"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Kalb-i millet hükmünde olan Meclis hâkim olmalı…”

Cevher İLHAN
11 Temmuz 2019, Perşembe
Her ne kadar iktidar partisi sözcüleri “sistemin bir yıllık röntgeni çekilecek, adaptasyon sorunu var” deseler de “sistem”in tükenişine dair yakınmaları “sistemin döküldüğü”nün itirafı oluyor.

Demokrasinin olmazsa olmazı “kuvvetler ayrılığı”nın berhava edildiği, yüksek yargı atamalarının cumhurbaşkanlığı tarafından yapıldığı “tek kişilik sistem”in adâlet, hak ve hukukta Türkiye’yi sürüklediği varta, yüz binlerce kamu görevlisinin “istihbarat raporları” ve jurnalleriyle ihrâcıyla, on binlerce vatandaşın sahte ihbarlar sonucu sorgusuz - sualsiz yargısız tutuklanmasıyla devam eden haksızlık, hukuksuz ve mağduriyetlerle meydanda. 

Keza millet irâdesinin temsilcisi parlamentonun denetim fonksiyonunun kalmadığı, bütçe yapma hakkının alındığı “etkisiz ve itibarsız hale getirildiği” iktidar mensuplarının ikrarlarıyla sabit.  

Bir sene zarfında “tek imza” ile çıkan “cumhurbaşkanlığı kararnâmeleri”nin Meclis’in çıkardığı kanunlardan fazla olması da gösteriyor ki Meclis devre dışı. 

“İKTİDAR CEPHESİ”, DEMOKRASİ ÇAĞRISINA DİRENİYOR…

Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen uyum yasaları çıkarılmayan “tek şahıs sistemi”nin, denge ve denetim mekanizması işleyen, kuvvetler ayrılığının hükümferma olduğu “demokratik başkanlık sistemi”yle de hiçbir ilgisi yok. 

Cumhurbaşkanının Meclis’i tek başına feshetmesi, istediği sayıda yardımcı edinmesi, istediği kadar kurul kurması ve atama yapması, parlamentonun ve yargının “görüntü”den ibâret kalması, “cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”ni birçok yönüyle demokrasinin ıskartaya çıkarıldığı “otokrat sistem”e dönüştürmüş.

Vakıa şu ki, Anayasanın 103. maddesine göre “Üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine and içerim” diye yemin eden “partili Cumhurbaşkanı”nın partizan tavır ve söylemleri de sistemin karaya oturduğunu su yüzüne çıkarıyor. 

Cumhurbaşkanı’nın ve iktidar sözcülerinin, her fırsatta “rehabilite ve revize”den dem vurup, “eksikleri, aksaklıkları giderilecek” açıklamaları, “tek şahıs yönetimi”nin fiyaskosuna karşı bir “önalma” taktiğinden öte geçmiyor.

Âdeta “Sistem çöktü ama ne yaparsanız yapın, ‘tek şahıs’a dokunmayın” çarpıklığı sergileniyor. Bir yandan “sistem”in çöktüğü itiraf edilirken, diğer yandan “Referandum yapıldı, yeni sisteme gerek yok!” söylemiyle “ya bu sistem, ya kaos” şantajları savruluyor. “Tehditlerle, korkularla, hilelerle, efkâr-ı âmme (kamuoyu) başka bir mecrâya çevrilmek, muhâkeme-i akliye kapatılmak” isteniyor. (İşârâtü’l İ’câz, 164)

Sırf adayları kazanmadığı için onlarca milyar masraf yapılarak ve onca zaman harcanarak on milyon seçmenin oy kullandığı seçimleri tekrarlayan siyasi iktidar, muhalefetin, bir yıllık denemeden sonra her haliyle dökülen “rey-i vâhid (tek şahıs) sistemi”ni yeniden halkın oyuna sunma ya da Meclis’te yerine millet irâdesini temsil eden Meclis’in yetkili ve hâkim olduğu demokratik sisteme dönüş çağrısına direniyor. 

“TÜRKİYE’Yİ UÇURACAK” DEDİLER, ÜLKE UÇURUMA UÇTU!

Oysa Bediüzzaman’ın “Zaman-ı sâbıkta (geçmiş zamanda) revâbıt-ı içtima (sosyal ilişkiler, bağlar) ve levâzım-ı taayyüş (yaşama için gerekli olan ihtiyaçlar) ve fevâid-i medeniyet (medeniyetin faydaları) o kadar tekessür ve teşâub etmediğinden (çoğalıp şubelere, kollara, sınıflara ayrılmadığından), bazı kalil (az) adamların fikri devletin idâresine yarı kâfi idi. Amma bu zamanda revâbıt-ı içtima o kadar tekessür etmiş ve levâzım-ı taayyüş o kadar taaddüt etmiş ve semerât-ı medeniyet o kadar tefennün etmiş (ilimler, fenler ortaya çıkmış) ki, ancak yalnız kalb-i millet hükmünde olan Meclis-i Mebusan (Millet Meclisi) ve fikr-i ümmet makamında olan meşveret-i şer’î ve seyf (kılıç) ve kuvvet-i medeniyet menzilinde bulunan hürriyet-i efkâr (fikir hürriyeti) o devleti taşıyabilir ve idâre ve terbiye edebilir” tesbitiyle, “eski halin artık muhal (imkânsız)” olduğu, maddi ve mânevî kalkınmanın ancak demokratik Meclis demokratik sistemiyle olabileceği açıkça ortada. (Eski Said Eserleri, Nutuk, 179)

Özetle, “sistemin arkasında halk var” deyip, “Türkiye’yi uçuracak” dedikleri, ancak uçuruma iten “sistem”in değiştirilmesi halktan kaçırılıyor…

Okunma Sayısı: 1168
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı