yapmış oluruz. Teşekkürü zamanında yapmazsak; geciktirirsek önce bundan dolayı özür dileriz. Sebebi de, vaktinde, yerinde teşekkür etmediğimizden dolayıdır. Bu bağlamda İslâm ve Kur’ân nimeti en ön planda göze çarpmakta, güncelliğini kaybetmeden devam etmektedir. En çok istifade ettiğimiz Nurlar’da bu iman ve Kur’ân hizmetine büyük bir tahşidat yapılmaktadır. Neden imana tahşidat yapılıyor?

Çünkü iman ilmi en temel ilimdir. İlimlerin şahı ve padişahı iman ilmidir. İman nurdur, hem de kuvvettir. İmansız bir kimse Cennete gidemez, ama tasavvufsuz Cennete giden çoktur. Bu bağlamda kimi insanlar, (Her millet, herkes Allah’ı bilir. O’nu daha yeni ders almaya ihtiyaç yok) diyerek, Nurlar’ın iman ve Kur’ân üzerine yoğunlaşmasını, bu hususda çok büyük tahşidat yapmasını uygun görmemektedirler. Oysa Allah’ı bilmek, yalnız Allah vardır, birdir demekle olmaz. Gerçek şudur ki, Allah’ı bilmek, bütün kâinatı ihata eden Rububiyetine, en küçük atomdan yıldızlara kadar küçük büyük her şeyin O’nun kudreti ve iradesiyle olduğuna kesinkes iman etmekle ve O’nun mülkünde ortak ve şerikinin olmadığına kat’î olarak inanmakla olur.

Yoksa bir Allah var deyip, Allah’ın bütün mülkünü saltanatını sebeblere istinat etmek, tabiatı ve sebepleri yaratıcı kabul etmek, isim ve sıfatlarını bilmemek, gönderdiği elçilerini tanımamak, O’nun emir ve yasaklarını dinlememek, ibadetleri terk etmek, haramları ve büyük günahları pervasızca işlemek imandan ve Kur’ân’dan hissesi yok demektir. Böyle insanlar, küfr-ü mutlakın manevî Cehenneminin dünyadaki azabından bir derece teselli etmek için böyle tutarsız sözlerle kendilerini avuturlar. Oysa, bu bağlamda insanların manevî Cehennemin azabından kurtulmak için bir teselliye ihtiyaçları vardır. Bu teselli de Allah’a ve Kur’ân’a iman ve teslimiyet şuuru ile, iman hakikatlerine içtenlikle ve ihlâsla bağlanmaktır. O halde Allah’a hakikî anlamda iman etmek, Allah’ı isim ve sıfatlarıyla tanımak, bilmek, O’nu sevmek, elçileriyle gönderdiği emirlerini dinlemekle olur. En mühim bir iş de, eğer İlâhî emre muhalefet ederse, günah işlerse kalben, lisanen tövbe ve istiğfar etmek suretiyle olur. Yoksa (Allah affecidir.) deyip, O’nun emirlerine devamlı muhalefet ederse; artık tekraren çokça istiğfar etmeli, bu bağlamda iman hakikatlerine büyük tahşidatlar yapmalıdır. İmana kuvvet veren eserleri okuyup hem kendi imanını hemde başkalarının imanlarının kurtuluşuna vesile olmalıdır. İman hem nurdur, hem kuvvettir. Risale-i Nur’da ifade edildiği üzere hakikî imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir. İmanın kuvvetine göre; makamat-ı âliyeye çıkabilir. Cennete lâyık, çok faziletli bir kul olabilir. En büyük gayemiz, imanla, İslâmla yaşayıp her iki cihanda mutlu ve huzurlu olabilmektir. Bir tuba-i Cennet çekirdeği taşıyan imana, çok büyük bir tahşidat yapmak zorundayız.

Okunma Sayısı: 1563
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı