"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Sistem” arayışı da manipüle ediliyor

Cevher İLHAN
09 Temmuz 2019, Salı 00:02
31 Mart ve “cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”nin birinci yılına denk gelen 23 Haziran seçimlerinin en çarpıcı sonucu Türkiye’de “sistem tartışması”nı yeniden başlatması oldu.

Vakıa şu ki ağır kriz içindeki ekonomiden Suriye ve İran krizine, Ege adalarının işgalinden Akdeniz’de sondaj emrivakisine kadar dış politikada ve birçok alandaki devasa problemlerin daha da ağırlaşması, “tek adamlık rejimi”ni öteden beri sorgulatıyordu. Zira artık “tek kişilik rejim”in çöküşü iktidar partisince de doğrudan ya da dolaylı yollardan kabul ediliyor, AKP içinde “yeni sistem” eleştirilen en önemli konuların başında geliyordu. 

AKP Genel Başkanlığı’nı da yapan ve AKP hükümetlerinin seçimle işbaşına gelen son başbakanı olan Davutoğlu, aylar öncesinden, “Partimiz dar ve çıkarcı bir gruba terk edilemez” yakınmasıyla “siyasete karşı tarafsız kalması gereken Cumhurbaşkanı’nın çoğu zaman sert siyasi polemiklere girmesi ve taraf olmasının, Cumhurbaşkanlığı kurumunun toplumun en az yarısı ile psikolojik kopuşuna sebebiyet verdiği”ne dikkat çekmişti. (gazeteler, 22.4.2019)

İKTİDAR PARTİSİ YENİDEN İÇİNE KAPANDI

Keza 16 Nisan referandumu ve öncesinde Meclis’te yapılan Başkanlık sistemi oylamasında ‘evet’ dediği için yanıldığını belirten AKP eski milletvekili Selçuk Özdağ’ın “Bizim gibi derin ayrılıklar yaşayan ülkelerde devletin tarafsızlığını kaybetmesi ülkeyi felâkete götürür” ikazıyla, “sistemin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği” tweeti bunun en açık tesbitiydi.  “Bu seçim partili Cumhurbaşkanı sisteminin Türkiye gerçeklerine ne kadar uzak olduğunu göstermiştir. Bir ülkede her kurum taraf haline gelirse o ülkede parçalanma kaçınılmaz olur. Ben de evet dedim, yanıldığımı görüyorum. Bu sistem tekrar gözden geçirilmelidir” diye hayıflanan Özdağ’ın, “Cumhurbaşkanı  makamı bir partiyi değil, tüm milleti temsil etmelidir. Vatandaşlarını partisine göre ayırmamalıdır. Toplumsal barışın bir sigortası gibi işlev görmelidir. Taraf olan bir makam toplumu uzlaştırma, barıştırma şansını kaybeder” çağrısı bunun bir diğer ifâdesiydi. 

Peşinden Erdoğan’ın eski metin yazarı ve eski AKP Milletvekili Aydın Ünal’ın açıklamaları ve AKP içinden yükselen diğer sesler “sistem”in başarısızlığını açıkça ortaya koydu.  

Abdullah Öcalan’ın, “tarafsızlık çağrısı” içeren mektubunun Anadolu Ajansına, kardeşi Osman Öcalan’ın TRT ekranlarına çıkarılması da “basılan yanlış tuşlar” olarak gösteriliyor. 

En son Meclis eski Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişâre Kurulu üyesi Arınç’ın da beyânıyla, Meclis’in işlev ve etkisi azalmış; referandumda ileri sürülen iddia ve vaadlerin aksine millet irâdesinin temsilcisi Meclis ile cumhurbaşkanlığı, yani yürütme arasındaki bağın koptuğu, vatandaşların, hatta milletvekillerinin “cumhurbaşkanı sekreteri” durumuna düşen bakanlara ulaşamadığı şikâyetleri açığa çıkmıştı. 

Ne var ki, son süreçte özellikle Cumhurbaşkanı’nın “Gönül köprüsünü yıkan kimse, sorumluluk bizzat şahsımda da olsa, Bakanlar Kurulu, MYK, ilçe başkanları nezdinde de olsa bütün tedbirleri alacağız” sözleri, iktidar cânibine cesâret verdi; cumhurbaşkanının partinin başında olmasını sakıncalı görenler tepkilerini “Saray’ın dışında kendi gündemimiz olmalı” demeçleriyle ortaya koydular. 

Ama 23 Haziran mağlubiyetinden sonra yasama ile yürütme arasında iletişim sağlayacak yeni bir mekânizma kurulmasını taleplerini dile getiren parti yetkilileri, Cumhurbaşkanı’nın “sistemden geriye dönüş yok” çıkışı üzerine “rehabilite ve revize”ye çark edince ktidar partisi yeniden içe kapandı;

“REHABİLİTE VE REVİZE” ÇARKI…

Önce AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, “Cumhurbaşkanlığı sistemi”nin tıkanıklık getirmediğini söyleyip, parlamenter sistem taleplerini tamamen art niyetli, hükmetmeye alışan vesayet sevdalılarının gündem oluşturma çabası olarak suçladı. (Gazeteler, 30 6.19)

Peşinden AKP’nin diğer Grup Başkanvekili Naci Bostancı, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ilişkin bir çalışma yapılıyor. O bize daha nesnel bir fikir verecektir. Biz bunu bir siyasi mesele olarak görmeyiz. Sistemi rehabilite etmek aklın gereğidir. Rehabilite konusunda çalışmalar sürüyor” diyerek, “sistemin rehabiliteyle revize edileceği”ni ileri sürdü. (gazeteler, 29.6.19)

Oysa baştan sonra ârızalarla muallel “ucûbe sistem”in toptan değiştirilmesi ve Türkiye’nin âcilen “güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem”e dönmesi gereği olup bitenlerle ortada.

Okunma Sayısı: 1472
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı