Cumhurbaşkanı’nın “İstanbul’da bir fetret devri daha yaşamasına gönlüm razı değil” çıkışı, “siyasî fetret dönemi” tartışmalarını tetikledi. Ve demokrasinin, hukukun, hak ve hürriyetlerin ketmedilip kesintiye uğratılması “siyasî fetret”ini gündeme getirdi.
Zira “siyasî fetret”in iktidar belediye başkanları hakkında kamuyu yüzlerce milyar zarara sokan, millet malını yandaşlara partizanca peşkeş çeken, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, irtikâba dair tekemmül ettirilerek savcılıklara teslim edilmiş, Bakanlıkça el konulmuş yüzlerce dosyadan bir teki dahi soruşturulmazken, partili Cumhurbaşkanı’nın “tâlimatı”yla istifa ettirilerek yargılanmaktan kurtarılmasıdır. Hukukun temel kuralarının başında gelen “suçta ve cezada eşitliğin” berhava edilmesidir.
“Gizli tanıklar”ın, “etkin pişmanlık”tan “itirafçı” yapılmış muhbirlerin, hiçbir delilli, belgeyi gösteremeyip, yüzlerce kez “duymuştum”, “düşünüyorum”, “olabilir” ihbarlarıyla insanların apar topar derdest edilmeleridir.
İKTİDARA AYRI, MUHALEFETE AYRI HUKUK
“Siyasî fetret”, on üç belediye başkanın hiçbir soruşturma yapılmadan yargısız infazla görevlerinden alınıp yerlerine vali yardımcılarının, kaymakamların, bürokratların “kayyım” atanmasıdır. Muhalefetin antidemokratik ve hukuk dışı emrivakilere karşı Meclis’te verdiği önergelerin yüksünmeden “iktidar cephesi”nce reddedilmesidir.
“Yolsuzluklarla mücadele”, “deprem paralarının akıbeti”, toplumu - gençliği saran, ilkokul sıralarına kadar inen uyuşturucu kaçakçılığı ve ticaretinin, sokaklarda cirit atıp çatışan yabancı-yerli mafya-çetelerinin soruşturulup tedbirlerinin alınmasının AKP-MHP oylarıyla engellenmesidir.
Son on beş yılda sahip ve ortağı olduğu 17 şirketinin iktidar belediyelerinden ve kamu kurumlarından aldığı 594 ihaleye fesad karıştırdığı iddiasıyla 704 yıl hapis cezasıyla yargılanan “suç örgütü lideri”nin elini kolunu sallayıp dışarıda dolaşmasına, “yandaş kanallar”a röportajlar vermesine mukabil, atılı isnadlardan hüküm alsa bile alacağı cezanın üst sınırı dört yılı geçmeyen muhalefete mensup belediye başkanlarının aylardır tutuklanmalarıdır. On iki yıl önce AKP’li belediye döneminde yapılan bir ihalenin borcunu ödeyen belediye başkanının tutuklu yargılanmasıdır.
“Siyasî fetret”, bir başsavcının, açık açık “2019’dan önceki -AKP dönemi- yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık dosyalarını bana getirmeyin, yollamayın!” tepkisiyle geri çevirip sadece muhalefet belediye başkanlarına soruşturma açılmasıyla “muhalefete ayrı, iktidara ayrı hukuk “ikili hukuk” garabetinin uygulanmasıdır.
Daha önce “iktidara iliştirilmiş havuz medyası yorumcuları”nın “ifadeleri yüzde 100 doğrudur” dedikleri, ihbarıyla onlarca kişinin tutuklandığı “casusluk suçlaması ihbarcısı’nın iktidar partisi milletvekilleriyle irtibat kurduğunun açığa çıkmasıyla soruşturmaların iktidardakilere uzanacağı endişesi ve telâşıyla ağız değiştirip “iddialarının yüzde 80’inin yalan olduğu”nu söylemeleri çarkıdır; savcının “itirafçı”yı yeniden tutuklaması çarpıklığıdır.
HUKUKUN ASKIYA ALINMASIYLA…
“Siyasî fetret,” 15 Temmuz kalkışması bahanesiyle dayatılan KHK’ları “irtibat ve iltisakı”yla hukukun temel kuralarının başında gelen “suçun şahsîliği”nin berhava edilip, topyekûn ailelerin suçlanıp soruşturulmasıdır. Ortada yargı kararı olmadan yargısız infazla “masumiyet karinesi”nin hiçe sayılmasıdır.
“Siyasî fetret”, milletin iradesinin, demokrasinin gasbıdır, hukukun askıya alınmasıdır. Tehditlerle, korkularla, hilelerle kamuoyunun başka bir mecrâya çevrilmesiyle milletin manipüle edilmesi, yanıltmalarla gerçeklerin saptırılmasıdır.
Saray iktidarının, seçimlerde devletin imkân ve araçlarını tepe tepe kullanmasıdır; hesap vermek korkusuyla iktidardan gitmeme uğruna her oyun, komplo ve kumpasa başvurmasıdır; dinî değerleri, mukaddesleri istismarla toplumu kamplaştırıp kutuplaştırması, düşmanlaştırmasıdır.
Kısacası, “siyasî fetret”, “tek adam”dir…