Hocaların bir kısmı ‘bizim ilmimiz bize yeter’ diyerek veyahut makamlarını muhafaza gibi sebeplerden dolayı, dün olduğu gibi bugün de Risale-i Nur’dan uzak kalabilmektedirler. Hatta tenkit de edebilmektedirler.
Bu durum karşısında nasıl bir tavır sergilemek gerektiğini Risale-i Nur’daki örneklerde bulabiliriz. Memuriyet ve derd-i maişetin bugün daha da ağırlaşmış olması hocalarla olan ilişkilerin önemini arttırmaktadır.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin bu konudaki tavsiyeleri şu şekildedir:
Hacılar ve hocaların Risale-i Nur’a muhtaç oldukları: “Bu acîb asırda, ehl-i îman Risâle-i Nur’a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri Asâ-yı Mûsa’ya şiddetle muhtaç oldukları gibi, hâfızlar ve hocalar dahi Zülfıkâr’a şiddetle muhtaçtırlar.” 1
Bir kısım gizli münafıkların hocaları Risale-i Nur aleyhine istimal edebilecekleri:
“Fakat gizli münâfıklar, nasıl ki, bir kısım hocaları bütün bütün manasız ve haksız bir tarzda ehl-i medresenin ve hocaların hakîki malı olan Risâle-i Nur aleyhinde istimâl ettikleri gibi, bazı felsefecilerin enâniyet-i ilmiyelerini tahrik edip, Nurlar aleyhinde istimâl etmek ihtimâline binâen...” 2
Bazı safdil ve bid’a taraftarı hocaların Risale-i Nur aleyhine kullanılabileceği. Buna karşılık Nur Talebelerinin nasıl bir davranış içinde olmaları gerektiği şu şekilde izah ediliyor: “Risale-i Nur’a, daha vatana, idareye zararı dokunmak bahanesiyle tecavüz edilmez; daha kimseyi o bahaneyle inandıramazlar. Fakat cepheyi değiştirip din perdesi altında bazı safdil hocaları veya bid’a taraftarı veya enaniyetli sofi meşreplileri bazı kurnazlıklarla Risale-i Nur’a karşı-iki sene evvel İstanbul’da ve Denizli civarında olduğu gibi-istimal etmek ve Risale-i Nur’a ve şakirtlerine ayrı bir cephede tecavüz etmeye münafıklar çabalıyorlar. İnşaallah muvaffak olamazlar. Risale-i Nur şakirtleri, tam ihtiyatla beraber, bir taarruz olduğu vakitte münakaşa etmesinler, aldırmasınlar. Aldanan ehl-i ilim ve imansa, dost olsunlar, ‘Biz size ilişmiyoruz. Siz de bize ilişmeyiniz. Biz ehl-i imanla kardeşiz’” 3
Barla Lâhikası’nda Mustafa Hulusi’nin yazdığı bir mektubda hocalara şöyle hitab ediyor: “Ey hocalar ve halifeler! ‘Bizim ilmimiz bize yeter’ deyip, yıldız böceği gibi şavkınıza, ilminize aldanmayın. İnsanın kendi bildiği kendine kâfi gelmez. Her insan, her meseleyi yalnız anlayamaz. Uyuyorsunuz! Uyuduğunuz miktar artık yeter; uyanmalı!” 4
Üstadın bazı davranışlarını öne sürerek bazı safdil hocaların Risale-i Nur’a ilişmeleri ve iki defa hapse sebebiyet vermeleri: “Risale-i Nur’un zayıf veya yeni şakirtlerini vesveseden kurtarmak için beyan ediyorum ki: Gizli bir komitenin desisesiyle safdil bazı hocalar veyahut bid’a taraftarları bazı muarızlar, Risale-i Nur’un hiç zedelenmez bazı hakikatlerine karşı gelmek için, benim çok kusurlu ve -itiraf ediyorum- çok hatalı şahsımın noksanlarını ve hatalarını işaa etmek ve beni onlar ile çürütmekle Risale-i Nur’a ilişmek ve darbe vurmak istediklerinin bu yirmi senedir yirmi ehemmiyetli hadisesi var. Hatta iki defa hapsimize de bir nevî vesilesi olduğundan, dostlarıma ve Risale-i Nur’un şakirtlerine ilân ediyorum ki...” 5
Dipnotlar;
1- Bediüzzaman Said Nursî, Asa-yı Musa, 9. 2- A.g.e. s. 10. 3- A.g.e. s. 236. 4- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, 45. 5- A.g.e. s. 49.