Ankara’nın, son Gazze soykırımına karşı yine “kuru kınamalar”la kalıp hiçbir ciddî tavır alamamasının sebebi, “tek kişilik rejim”in tehdit ve şantaja gelen kırılganlığından.
Dışişleri’nin ve diplomasinin dışlandığı stratejik vizyondan yoksun hamasetlerle iç kamuoyuna yönelik tribünlere oynanırken, İsrail işgali ve saldırılarına olduğu gibi baş hamisi ABD’ye “tepki”nin de hep lâfta kalan eleştirilerle geçiştirilmesi devam ediyor.
Bu kırılganlıkla Amerika’nın terör örgütlerini eğitip silâhlandırdığını, Orta Doğu’yu kan gölüne dönüştürdüğünü ve Suriye’de Amerika’nın 23 üssünün olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı, ABD’nin bölgeye ikinci bir savaş gemisi göndermesini, “Bay Amerika, yahu Amerika nere, Akdeniz İsrail Filistin nere? Ne işin var senin orada?” diye sormakla kaldı.
Bu soruyu sorarken, “başta Adana-İncirlik üssü olmak üzere, İstanbul-Lüleburgaz, Malatya-Erhaç, Sinop-Samsun, Ordu-Perşembe, Rize- Pazar, Erzurum-Kargapazarı, Diyarbakır-Pirinçlik, Sivas-Şarkışla, Ankara-Elmadağ’ ve Mürted, Eskişehir, İzmit-Karamürsel ve Balıkesir’de ABD iletişim füzeleri, nükleer saldırı izleme, iletişim ve erken uyarı merkezleri ile nükleer silah depolarının ne işi var?” diye sormaması dikkati çekti.
DIŞ POLİTİKA SAVRULMALARI
Keza bu kırılganlıkla Suriye hava sahasında Türkiye’nin SİHA’sını Amerikan F-16 savaş uçaklarınca düşürülmesine hiçbir cevap verilmedi. Tıpkı 3 Temmuz 2004’te Süleymaniye’de Amerikan conilerinin Mehmetçiğin başına çuval geçirme küstahlığına bir “nota” bile verilmemesi gibi.
ABD’nin 50 bin TIR ve iki bin kargo uçağı dolusu silâh ve mühimmatla silâhlandırdığı PYD/YPG ile diğer terör örgütlerini maşa olarak kullanıp Suriye’yi ve bütün bölgeyi etnik-mezhebî iftiraklarla bölüp parçalama fitnesine de hiçbir etkili cevap verilmedi.
“Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA)” kapsamındaki ağır ekonomik yaptırımlarına, Türkiye’nin 12 milyar dolar ödediği F-35 savaş programından çıkarılmasına, F-16’ların satışına ayak sürülmesine hiçbir tepki gösterilmedi.
“Zarrap rüşvet davası” ile 40 milyar dolar ceza kesilmesi tehditli Halk Bank davasının Türkiye’nin üzerinde Demoklesin kılıcı gibi sallandırılmasına; Cumhurbaşkanı ile âilesinin Amerika ve yurt dışındaki mal varlığının araştırılması” şantajına hep suskun kalındı.
TEHDİTLERE VE ŞANTAJLARA TEŞNE…
Neticede bütün yaşananlar CIA eski Türkiye şefi, Paul Henze’nin 2006’da Beyaz Saraya sunduğu “Türkiye raporu”nda ifşa edilen “CIA’nin kirli planı”nda başta BOP olmak üzere ABD’nin başını çektiği emperyal ecnebilerin bölge ülkelerinin ve Türkiye’nin bölünüp parçalanması için “öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan ‘başkanlık rejimi’ne (tek kişilik yönetime) Türkiye’de geçilmelidir. Eğer o ‘bir kişi’ Amerikan çıkarları konusunda tereddüt ederse, Irak örneğinde olduğu gibi ‘bir kişi’ üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz” önerisinin içyüzünü açığa çıkarıyor. (27.2.17, www.gundeminiz.com)
Ve “tek kişilik hükûmet”te ayyuka çıkan dış politika savrulmaları, Bediüzzaman’ın beyânıyla “her tarafa çevrilmeye müstaid (uygun), rüzgârın her tarafa çevirebileceği bir ince tel” zâfiyetindeki “rey-i vâhid-i istibdadın (tek şahıs istibdadının)” tehditlere ve şantajlara teşne olduğunu defaatle ortaya koyuyor. (Münâzarât, 38-40, 24)