19 Mart siyasete yargı darbesinden aylar sonra “terör örgütü bağlantısı”, “yolsuzluk”, “suç örgütü kurma” ithamlarının kamuoyunda kabul görmemesi üzerine, “yandaş medya” ve “iktidar mahfilleri”nce bütün iddialar “yazılıyor, hazırlanıyor” ifşaatlarıyla iddianamelere ihale edildi.
Ancak “kes yapıştır”la yüzlerce sayfayı bulan ve bir kısmının “yapay zekâ”ya yazdırıldığı ortaya çıkan iddianamelerin “gizli tanıklar”ın, “etkin pişmanlıkçı itirafçılar”ın isnadlarının içi boş çıkması üzerine bu kez toplum nezdinde tepki görür beklentisiyle en çirkin ve en ağır insandların başında gelen “casusluk” suçlamasına tevessül ediliyor.
Muhalefettekilere yönelik en ufak bir “duyum” ya da “ihbar” üzerine harekete geçen savcıların, haklarında hazırlanıp savcılıklara verilmiş yüzlerce dosyadan bir tekini dahi soruşturmamaları daha baştan hukuk dışılığı ele veriyor.
RANTA ÇÖKME OPERASYONLARI…
İktidar belediyeleri ve kamu kurumlarından 300’den fazla ihale alan ve 704 yıl hapsi istenen, adı yüz milyarlarla liralık rüşvet, hırsızlık, ihaleye fesada karışan “suç örgütü lideri” işadamı dışarıda gezerken, en ufak bir “duyum”la muhalefete mensup siyasetçilerin, belediye başkanlarının, bürok-ratların tutuklandığı “yargılamalar”ı peşinen muallel hale getiriyor.
On yıl önce AKP’li belediye döneminde yapılmış bir ihalenin parasını ödediği için bir Büyükşehir Belediye Başkanı suçlanıp aylardır hapiste tutulması “ikili yargı” tuhaflığına tevessül ediliyor. Cep telefonlarının otuz - kırk bin kişiyle aynı baz sinyalini verdiği bir caddede bir belediye çalışanının “Türkiye’nin en büyük metropolünde bir suçlu ile aynı baza girmesi” suç delili sayılması çarpıklığı sergileniyor.
Anayasanın “seçimlerin genel yönetim ve denetimi”ne dair 79. maddesinde “seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. YSK’nin kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz” açık ve kesin hükmüne rağmen, seçimlerin iptali, yenilenmesi tamamen siyasallaştırılıp “tepeden talimatlandırılan mahkemeler”e bırakılmış.
Yüz binlerce oyla kazanan belediye başkanları tek hâkimin kararıyla tutuklanırken, belediye meclisleri üyeleri her türlü tehditlerle, şantajlarla istifa ettirilerek ya da iktidar partisine geçişleri sağlanarak bir veya birkaç oy farkıyla, “siyasetin sopası” hâline getirilen “yargı” mârifetiyle belediyelerdeki ranta çökmeye devam ediliyor.
OLDU BİTTİLERLE…
Hiçbir hukukî, Anayasal ve yasal mesnedi olmadan tamamen yetki gasbıyla Yüksek bir yargı organı olan YSK’nun devre dışı bırakılması, kararlarının hükümsüz kılınmasıyla kazanamadığı belediyeleri ele geçirme operasyonlarıyla vatandaşların tercihleri hiçe sayılıyor, millet iradesi hiçe sayılıyor.
Belli ki “tek kişilik hükûmet”le “rey-i vahid-i istibdat”a ve “otoriterliğe” dönüşen Saray iktidarı, millet nezdinde kaybettiği seçimleri katakullilerle, yargı oldubittileriyle gasbını karambola getirme peşinde.
Özetle, iktidar partisinin halkın tamamının desteğini aldığı izleniminin oluşturulduğu, iktidardakilerin yüzde 80–90 oy oranlarıyla seçimleri kazandığı, muhalefet partilerinin ise yüzde 5–6 oranında oylarla küçük partilere bölünerek etkisizleştirildiği bir “otoriter rejim”e zemin hazırlanıyor. Cumhurbaşkanı’nın ikrarıyla “muhalefet de dizayn ediliyor!” “Tek adam yönetimi”nden “dikta yönetim”e gitmenin taşları döşeniyor.
Bunun içindir ki bütün bu demokrasi ve hukuk dışılıklara karşı demokratik muhalefetin demokratik dayanışma ve işbirliği büyük bir önem kazanıyor.