"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dini değerleri siyasete alet etmek çok yanlış

08 Mayıs 2023, Pazartesi 01:06
Türkiye’de rüştünü ispat etmiş, söylemleriyle eserleriyle kendisini Türk milletinin sinesine yazmış, merkez sağ geleneğin liderlerinden Süleyman Demirel’in şu cümlesini tekrarlamak istiyorum: “Camiye, okula ve kışlaya siyaset sokmayalım…”

DEMOKRAT PARTİ GİK ÜYESİ HAYDAR ALTINTAŞ YENİ ASYA’YA KONUŞTU (3)

BAŞKENT SOHBETLERİ - CEVHER İLHAN - MEHMET KARA - MUHAMMET ÖRTLEK 

 

KÖYLER ORTADAN KALDIRILARAK TARIM YOK EDİLDİ 

Büyükşehir Belediyesi sistemi Bizim ihtiyaçlarımıza cevap vermemektedir. Mesela geçmişte “YSE” diye tariflendirdiğimiz “yol-su-elektrik” işletmesinin altında bugün şiddetle ihtiyaç duyduğumuz Toprak ve Su İskân müdürlükleri vardı, onların elindeki arşiv bilgi ve doküman işletmelerin paldır küldür kapatılıp sonucuyla belediyelere devredilmesi sonunda aynı envanter onların eline intikal etmiş olsa bile, onları kullanan insanların değişik kurumlar altında değişik yerlere sarf edilmesiyle bu kurumların tahribinin açtığı yaralar çok büyüktür.  

Zira köy, Türkiye’nin bir dinamiğidir; Anadolu’da köy ihtiyar heyeti ve muhtarlıklar kendileri karar alıp, bazı ihtiyaçlarını belirlerler. Büyükşehir sistemine geçildiğinde, Türkiye’nin köy sayısı 40 binden 18 bine düşmüştür. 22 bin köy ortadan kaldırımış, okulları da kapatılmıştır. Mahalle yapılarak ortak malları, harman yerleri, ören yerleri vesaire her çeşit malı kontrolsüz haraç mezat satılmıştır.  

Bunların ötesinde birtakım imar uygulamalarıyla büyük şehirlerin eline geçirilmiş, köylerin tarım arazileri de “yatırımlık arazi” adı altında ranta ve imara açılmıştır. Köylerde şimdi gidip gerçeği görmeye baktığımızda insanlar hayatın pırıltısını şehirde arayarak tarımı terk etmektedir.  

Şöyle dramatik bir gerçeğin altını çizeyim. Bugün Türkiye’deki 10 liraya süt satan bir küçük çiftçi ailesi şehre geldiğinde bir AVM’ye veya herhangi bir yere çocuğuna bir hamburger ısmarlarsa 110-120 lira; yani bir hamburger 12 kilo sütün fiyatına. Bu şartlarda köyde duracak insan bulabilir misiniz? Bulamazsınız maalesef.  

Öncelikle ata tohumlarımızı korumalıyız. Vakti zamanında Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyük bir önemle ortaya koyduğu devlet üretme çiftlikleri, tarımsal tohum üretme işletmeleri ve buna benzer özellikle belediye sınırlarına yakın yerde olanlar korunmadı. Başta Atatürk Ormanı, Yalova Devlet Üretme Çiftliği, Menemen’deki tohum üretme çiftliği gibi onlarcası belediyelerin gözünü dikip bir an evvel oralarda apartman yapmak için uğraştığı, yok etmeye çalıştığı yerler oldu.  

Buralarda damızlık hayvan, tavuk, yumurta, aşı, serum, küçük-büyük baş hayvan ve tohum üretimi için Tarım Bakanlığı personeliyle çiftler buluşturulmalıdır. Modern tarımın bütün ihtiyaçları, özellikle tarım ilacı, gübre, iklime dayanıklı tohumlar vesaire tabii zenginliklerimizi Cumhuriyetin bize hediye ettiği bu çiftlikleri ciddi olarak korumak ve milletin hizmetine sunmak zorundayız.  

DİNÎ DEĞERLERİ SİYASETE ÂLET, İNSANİYETE VE İSLÂMİYETE SIĞMAZ 

“İktidar cephesi” sıkışınca çeşitli kutuplaştırıcı manipülasyonlara başvuruyor. Camiler siyaset arenası olarak kullanılıyor. Dini değerler siyasete âlet ediliyor. Din üzerinden ayrıştırma siyasetiyle ilgili neler söylersiniz? 

Hazreti Peygambere (asm) sormuşlar “Ya Resulallah (asm) dinin temeli nedir? “Hüsn-ü ahlâk” demiş. Tekrar sormuşlar yine “hüsnü ahlak” demiş. Ahlâk Dinin de hukukun da adâletin de temelidir. Ahlâkı yok ettiğinizde dininizi de ahlâkınızı da, hukukunuzu da, adâletinizi de, devletinizi de ortadan kaldırmış olursunuz.  

İkincisi, her ne kadar bu iktidar beğenmese de, Türkiye’de rüştünü ispat etmiş, söylemleriyle eserleriyle kendisini Türk milletinin sinesine yazmış, merkez sağ geleneğin liderleri sayın Bayar, sayın Menderes ve sayın Süleyman Demirel’in şu cümlesini söylemek istiyorum: “Camiyi, okulu ve kışlayı siyasetten uzak tutalım”. 

İNSANLARIN ARASINA FAY HATTI KOYMAK BARIŞI TAHRİP ETMEKTİR 

Bugün iktidarı elinde tutanlar, geçmişte doğru sâiklerle yapılmış olan bazı hadiseleri bugüne getirerek uygulamak isterken, onun mana ve ehemmiyetini de anlayamamaktadır. Bir imparatorluk bakiyesi olmakla övündüğümüz ve ecdadın bize teslim ettiği 778 bin kilometrekarelik toprak üzerinde, elbette ki dilleri, dinleri, mabetleri ayrı olan insanlar olacaktır. Eğer dillerine, dinlerine ve muhabbetlerine saygı göstermezsek, İslamiyet’in güzel ahlâkıyla amel etmemiş oluruz.  

Demokrat Parti olarak laikliği din ve vicdan hürriyetinin teminatı olarak görüyoruz. Dolayısıyla dinimizin kutsal değerlerini siyasete alet ederek buradan rey devşirmeye kalkmak ne insaniyete ne de İslâmiyete sığmaz. Onlar bu milletin kutsaldır, temel değerleridir.  

Demokrat Partililer olarak şöyle düşünüyoruz. Bayrak gönderde nazlı nazlı dalgalanırsa, onun yanında Ezân-ı Muhammedî de gür sesle okunur. Asıl olan, Bayrakla Ezânı aynı yüksekliğe çekerek orada dalgalanması, herkesin sesi ve sözü olmasıdır. “Buna ben sahibim, siz buna sahip değilsiniz” gibi bir iddia fevkalâde yanlıştır. Yunus Emre’nin ilâhî ilhamla yazdığı şiirlerinde “Söz alarak kese başı söz ola bitire savaşı” deniliyor. Anadolu’da bir söz var “kılıç yarası onar, dil yarası onarmaz.” İktidardakiler bilmelidir ki, insanları kategorize ederek kendi arkalarına takmak suretiyle toplumdaki kesin fay hatları koyarlarsa ülkedeki sevgi, kardeşlik ve barışı tahrip etmiş olurlar. Onun için siyasetin dili, siyasetin en birinci unsurudur. Müşterek, yumuşak ve anlaşılabilir bir dille konuşuyorsanız, karşınızdakileri de ikna ederek kendi tarafınıza çekebilirsiniz.  

Benim bu mülakattan söylemekten imtina edeceğim sözlerle itham ederek. Onların temsilcilerine her çeşit hakareti mubah gören siyasetin kendisi bir dil sorunu olmaya başlar. Oysa küfrün, hakaretin siyasi zemininde asla yeri olmamalıdır. Eleştiriler yapıcı, nüktedan olmalı ve sizin gibi düşünmeyenlerin vicdanını yaralamamalıdır. Sizin gibi düşünmesinler bile, başkalarının kutsallarına saygı göstermek, açık konuşmak zorundasınız.  

Bugün Türkiye’de sandıktan iktidar çıksa “sandık meşru”, bir başkası çıksa “gayrimeşru” addediliyor. Kendilerinin dışındakilerin “işgalci” olması veyahut seçim kaybedildiğinde “şöyle yapılır, böyle yapılır” diye “darbedir” falan denilmesi insanların vicdanını yaralar. İnsanların inancının, ibadetinin hâkemi olamazsınız… 

“TEK KİŞİ”NİN HER KELÂMI KANUNSA SİYASİ VE EKONOMİK İSTİKRAR OLMAZ 

Bugün Türkiye’de darbelerle ve ara dönemlerle dağıtılan Demokrat Parti eksenindeki Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi manasındaki güçlü merkez sağ siyasete büyük ihtiyaç olduğu belirtiliyor. Gelinen safhada Demokrat misyonun toparlanması için seçim sonrasında neler öngörülüyor?  

 Sorunuza çok teşekkür ediyorum. Merkez sağ zihniyetinin içerisinde yer alan orta kesim demokrasinin dostudur. “Türkiye’nin çimentosudur, omurgasıdır” diyordu merhum Demirel. Özal da “orta direk” derdi. Zira merkez sağdaki insanlar dini ve milli değerlerine sadıktır. Değerleri çatıştırmazlar, korunmasına itina gösterip gelecek kuşaklara taşırlar. Ancak bunu yaparken de aynı zamanda değişimi de gözden kaçırmazlar. 

Dünya değişiyor. Elbette ki insan hayatı ve insanın düşünce yapısında da değişiklikler olacaktır. Ancak değişiklik temel değerlerine halel getirmez. Dolayısıyla merkez sağa talip olunması kolay bir iş değildir. Bu bir hayat felsefesi, bir yaşam anlayışıdır.  

Onun için yapılması gereken, merkez sağın temsiliyeti geleneksel kodları bugünün imkân ve ihtiyaçlarla buluşturarak günümüze taşımaktır, Demokratlık, güvenlik, geçim sıkıntısından uzaklaşma, ülkenin içerisinde hür ve özgür olma, kendi topraklarına bağlı olma, düşüncelerinden dolayı yargılanmama ve bunun ötesinde üretmek ekmeği büyütmek, büyüyen ekmeği de adaletle paylaşmak düşüncesidir zaten.  

Biz ne dilimizden, ne dinimizden asla vazgeçemeyiz ve devletin kurumlarıyla çatışmayı da doğru bulmayız. Bütün bunların altı çizildiğinde Türkiye’de hakiki manada bir merkez sağa ihtiyaç vardır. Türkiye’de demokrasinin daha mutedil, uzlaşmacı, ilerlemeci gelişmeci, zenginleşmeci, medeniyeti yakalamacı bir yöntemin kurulması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. 

İTTİFAKINIZI “MEŞRU”, DİĞERLERİNİ “GAYRIMEŞRU” GÖRME ÇARPIKLIĞI 

Bu iktidarın “başkanlık sistemi”ni ihdas ederken ortaya koyduğu en büyük iddialardan biri koalisyonların bir felaket olduğu idi. Geçmişte siyasi ve iktisadi argümanlardan biri de, siyasi istikrar ve ekonomik istikrar birbirinin ayrılmaz parçasıdır denilirdi. Bu da doğruydu. Ancak Cumhuriyet’in ilanının 100. yıldönümünü kutlamaya hazırlandığımız bir dönemde Anayasayı değiştirecek çoğunlukla kendisine yetki verilmiş iktidarda, bir de bir tek kişinin ağzından çıkanın, her kelâmının kanun hükmünde olduğu bir düzende siyasi ve ekonomik istikrar bozuldu. Demek ki denetlenemez kontrolsüz güce istikrar demek mümkün olmuyor. Mutlak suretteki gücün denetlenilebilir, dengelenebilir bir yapıya ihtiyacı vardır.  

Millet İttifakı’nda birbirinden farklı dünya görüşleri olan altı partinin bir araya gelerek ortaya çıkabilmiş olması ve bir uzlaşma etrafında ortak politikalarda mutabakatı, bir sistem üzerinden hareket ederek ülke yönetimine talip olabileceğinin açık beyanıdır.  

Ancak siyasi iktidarın kendi ittifakını “meşru” görüp, başkalarının yaptığı ittifakı “işgalcilik”le karalayıp suçlamaya kalkışmak çarpık bir zihniyettir. Bu ittifaklar, ihtiyaçlardan ortaya çıkmıştır. Bundandır ki birisini “meşru”, diğerini “gayrimeşru” görmek millete işkence etmekten başka hiçbir işe yaramaz. 

Geçen sürede 1980 ihtilalinin ortaya koyduğu Anayasa onlarca defa değiştirilip devlet yönetim sistemi bile değiştirilmiştir. Ancak İhale Kanunu iki yüz küsur seferden fazla değiştirilmiştir, şeffaflık ortadan kaldırılmıştır. 12 Eylül’den kalma siyasi partiler ve seçim kanunu yüzünden Türkiye’de siyasette temsiliyet ve siyasetin demokratikleşmesi sorunu ortada durmaktadır.  

AKP 2002’de yüzde 34’le Anayasayı değiştirecek çoğunlukla iktidar olmuştur. Demek seçim sistem de âdil değildir. Yirmi bir yıldır seçim ve siyasi partiler sisteminde yönetimde istikrar, temsilde adaleti sağlayacak değişiklikleri yapmamıştır. Seçim ve siyasi partiler sisteminin temsilde adaleti, yönetimde istikrarı sağlayacak tâdili gerekiyor. 

MERKEZ SAĞDA YER ALANLAR DEMOKRASİNİN DOSTUDUR

Demokrat Parti olarak laikliği din ve vicdan hürriyetinin teminatı olarak görüyoruz. Dolayısıyla dinimizin kutsal değerlerini siyasete alet ederek buradan rey devşirmeye kalkmak ne insaniyete ne de İslâmiyete sığmaz. Onlar bu milletin kutsaldır, temel değerleridir.  

Merkez sağ zihniyetinin içerisinde yer alan orta kesim demokrasinin dostudur. “Türkiye’nin çimentosudur, omurgasıdır” diyordu merhum Demirel. Özal da “orta direk” derdi. Zira merkez sağdaki insanlar dini ve milli değerlerine sadıktır. Değerleri çatıştırmazlar, korunmasına itina gösterip gelecek kuşaklara taşırlar.

DUÂMIZ, MİLLETİN HUZUR VE DİRLİĞİ  

Son olarak Yeni Asya Gazetesi aracılığıyla seçim sürecinde kamuoyuna mesajınız, vatandaşlara çağrınız nedir?  

Kamuoyuna mesajım şu. Bütün anketlere rağmen Türkiye’de siyasette bu sefer demokratik değişim kuvvetle geliyor. Millet İttifakı birinci turda bu işi bitirecek diye düşünüyorum. 

İnşallah ondan sonraki akıp giden sürede, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya gibi on ilimizi etkileyen büyük bir felaketle karşılaşmamak, milletimizin elinde olmayan birtakım hadiselerle imtihan edilmediği, tedbiri ihmal etmediğimiz bir düzeni diliyoruz.  

İnşallah, seçim sonuçları, birbiriyle kavga ettirmeden her alanda yaraları sararak bu milleti huzur ve dirlik içerisinde yaşatacak demokratik irâdeyi ortaya koyacaktır. Allah’tan duâmız budur. Kazanmak için de var gücümüzle sahada çalışıp gayret ediyoruz. 

Çok teşekkür ederiz, sağ olun. 

Ben çok teşekkür ederim…

SON

 

Okunma Sayısı: 4250
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı